bugün

ona sevdiğini söylemeden nasıl çekilip gidilir? bir kere eli eline deymeden nasıl vazgeçilir? yine de karşısına çıkıp tutamazsın ellerini engel olur ya gururun eksik kalır içindeki düşler... belki de aşkların en acılısıdır o senin içinde sen onun dışında ve hiç bir zaman içine düşmemiş ve düşmeyecek bir yangın olur kalır. gururu bırakıp tutsanda ellerini kalbini bilmeyen birine ispatlamak zordur kalbinin yerini...
içte ukte kalan aşktır.yaşanmamış dolasıyla tükenmemiş olandır.
bitmez.
insanı korkutandır. aşk güzeldir ama birgün bitecek olma ihtimalini varlığı korkutur insanı. üşütür hatta, ürpertir. kolay değildir kırıklıklarla dolu bir kalbi zar zor onardıktan sonra, geçmişten kalan kalp sızılarını kendi kendine sardıktan sonra birinin gelip kalbinize yanaşması, sonra yavaş yavaş girmesi. önce ilgisiyle, iyi niyetiyle sarması, yavaş yavaş hayatınıza girip, varlığının her daim yanınızda olacağına sizi inandırması.. sonra da yeniden üzüntüler, yorgunluklar ve hüzünler yükleyip yok olması..

bu sebeptendir ki yaşanmamış aşk hem daha güzel, hem de daha ürkütücüdür. zira yüklediğiniz umutlar, içinizde kimseciklere söylemeden beslediğiniz, büyüttüğünüz hayaller çok kıymetlidir sizin için. heran biri gelip yok edebilir. dikkatli olmak gerekir..
sebnem ferah'in askidir:
-''benim bir sevgilim var , henuz tanismadigim...''
(bkz: gelecekteki sevgiliye mektup)
en güzel yerinde biten bir aşktır kimi zaman. **
kirlenme fırsatı olmayan aşktır belki de o yüzden aşktır.
(bkz: yarım kalmış aşk)*
Aşk bir milad demektir. şayet aşktan önce ve aşktan sonra aynı insan olarak kalmışsak yeterince sevmemişiz.
olmayan aşktır. çünkü, aşk tek kişilik bir yaşam biçimdir aslında. aşıkken yaptığımız her şeyi aşık olduğumuz kişi için yaptığımız koca bir yalandır mesela. kabul etsek de etmesek de yaptığımız her şeyi sadece kendimiz için yapıyoruzdur. mesela onun için kilometelerce yol gidişimiz, gecenin bir vakti canı bir şey istediğinde hiç üşenmeden gidip alışımız vs aslında hep kendi aşkımız içindir. bizi esir alan o duygunun emrettikleridir hepsi. onu görmek için kilometreler teperiz evet çünkü özlemişizdir onu yani onun için değil kendi özlemimizi dindirmek için alırız soluğu yanında. unutmamak gerekir ki her insan önce kendine aşıktır ve işte tam da bu yüzden karşımızdaki insan içimizde büyüttüğümüz aşka zarar vermeye başladığı noktada koparırız kıyametleri. özenle büyüttüğümüz, bize en olmadık şeyleri yaptıran o duyguya ihanet edildiğinde gelir ayrılık vakti. içinizden olur mu öyle şey diyenler çıkacaktır elbette, kabul etmek zordur çünkü aşkın bencillik oduğunu. ne de olsa asırlardır aşkın fedakarlıkla eş değer olduğu ezberletildi bize masallarda. peki o zaman nice evlilikleri nice büyük sevdaları bitiren nedenler hep o şunu yaptıyla başlar? o beni aldattı, benimle ilgilenmedi, beni aramadı vs gibi nedenlerin hangisinin aşık olduğumuz kişiyle ilgisi vardır söyler misiniz? işte bu yüzden her aşk tek kişilik bir oyundur aslında, aşık olduğumuz kişi ise ara sıra bu oyunda yer alan bir misafir oyuncudur sadece..
her cümlesinde "keşke" ya da "eğer" geçen sevdadır.
imkansızdır. eğer aşk varsa zaten yaşarsın, bu senin elinde değildir. o duyguyu ruhun yaşar o haz alır ve seninde hoşuna gider, mutlu olursun. yoksa zaten yaşanacak bir duygu, aşk yoktur bundan mütevellit yokluk boşluğunda kalırsın.
içinde hep bir yerlerdedir. bir gün bir yerde olacağını düşünürsün fakat gerçekten olanaksızdır. düşünmesi mutluluk vericidir fakat işin gerçekçiliğini düşündüğünüzde aynı oranda acıyla karşı karşıya kalırsınız.