bugün

yeraltı edebiyatına yakından bakarak.
orda durmayın bi çay alıp içeri gelin.
yeraltı edebiyatı son yirmi yılda gelişti diyebiliriz. charles bukowski nin beş parasızdık, hayvan gibi içtik ve hayvan gibi seviştik noktasıdan simdilerde fight club'la bayraklasan alternatif bir hayattan daha onemlisi hayata bakıstan bahseden edebiyattır. bu edebiyatın fikrimce en önemli ve benim icin en kıymetli özelligi ne kadar populer olursa olsun bir takım insanların asla anlayamayacak olmasıdır. dövüş kulübü diyince akıllarına brad pittin vücudu gelecek, "first rule of fight club: you don't talk about fight club" diyecekler. (dövüş kulübünün birinci kuralı dövüs kulübü hakkında konuşma)

you are not the clothes you wear(sen giydiklerin değilsin), you are not the contents of your wallet(cüzdanındaki paranın miktarı değilsin), you are not the car you drive(sen kullandıgın araba değilsin) bir aforizmanın anlık yüzeysel etkisi kadar anlayacaklar. yada oyle etkilenecekler ki kendilerine yabancılasacaklar. off be hayat bu diyecekler, sıradısı olmayı dünyayı sikmek sanacaklar. şizofren olmayı isteyecekler.

oysa edinilmesi gereken sadece bu gorduklerimizin bize gosterilenlerden farklı sebepleri var diyebilmek, alternatifin farkına varmak, neden hersey gittikce daha cok plastik tadı veriyor bunu sezebilmek olmalı.

yeraltı edebiyatı ile ilgili dünyadan derlenmiş eserleri ayrıntı yayınları bir seri olarak çıkarıyor. okuduklarımın pek cogu iyiydi. okurken bu edebiyatın da kendince bir dil geliştirdigini, bazan kendini tekrarladıgını fark ettim. bu kotu bişey mi bilmiyorum. ancak her türlü dayatılmıs forma alternatif olarak ortaya cıkmıs birseyin oyle yada bolye bir forma sahip olması biraz rahatsız ediyor. sebeplerinden biri bu işte de para kokusu alınmasından olabilir. taklitciler is basındadır belki.
tabi bir diğer sebebi ise eger birseyin, kendisiyle benzer ozellikler tasıyan baska örnekleri yoksa bir kategori altında sınıflandırılamaz olmasından da olabilir. yani yeraltı edebiyatı diye birseyden bahsedebilmek icin bu formda belli sayıda eser olmalıydı, olmuş.
cok fazla ornegini yan yana dizdiginizde bazı temel öğeleri acıkca gorebilirsiniz ve dolayısıyla bu formda yazılar uretebilirsiniz. ancak bütün sanatlarda oldugu gibi onemli olan form değil eserin sizde yaptıgı değişikliktir. anlamasanızda icinizde ne guzel bir seydi hissi uyandırmasıdır. bu durum yeraltı edebiyatı içinde gecerlidir. formu tutturmak yeterli değildir.
bu konuyu özetledigini dusundugum bir anektod şöyledir.
intihara karar vermiş bir genç tesadufen bir resim sergisine girer. gördüğü tabloda bir gök bir su bir kadın vardır. "dünya ne güzelmiş az daha intihar ediyordum." demiş.

madem ki herşeyin çürüdüğü bir yerdeyiz hemen başlıyoruz...

öncelikle mutlaka bir sistem eleştirisi getirmeli yazdıklarınız. herhangi bir alısılmıs kuruma yada kurala dokundurmalısınız.
karakterlerinizden en az birinde çağın hastalıklarından biri bulunmalıdır.( narkolepsi, insomnia, şizofreni,panik atak, şiddet eğilimi ne olursa, hastalık derecesinde titizlik) çünkü bu sistemin urunlerinden biridir ve sizin tarif etmek istediginiz atmosferi neredeyse tek basına tarif edebilir.
sectiginiz kelimeler modern olmalıdır, cagın kelimelerini kullanmalısınız. karakterin yediği yemek asla kuru fasulye pilav olamaz. bir rosto olabilir, ardından kiraz ve kayısı ile tatlandırılmıs bıldırcın yenir. karakteriniz beş parasız bile olsa en kotu ihtimalle televizyondan bunları dinlemeli duymalıdır. bir et pişirecekse o sadece et değildir. örnegin galeta ununa batırılmıs antrikottur.
betimlemeler hep en zorlama benzetmelerle yapılmalıdır. bir semsiyeyi mantara benzetemezsiniz, teknoloji yok icinde. mesela bunu tarif etmek icin hirosimaya atılan atom bombasından sonra gorulen mantar bulutu gibi bişey kullanmalısınız.

karakteriniz mutlaka birseylere karsı duyarsız olmalıdır. insan hayatına mesela, ne biliyim cocuk yaşta calısmak zorunda olanlara, evsizlere. bu ozellikleriyle tezatlıklar içeren cok daha basit seylere karsı ise duyarlı olmalı. örnegin gordugu bir evsizle ilgili olarak sehre ve siteme parazit gibi baglı bu canlıların oldurulmesi gerektigini soylerken, yunusları izlemeye asla gitmeyecegini, biz onları izliyoruz diye binlerce zeki canlının iskence cektigini dusunmelidir. ozon tabakasına duyarlı parfum falan kullanmalıdır.
tam tersine bazanda dusundurucu özdeşlikler kurmalısınız. örnegin bizim toplumda sigara icen biri paketini cıkarttıgında yanındakine de ikram eder.karakteriniz şizofreni ilacını yeni tanıstıgı birine yada bir fahiseye ikram etmelidir. (kutusu, veriş tarzı, ikram ederken ki rahatlıgı sigara ikram ediyormus gibi betimlenebilir) yada kullandıgı ilacı ev hayvanı varsa onunla paylasmalıdır. mesela uykusuzluk sorunu olan bi karakterse, bitkin bir halde dısarı cıkmak için mızıldayan kopeginin onune yemekle birlikte bir avuç uyku hapı verebilir. kopegin sabahleyin halının ortasına, uykusunda sıcmıs olması, işe gec kalan karakterin bas etmesi gereken dertlerden biri haline gelebilir. kopegi artık 10 tane uyku hapının uyutmadıgı gibi detaylar, gelisi guzel, halledilmesi gereken bir sorunmus gibi karakter tarafından dillendirilir.
tasvir ettiğiniz mekanlar daima herkesin her cuma cumartesi aksamı takıldıgı takılmak istedigi mekanların albenisi içinde ama pespaye bastan savma içine edilmiş mekanlar olmalıdır.
içinde sex olmayan, en azından hayali kurulan bir sex olmayan ne modern yasam nede yeraltı yazısı olur. sevgili daima hikaye ilerlerken bulunmalıdır kafadan sevgilisi olması iyi bişey değildir. eger bulunan sevgili de arızalıysa tadından yenmez.
hikaye icinde hastalık isimleri(kabakulak su cicegi bir hastalık tabiki değildir, guzel hastalıklar dusunulmelidir), mesleki jargonlar, bilimsel terimler, ilaç isimleri, garip makina isimleri, cinsel gucu arttırıcı bitkisel bişeyler, az bilinen uyusturucu adları, entel dantel yemek isimleri sık sık gecmelidir.
karakteriniz mutlaka bir yada daha cok konuda herkesi sasırtacak bilinenin aksi bilgiler vermelidir. örneğin dizilerdeki kadın basrol oyuncusu asla sarısın olmaz. dizi yonetmenlerinin neden boyle yaptıklarını karakteriniz okuyucuya anlatmalıdır mesela.
modern cagda kadın demek cıplaklık demektir. oyleyse bunu okuyucunun burnundan iceri sokmanız gerekir.
karakterlerin basına son derece absurd seyler gelmesi iyi olur. (yanlış anlama lan. tanık olması gereken şeylerdir bunlar hikayeyi renklendirecek detaylardır. yoksa karakterinin direk olarak yaşamaması gerekir) şunlar olabilir; kulandıgı sampuandan sonra butun saclarını taragın ustune bırakan bir kadın hikayesi, penis buyutme operasyonu geciren bir adamın penisin damarlarını kalın yapmalarından dolayı kalp yetmezligine yakalanması, kendine anal yoldan masturbasyon yapan birinin içinde kırılan sarap sisesi ve sonrasında olanlar yada daha seksi bir erkek olmak icin vucut gelistirme salonuna giden adama 3 kişinin olumune tecavuz ettikten sonra adamın got kaslarındaki h bantlarının yanması sonucu kakasını tutamaması, aynı sebeple ağırlık kaldıramamasının dramı falan falan falan...

(bkz: bu konuda söylemek istediklerim bu kadar)

anlatmakla bitecek gibi değil, balığımın suyuna antidepresan damlatmam lazım yine deli gibi dönüyo hayvan.
underground poetix'te güzel ve özel örnekleri bulunabilir.

yaz özel sayısından

'fonda bu eserle yeraltına seyahat bir ömür.
http://www.youtube.com/watch?v=d-qWxeEGAV0&NR=1'

--spoiler--
bazı bazı
bana göre
delilik ve gerçekliğin
arasındaki sınırda
kalemim
durur benim

ve ihtirasın açık yüreklisinin yalanlara
bir son icap edişi...
ve uzlaşıya

içimden bir ses anlat dediğinde
o vakit tükürmeliyim
ve bazen de tanrının suratına
kusmalıyım şu alevleri

ve yüzleşebilmeliyim bir sonrakiyle
o her neyse

şairin sessizliği fiili terörizmdir
ve kalemidir

alemin açık yaralarını deşip zehrini
akıtan
ve deva olan
ve
huzur veren
demeye

denilemeyeni

yo yo yo yo yo yo

on sene önce -iki roman arasında-
bir oyun yazdım benim ihtiyar
john fante hakkında
don giovanni koydum adını da
ve yolladım oraya buraya
ve yolladım
ve yolladım

ve sanki çince ya da farsça
olmadı sanskritçe veya allah adamı gibi
bir şey yazmışım da
kimse göz ucu kadar ilgi göstermedi-
hiçbir yerde

sonra, boş zamanında, bir kaç kere daha
yazdım don giovanni'yi ve çatışmayı
arttırdım ve az daha mizaha yöneldim ve
deliliği arttırdım... ve tekrar yolladım...
her yere

ve bil bakalım ne oldu
kimse iplemedi- hiçbir yerde azıcık bile-
sıfır!

işte böyle bu
tüm kopyaları dosya dolabımın en alt
çekmecesine
tıkıştırdım ve üstüne çizik attım
meselenin ben de vakit kaybı diye
ta ki- dokuz sene sonra
ben italya'dayken ve gazetecei bir çocuk-
bir arkadaş- oyun da yazdığımı
bilmediğinden -bir okumak istedi--sonra
da yazdı geri
ne şaşırtıcı bir yazarmışsın da ben don
giovanni'niyi ulusal tura çıkarmak
istediğini ve sonra da new york'a ve
londra'ya west end'e götürmek
istediğini

e tamam- buyrun kıssadan hisseyi: her
daim bil ki allahın belası bir dahisin sen
kim ne derse desin ve ne uzmanları ne
yapımcıları ne eleştirmenleri ne de senin
büyük hanımı dinle
ve devam et günde üç paket camel içmeye
ve vergi dairesini keklemeye de
internette porno izlemeye
ama
yazmayı bırakma
allaşkına-- yaz durmadan işte--
durmadan mola vermeden devam et
yazmaya

selections from 'kissed by a wet waitress'
dan fante
tercüme: gökhan turhan

--spoiler--
yeraltı edebiyatının temel özelliklerini içinde bulunduracak şekilde yazılır:

1.kurgusal anlamda sahicilik ön plandadır; cinsellik ve şiddet öğeleri yapıttan soyutlanamaz.

gerçek hayatta en sıradan insanların bile bir cinsel hayatı, en munis insanların bile duygusal patlamaları olduğundan, insani anlamda var olan cinsellik ve şiddetin işlenmesinde gerçeklik ve sahicilik duygusunu yansıtma konusunda çekingen davranılmaz.

2.en uç ve sıradışı olaylar ele alınsa bile, yapıtlarda fantastik ya da bozulmuş gerçeklik değil, somut gerçeklik söz konusudur.

hayatta sürekli karşılaştığımız ama görmek ya da kabullenmek istemediğimiz şiddet öğelerini göz önüne serdiği için yer yer rahatsız edici bir özelliğe bürünür. yeraltı edebiyatının içerdiği şiddet ya da cinsellik öğeleri abartılı ya da gerçeklikten kopan öğeler değil, göz ardı etmeye meyilli olduğumuz, bireye ya da topluma ait gündelik şiddet ya da cinsellik öğeleridir.

3.dilin kullanımı son derece esnektir, argo ve küfür kullanımından kaçınılmaz.

yeraltı edebiyatına ait yapılar, dile yeni argo sözcükler katma ya da farklı, alışılmadık anlatım biçimleri oluşturma gibi işlev taşımazlar; buna karşın edebiyatın 'dili estetize etme' görevini de kabullenmez, dili 'olduğu gibi' kullanırlar.

4.yapıtlardaki karakterler genellikle sıra dışıdır.

genellikle marjinal, uyumsuz karakterler söz konusudur ama bu uyumsuzluk, hayatla çatışmaktan kaynaklanır. bu açıdan bazı yeraltı edebiyatı karakterleri kara edebiyat yapıtlarındaki karakterlerle benzerlik taşıyabilir. karakterlerin bir kısmı hareketli bir yaşam süren aktif insanlar olmakla birlikte, bir kısmı da içe kapanık, belli ölçülerde pesimist özellikler taşıyan kişilerdir. kara edebiyat ya da doğrudan beat edebiyatından etkilenen yapıtları yanlışlıkla yeraltı edebiyatı olarak adlandırmamak için bu önemlidir. roman kahramanının alkol ya da uyuşturucu kullanması ya da toplumsal değer yargılarına koşut bir cinsellik yaşamıyor olması, o yapıtın yeraltı edebiyatına ait olmasına yetmeyeceği gibi, kahramanı çok daha sıradan bir yaşam sürdüğü halde, yapıt yeraltı edebiyatına dahil olabilir.

5.gerek temasal anlamda, gerekse dil ve anlatım biçimlerinde kesinlikle didaktik bir yöntem kullanılmaz. öğreticilik vasfı içermez.

yeraltı edebiyatı okura yön vermek, ister toplumsal yapı hakkında, ister bireysel konularda olsun, yol göstermek, bilgi vermek gibi bir işlev taşımaz.

6. genel kabul gören etik ve estetik değerleri önemsemeyip kendi etiğini ve estetiğini oluşturur.

yapıtlar genel anlamda etik ve estetikten tamamen yoksunmuş gibi görünürken, içten içe sistemi eleştiren ve örgütlü biçimde, farklı etik/estetik değer yargılarını önceleyen verilerle yüklüdür.

7.insan psikolojisinin gizil kalmış yanlarına ait zengin veriler barındırır.

yeraltı edebiyatının en belirgin özelliklerinden biri, insan psikolojisinin gizil kalmış yanlarını öne çıkarması, bir anlamda insanın karanlıkta kalan özelliklerinin üstündeki perdeyi kaldırmasıdır. yeraltı edebiyatı yapıtlarında genellikle uzun karakter tahlilleri yapılmadığı, olay örgüsü ön planda olduğu halde, karakterler sıklıkla marjinal kişilikler olduğu için psikolojik çözümlenmeye yatkındırlar ve bu açıdan ele alındıklarında okura çok zengin bir kişilik çözümlemesi olanağı sağlarlar. **