bugün
- şöyle hanım hanımcık öğretmen bir kız bulamamak8
- kızların tipe bakmadığı gerçeği29
- sözlük kızlarının saç rengi14
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek28
- eksi ruyalar ile yakaladığımız müthiş uyum15
- bir kadın nasıl tavlanır19
- kediye kediş köpeğe köpüş diyen kız15
- hemşire kızlar nasıl oluyor27
- uludağ sözlüğe nasıl düştünüz26
- en yaşlı özelliğiniz22
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi22
- insanlar melek mi şeytan mı9
- iğrenç bir his tarif et27
- icardi190522
- düşün ki o bunu okuyor8
- çağ dışı teknolojilere özlem duymak8
- bir gavatın soyadını nick yapmak10
- mert hakan yandaş13
- nude istemeyen erkek9
- numan kurtuluş dem parti görüşmesi29
- dursun özbek gibi olsam utanırım8
- anın görüntüsü9
- türkiye toplumunun ahlaksızlığa pratik zeka demesi8
- yakışıklı ama zengin erkek14
- çift maaş alan akpli bürokratların ücretlerine zam18
- sözlük kızlarına yürüyen vizyonsuz9
- sözlük yazarlarının abileri11
- erkek çocuk için isim önerileri9
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks19
- aşkta yaş farkı önemli midir10
- az önce arabamdan inen tatlış kız12
- atatürk'ün hiç seçime girmeden ülkeyi yönetmesi22
- içip içip entry girmek8
- arkadaşlar falıma bi bakar mısınız8
- bik bik bu sözlüğün divasıdır19
- emar15
- 170 boyunda 70 kilo erkek9
- suriyeliler suriye'ye dönsün10
- fake hesabım için nick önerileri9
- vücutçu aptal erkek vs gösterişsiz felsefi erkek15
- yazarların ruh hali9
- düz dünyacıların güneş tutulmasına bakışı12
- köpekleri aklamak için sırtlana iftira atmak10
- bik bik'i ağdacıya götürmek11
- aykolik'in boyu yaşı kilosu mesleği8
- bik bik'in yaşı boyu kilosu8
- ahirette sorulacak ilk soru8
iki farklı ortamda bulunan kişinin farklı dünyada ve farklı isteklerde olduğunu belirtir söz cümlesi.
- biri yatağında sevgilisinin elini tutarak uykuya dalar, diğeri de dışarda soğuktan eliyle yüzünün derisini tutar.
- biri yatağında sevgilisinin elini tutarak uykuya dalar, diğeri de dışarda soğuktan eliyle yüzünün derisini tutar.
aynı zamanda; "pirinç bulamayıp bulgur yiyenler" ile "ekmek bulamayıp pasta yiyenler" arasındaki farklardır...
her yerde uyurum arkadaş diyen her iki kategoriye de girer.
güven duygusu... *
eger yatakta yatanın yatagıda dısardaysa tek fark yataktır. yok yatak yatak odasında, yatak odasıda bir evdeyse fark sıcak bir evdir.
birine çalışmak zor gelir, diğerine yaşamak.
(bkz: sokak çocukları)
Sokakta yatan her an elebilecek tehlikelere açıktır. Yataktaki bazı tehlikelere...
(bkz: körle yatan şaşı kalkar)*
--spoiler--
Sokakta varolurken dikkat edilmesi gereken şeyler vardır; insanların birbirini kıskanmasından dolayı başına gelebilecek saçmalıklar gibi. Bir insan bir insanı kıskanır mesela bu normal bir durumdur, ama platform sokak olunca bazı şeyleri ciddi boyutta yaşamak durumunda kalabilirsin. Hiç bilmediğin bir mahalleden, bir sokaktan geçerken sırf tipin yüzünden sana saldırmayı hesap edebilecek adamlar var sokaklarda.
Sokak bizim evlerimiz, işlerimiz, hayatlarımız arasında gidip geldiğimiz köprünün ta kendisi. Köprü bizi bir yerlere bağlar ve o köprüde karşına her an her şey çıkabilir.
Sokakta varolabilmek, inanın filmlerde, kitaplarda varolabilmekten çok farklı bir olma anı içerir. Bu an; 'Canın anda olduğu, cananın canlandığı an'a çok benzer.
Sokağın mekân olarak bir farkı varsa; herkesin olmasından ötürü, herkesin orada olabilme hakkı olmasından ötürü vardır. Bu mekânda; insanlar birbirlerini algılarıyla kısıtlayabilirler. Bunu şöyle açabilirim; 'Ben bir şey anlatırım, senin kulakların yüzünden küfre girer' der, dervişin biri...
Sokakta bir mekân, feşmekan... Sokağı bence çok abartıyorlar; insanlar odalarda ışıksızken, neden sokakta duvarların dibinde de olmasınlar ki. Ayrıca insanlar; mekânları doğru düzgün yaşayamıyorlar, nasıl sokakları çok iyi yaşayabilirler ve yaşamadan nasıl bilebilirler ki... Fatih Akın'ın filminde Dede'nin bir lafı var; 'Taşın ruhu yoktur, taş taştır, ruh da ruh', yani taşa kafanı koymadığın sürece taşın taş olduğunu anlayamazsın, bu yeterince açıklayıcı bence.
Aşmamız gereken düşüncelerimiz, aşmamız gereken yaşamlarımız, aşmamız gereken sokaklar var... Yıllar boyunca sokakta savaşmadan, kavga etmeden ayakta kalmanın bir yolu olmadığını gördükten, ya da en azından evi, odaları olduğu için ya da sadece kiralık özgürlükleri olduğu için birbirlerinden kaçan insanların ardından, bana kalan akıl hastalığıyla yol yürümem gerektiğini gördükten sonra şunu anladım; aç tokun halinden anlayamaz, düşünsel anlamda da anlayamıyor. Düşünebilen yaratık, düşünemeyenlerle beraber yol yaparken onları köleleştiriyor, aynı biraz parası olanların diğerlerini yönetme tribi gibi bir şey bu.
Kim yönetiyor bu ülkeyi, sokaktaki hangi insan yönetiyor?.. Onlar sokağa çıkmıyorlar ki zaten, konvoylar şeklinde geziyorlar, yanlarında siyahlı/silahlı korumaları, buraya geliyorlar burası iptal oluyor, oraya gidiyorlar orası iptal oluyor. Onlarınki tek kelimeyle korku, nasıl korkuyorlar biliyor musunuz? Sokakta sürekli can korkusu var, bizimse can korkusundan geçmiş insanlara ihtiyacımız var. Şöyle yanından şeytan geçse selamün aleyküm deyip, yolunu seçecek insanlar gerekiyor bize.
Benim sokakta öğrendiğim tek şey; her şeyin değiştiği ve bu değişimin en çabuk sokaklarda fark edildiğidir. Biz devrimci insanlarsak, anın devrimcisi olmamız gerekiyor, kendimizi değiştirmeliyiz yani, içimizdeki nefreti, öfkeyi değiştirmeliyiz.
Bir de hiç farketmez hangi yoldan gideceğin, yeter ki git o yoldan... O yola düşmekle, yolda olmayı düşünmek farklı şeylerdir. Yüzyıllardır insanlar; yolda olanlarla, yolda olmayı düşünenler arasında 'düşünceleriyle' pinpon topu oynarlar. insanların bu ahlakları reddedip, kendilerine ahlak üretemeyişlerinin sonucu gerçek ahlaksızlık olabilir, onu da biz yaşıyoruz zaten
--spoiler--
bizon murat
(bkz: siya siyabend)
Sokakta varolurken dikkat edilmesi gereken şeyler vardır; insanların birbirini kıskanmasından dolayı başına gelebilecek saçmalıklar gibi. Bir insan bir insanı kıskanır mesela bu normal bir durumdur, ama platform sokak olunca bazı şeyleri ciddi boyutta yaşamak durumunda kalabilirsin. Hiç bilmediğin bir mahalleden, bir sokaktan geçerken sırf tipin yüzünden sana saldırmayı hesap edebilecek adamlar var sokaklarda.
Sokak bizim evlerimiz, işlerimiz, hayatlarımız arasında gidip geldiğimiz köprünün ta kendisi. Köprü bizi bir yerlere bağlar ve o köprüde karşına her an her şey çıkabilir.
Sokakta varolabilmek, inanın filmlerde, kitaplarda varolabilmekten çok farklı bir olma anı içerir. Bu an; 'Canın anda olduğu, cananın canlandığı an'a çok benzer.
Sokağın mekân olarak bir farkı varsa; herkesin olmasından ötürü, herkesin orada olabilme hakkı olmasından ötürü vardır. Bu mekânda; insanlar birbirlerini algılarıyla kısıtlayabilirler. Bunu şöyle açabilirim; 'Ben bir şey anlatırım, senin kulakların yüzünden küfre girer' der, dervişin biri...
Sokakta bir mekân, feşmekan... Sokağı bence çok abartıyorlar; insanlar odalarda ışıksızken, neden sokakta duvarların dibinde de olmasınlar ki. Ayrıca insanlar; mekânları doğru düzgün yaşayamıyorlar, nasıl sokakları çok iyi yaşayabilirler ve yaşamadan nasıl bilebilirler ki... Fatih Akın'ın filminde Dede'nin bir lafı var; 'Taşın ruhu yoktur, taş taştır, ruh da ruh', yani taşa kafanı koymadığın sürece taşın taş olduğunu anlayamazsın, bu yeterince açıklayıcı bence.
Aşmamız gereken düşüncelerimiz, aşmamız gereken yaşamlarımız, aşmamız gereken sokaklar var... Yıllar boyunca sokakta savaşmadan, kavga etmeden ayakta kalmanın bir yolu olmadığını gördükten, ya da en azından evi, odaları olduğu için ya da sadece kiralık özgürlükleri olduğu için birbirlerinden kaçan insanların ardından, bana kalan akıl hastalığıyla yol yürümem gerektiğini gördükten sonra şunu anladım; aç tokun halinden anlayamaz, düşünsel anlamda da anlayamıyor. Düşünebilen yaratık, düşünemeyenlerle beraber yol yaparken onları köleleştiriyor, aynı biraz parası olanların diğerlerini yönetme tribi gibi bir şey bu.
Kim yönetiyor bu ülkeyi, sokaktaki hangi insan yönetiyor?.. Onlar sokağa çıkmıyorlar ki zaten, konvoylar şeklinde geziyorlar, yanlarında siyahlı/silahlı korumaları, buraya geliyorlar burası iptal oluyor, oraya gidiyorlar orası iptal oluyor. Onlarınki tek kelimeyle korku, nasıl korkuyorlar biliyor musunuz? Sokakta sürekli can korkusu var, bizimse can korkusundan geçmiş insanlara ihtiyacımız var. Şöyle yanından şeytan geçse selamün aleyküm deyip, yolunu seçecek insanlar gerekiyor bize.
Benim sokakta öğrendiğim tek şey; her şeyin değiştiği ve bu değişimin en çabuk sokaklarda fark edildiğidir. Biz devrimci insanlarsak, anın devrimcisi olmamız gerekiyor, kendimizi değiştirmeliyiz yani, içimizdeki nefreti, öfkeyi değiştirmeliyiz.
Bir de hiç farketmez hangi yoldan gideceğin, yeter ki git o yoldan... O yola düşmekle, yolda olmayı düşünmek farklı şeylerdir. Yüzyıllardır insanlar; yolda olanlarla, yolda olmayı düşünenler arasında 'düşünceleriyle' pinpon topu oynarlar. insanların bu ahlakları reddedip, kendilerine ahlak üretemeyişlerinin sonucu gerçek ahlaksızlık olabilir, onu da biz yaşıyoruz zaten
--spoiler--
bizon murat
(bkz: siya siyabend)
güncel Önemli Başlıklar