bugün

nihal atsız'ın 1970 yılında ötüken dergisinin 11. sayısında yzdığı makalenin başlığı. söz konusu makaleyi sözlüğe copy-paste yapmaya gerek görmedim, isteyen bulur okur. ancak burda asıl belirtmek istediğim; şeriatın, insan denen varlığı esir aldığı zaman ne kadar uç boyutlara ulaşabileceği ve insanı çağdaş yaşamdan medeniyetten ne kadar uzak tutabileceğidir.

işte milli gazete yazarı mehmet talu'nun kadınlar için önceki gün kendi köşesinde yaptığı tavsiye;

''"zorunlu olmadıkça dışarı çıkmayın, çıkarsanız da kırıtmayın''(http://www.hurriyet.com.t....asp?gid=229&sz=70469)

bu insanlar değiller midir ki, ''başörtüsüne özgürlük, kadın hakları vs.'' yalanları arkasına saklanıp cumhuriyete saldıran, laik rejime küfreden. işte şeriatçının gözünde kadının değeri budur. bir yandan sanki türban takan kadınların özgürlüğünü istiyormuş gibi yapıp öte yandan bütün kadınların özgürlüğünün karşısındaki en büyük tehdit unsurunu oluşturan...

aslında buraya kadar bir sorun yok. sonuçta şeriatın kadına verdiği değer ve ona tanıdığı haklar belli. gerçek bir islami düzende kadının erkeklerle birlikte yüksek tahsil yapması, çalışması, para kazanması, kendi ayakları üzerinde durması gibi şeyler yoktur. kadının görevi çocuk yetiştirmek ve kocasını memnun etmektir. onun isteklerine boyun eğmek ve ''serkeşlik etmemek'' tersi durumda kocasının ''hafifçe'' dövmesini normal karşılamaktır. (bkz: nisa suresi 34 ayet)

fakat sorun, şeriatçının, tamamen karşı olduğu halde sanki kadının tarafındaymışcasına, türban denilen kadını erkek karşısında tamamen bir metaya, cinsel objeye indirgeyen nesneye, üniversitelerde ve iş hayatında serbestlik istemesindedir. sanki yarın bir güü şeriat gelirse kadınlara eğitim görme ya da çalışma özgürlükleri tanıyacaklarmış gibi...

elbette burda kilit nokta dinin siyasallaştırılması, entellektüel anlamda hiç bir birikimi olmayan zatların sadece dini kullanarak iktidara gelebilmesi ve bunun sonucunda hitap ettiği kitlelere de hoş görünmek için dinsel üniformayı onların kadınlarının sırtına geçirmesidir. nasıl olmasın ki, alışveriş kendi aralarında, kız alıp verme kendi aralarında, içlerine öyle isteyerek, gönülden laikliğe bulaşmış insan sokmuyorlar. atamalar hep türban ölçütü ile. şeriatın tehditlerinden yılmış zavallı kadın ise kendisini kullandırtmaktan çekinmiyor. onun haysiyetini savunanlara ''kafirler'' diye küfrediyor. kendisini bilmeden ve anlamadan şeriatçının acımasız kollarına teslim ediyor...
atsız'ın makalesi için: http://www.bilgicik.com/y...idir-huseyin-nihal-atsiz/