bugün

Ben kabuk kabuk olmuş ben ne sevdiğim belli ne sevmediğim. Herşeyim bir tuaftı. Sanırım kendimi mi sevmiyordum. Yoksa kişiliksizmiydim öff neler de yakıştırıyordum kendime neler. Artık her şeyi akışına, yaşamın kendisine bıraktım. O akşam kız kıza çıkıp, çok eğlenmiş gibi yapıp, aslında biraz daha yalnızlıklarımızı törpüleyip evlerimize döndük. Sonrasında ki günler, sadece hayatta kalmaya duyulan saygının kendini devam ettirme görevleriydi. Çok yorgun ve bezgindim, çevreme karşı duyarsızlığım hat safhadaydı. insanları dinlemek bile bir zulüm gibi geliyordu bana. Yüzlerine manasız bakıp, ne zaman susacak diye sadece bekliyordum. Gece gündüz "onu" düşünüyordum. Onun beni sevmesini, kollarının arasına almasını nasıl ıskalamıştım, nasıl bu kadar kolay olmuştu. Ve o Allahın cezası nereye gitmişti, nasıl olmuştu her şey?

Zamanlar su gibi akmıştı, mevsim bahara dönmüştü. Benim içim hala buz kışımdan kurtulamamıştım. içim öyle üşüyordu ki, sürekli aynı hırkama sarılıp duruyordum. Bir güm işteyken, çok sıkıldım ve izin alıp biraz hava almaya çıktım. Bebek sırtlarına çıkıp, güzel bir manzaraya bakarak çay içmek istedim. Yalnızlığımın tadını çıkarırken, muhteşem deniz ve Bebek koyunun tüm güzelliği beni öyle mutlu etti ki.. içimden yaşadığım için ve hala güzelliklere yüreğimin dokunduğunu bilmek beni çok mutlu etti. Arkamdan birinin yaklaştığını hissetim ve hızla döndüm. Dünyada olmayacak bir şeydi ama oldu. Oydu Murat'tı arkamdaydı. Mucizelere inanma derler, mucize yoktur. Peki bu neydi, bu olan yaşamın olağan dışılığına aitti. Bu benim aşkımın bir cevabıydı. Bu benim için bir hediyeydi, bu Tanrının bir mesajıydı. Sadece ayağa kalktım, yüzüne baktım. Yüzünde ki güzel çizgiler, ağzının ucundaki muhteşem seksi gülümseme, güneş yanığı teni işte karşımdaydı. Yüzünden yine bir anlam çıkarmak zordu ama olsun burdaydı ya. Hiç bir şey demeden boynuna sarıldım ve seni çok özledim yabancı dedim. Seni tanımıyorum, kimsin. nesin bilmiyorum ama seni çok özledim ve daha çok özlemek istemiyorum dedim. O da bana muhteşem bir şekilde sarıldı ve boynumdan öptü. Nefesi ve kendisi yosun kokuyordu, öyle muhteşemdi ki..
Sıcaklığı tüm vücudumu sarmıştı, kalp atışlarımı durduramıyordum. Bulunduğumuz yer tamamen sarı bir sıcaklık olmuştu. An durmuştu, yaşam durdurmuştu. Daha önce ne zaman bu kadar güvende olmuştum, kime böyle teslim olmuştum, kim beni böyle koklamıştı. An denen şey ne garipti onun kollarındayken herşeyi düşünmüştüm, o bana sıkı sıkı sarılıyken hayatımı düşünüyordum, ne kadar garipti. Usul usul saçlarımı kokluyordu. Teni nasıl yumuşaktı. Mümkün müydü bu kadar yumuşak ten. Sanki kulağıma melodiler fısıldıyordu, nefesinin ve kendinin kokusu duyuyorken nasıl oluyorda hiç konuşmuyordu. Kulağıma "şimdi kendin oldun artık küçük kız" dedi.

Onun kollarından ne zaman ayrılmıştım ve ben niye yerde yatıyordum o nerdeydi? insanlar başıma gelmiş, başımda ki kanamaya tampon yapıyorlardı. Ben anlıyamıyordum. Ne olmuştu. Sonra biri bağırdı çabuk olun nabzı atmıyor, kız gitti..
SON