bugün

erasmusa falan giden, sürekli yurtdısına cıkan bi arkadaşım var. 2 tane hatunla bi foto koymus facebooka. etiketlemişler birde peyote diye. peyotenin taksimde bi bar adı oldugunu nerden bileyim. ben italyada bir ilçe adı sanıyodum. vee kızlarıda yabancı sandım yorum yaptım;

- kanka sağdaki kız koptagel aliye benziyo diye.

ama fotografı kız kendi profilinden etiketlemiş. vee yorum yaptığım kızın fotografıymış. kıza yabancı değil türkmüş amk.

sıçtım sıvadım yani. ama çok güldüm. *
kapali bi hemcinsimi gordum ayaginda parmak arası plaj terligi vardı. butun otobus terlige kitlendi. Belediye otobus soföru gayet rahat bi biçimde otobusu borekçinin yanina cekip inip borek aldı. bizde bekledik.
direksiyon basindayken, sigarayi cepten cikarip yakmak icin yaninda oturan arkadasa "direksiyonu tutsana bi saniye" deyip, arkadasin direksiyonu tutmasi, fakat tutarken yola bakmayip sms yazmasi.
sevgili kişisine webcamde market alışverişi sonrası alınanlar tek tek gösterilir. (evet sevgili olmak böyle saçma şeylere gebe, bahar ayı gelmiş bi yarim olsun diyoranız bi daha düşünün derim*)
bebek taklidi yaparak sevimli olduğunu sanan obez sevgili büyük boy susamlı çubuk paketini gösterir. sevgilisi olan naif insan
-keşke küçüklerinden alsaydın, bayatlamaz mı öyle?
sorusuna karşılık olarak karşısındaki gözlerde webcamden dahi seçilebilen "ben o paketi açınca bi defada bitiriyorum ki" manalı bakışları görür.
hayat obez de olsa kızlara şans tanıyor bebeklerim.
ilk üniversitemde * kız arkadaşımın odasında kaldığım dönemlerde yaşadığım bir olaydır.
yarmıştır ancak aslında trajikomiktir.

odanın ortasında kanepenin önünde yerde oturmuş playstation da god of war oynuyorum. pınar da arkamdaki kanepede bacakları benim iki yanımda duracak şekilde oturmuş oyunu izliyor, konuşuyoruz, eğleniyoruz, herşey güzel.
o an geliyor ben susuyorum. su içmek için kalkacakken, pınar bana doğru eğiliyor. *
aniden kalkmamla kafamın arka tarafı, pınarın burnuyla sert bir şekilde çarpışıyor.
+:nr1strat
-:pınar

+aşkım?
-gerizekaalııııııı ühüühüü...
+ya çok özür dilerim göremedim. gerçekten.
-ühüühüühü
+sağlık karnen nerde? *
-çekmecedeeee üühüüüühüü *
derken gecenin o saatinde en yakın sağlık kuruluşunda ucu ameliyata kadar giden bir macera.
yaşandığı esnada değilse de hatırladıkça gülerim.

not: sonrasında yaşananlar anlatılamayacak kadar komiktir. uyarıyorum, burnunda tampon olan bir kadın ile hiçbirşey yaşamayın, mümkünse konuşmayın, kesinlikle sevişmeyin.
bilmem ne marketin nazik ve kibar çalışanlarından biri, bizim öküz insanlarımıza rağmen sabırını ve güleryüzünü eksik etmediği için pek takdir etmiştim. ve olaylar gelişir.

koca markette kalabalığın arasında kasa sırası beklerken gözgöze gelinir. ''hoşgeldiniz'' kelimesiyle pervasızca kasiyer çocuğa doğru seslenilir. lan bu kadar rezil olduğumu hatırlamıyorum.
(bkz: thy nin greve katılanları sms ile işten çıkarması)
sahil kentlerinin tek nefret ettiğim yönünü hatırlatan an itibariyle yaşanan olaydır.

ne güzel kurmuşuz sofrayı rakı balık yapıyoruz, o da ne lan demeye kalmadan yanımdan bir şey uçarak geçti. evin içine martı mı girermiş munagoyum. kahkaha atıyor bir de gagasını siktiğimin kuşu.
beni minibüslerden nefret ettiren olaydır.
üç kafadar beşiktaştayız. saatlerce adekste oyun oynamışız, minibüse binip eve gidicez. minibüsün yanında şopar bi muavin(şöför de olabilir).

1. kafadar: abi ne zaman kalkıyo?
2. Kafadar: abi ne zaman kalkıyo?
şopar bana dönerek ısrarlı bir şekilde: sen de sor sen de sor.
ben: ne zaman kalkıyo?
şopar: ooookşşaayıncaa hehehe!
ben: senin ben mına koyim emi!
zamanında türkiyede nam salan "çivici katil"in, başka namlı-şanlı bir seri katil "bebek yüzlü katil" tarafından öldürülmesi.
üç arkadaş prag sokaklarını rastgele turlarken, bir yandan da gezi planımızı yapmaya çalısıyorduk. bir sokağa girdik, bayraklar felan var, baktık ki konsoloslukların oldugu sokaga gelmişiz. iyice yanaştık, 'lan acaba bizim konsolosluk nerde' felan diye meraktan sokagı boydan boya süzmeye başladık, yürü git demi. iste sansına tam da israil'in mekanın karsısına dikilmişiz. adamlar zaten paranoyak, biz de üç kişi koca koca sırt cantalarıyla israil bayragına selam çakıyoz.

neyse biz mal mal bakarken, israil konsoloslugunun duvarından, kapısından kafalar inmeye, kalkmaya başladı, bir hareketlilik var yani. bizim elemanlardan biri durumu caktı, 'abi gidelim buradan, bunlar bize huylandı' dedi. tam yürüyüp gidecekken, iki tane adam kapıdan dısarı cıktı, birisi bize dogru yöneldi. aha dedik mossad geliyor. böye olunca gitmesini de yapamadık. adamlar gercekten sorunlu, herkese acık bir sokakta, konsolosluktan en az 15-20 metre uzaktayız, sadece dikiliyoruz ve adam bize dogru geliyor. neyse geldi, direk konuya girdi, biz durumu anlattık, adam öyle dik dik bize baktı, ne mal oldugumuzu anlamaya calıstı heralde, sonra cekti gitti, biz de arkamıza bakmadan hemen mekanı terk ettik.
Bu sahte vodka sahte rakinin populer oldugu zamanlardir ve eve toplanilir vodka ardindan da raki icilmeye baslanir olcu epeyce kacirilir gece klozet basinda kusarak devam ederken arkadasin biri isigi kapatir tam o sirada kustugum icin gozler kapalidir ve gozler acilinca hic bir sey gorunemez ve hemen sahte raki vodka akla gelir ve tuvalette cikinca koridorda tum gucle kor olduuuuum diye bagirilir.
mahalle kuruyemişine bir şeyler almak için gidilir, kuruyemişçinin hanımı durmaktadır dükkanda ve boyu 155 cm bile yoktur benden önceki gelen kola istiyorum demiş olmalı kadın eski usul biraların koyulduğu yer dolabından binbir zorlukla çıkardığı kolayı müşteriye uzatır, müşteri: abla sarı kola olacaktı.
dün akşam burger king'de yaşanmıştır bilmem yarar mı ama;
burger king'in daha önce sigara içtiğim terasında sigara içmek yasaklanmış ve bende uyarı levhasını görmedim. içimden de alla alla neden küllükleri kaldırmışlar acaba diye söyleniyorum bir yandan da uyarı levhası arıyorum fakat göremiyorum. salla o zaman samosteb dedim yemeğin üstüne yak birtane. yan masada da oturan iki tane kız var. birbirlerine "aa bak şurdaki sigara içiyor diyor bizde içelim."

kızlardan biri: pardon burada sigara içmek yasak değil mi?
ben şaşkın bir suratla kafamı sağıma çevirmemle birlikte levhayı gördüm ve kıza dönüp;
amaaan salla ya görünen bir yere assalarmış dedim.
kızlar: gülmekten yerde.
ben: çakmak? diye sordum.
kız: süpersin yaa
gülüşmeler falan. taktım sonra kulaklığımı telefonda oynadığım oyuna devam ettim. sigarayı bitirip çıktım. inşallah fırça yememişlerdir benim yüzümden. *

edit: ok yarmadı.
Yer Tekirdağ. Arkadaşı ziyarete gittik semti sora sora bulduk. Neyse evden çıkmasını bekliyoruz o esnada son ses müzik açmış kro birde manitası olacak herhalde kızla artis artis yanımızda durdu.

- bu xxx tarafına gidicektim nerde biliyo musun ?

+ sen bu yolu takip et ilk aradan sola sap 150 metre ileride. (tamamen kıl olduğumdan sallıyorum)

sonra öğrendim ki keranenin olduğu sokağa yönlendirmişim hatta merak ettim biz de geçtik dışarıda karılar falan vardı. iyi oldu ipneye.
espirisine gülünmenmeyen adam .......... Deme de yime.
halamın başından geçen bir olaydır;

halam hayatında ilk kez uçağa biner ve koltuğuna oturur. yan koltuğunda ise yaşlıca bir teyze oturmaktadır. teyzenin sesi aşırı yaşlı olduğu için kısıktır ve halama seslenir. halam ilk önce duymaz fakat daha sonra kadının su istediğini öğrenir. kadın halama hostesten kendisi için su getirmesini istemesini rica eder. halam peki der. o sırada da hostesler hani şu meşhur çıkış kapılarını ve kemerleri gösterme olayı vardır ya onu yapıyordur. halam ne yaptığını anlamadığı için direk hostese seslenir hostes oralı olmaz çünkü hala el-kol işaretlerine devam ediyordur. halam kendi kendine şu an bile şaştığım bir mantık kurar. hostesin dilsiz olduğunu el işaretleriyle konuşabildiğini zanneder. bu mantığı kurduktan sonra kadından kendine göre el işaretleriyle su ister ve " dilsiz bu yazık" diye uçağın içerisinde bağırır.
sonrasında ise hostesin ve yolcuların uzun ve kesintisiz gülmeleri başlar.
içki kullanmayan ben ve bir grup arkadaş bara gidilir garson gelir siparişler verilir sıra bana gelir.
-siz ne alırdınız?
-meyve suyu alkolsüz.
-neli olsun?
-alkolsüz
-tamam neli ama.
-alkolsüz dedim ya.
-anlıyorum sizi ama neli olsun meyve suyunuz vişne,karışık, portakal.
-hımmm!!tabi (bende ses kısılır masadakilerden kahkaha kopar) karışık olsun o zaman.
bir mekana kızlı erkekli 8-10 kişi gidilmiştir. garson mekan için kampanyasını müşterilere sunar:

garson: foursquare'ınız varsa check in yapıp shot kazanabilirsiniz.
arkadaş: e benim foursquare ım yok ama twitter de 1000 takipçim var olmaz mı?
garson: tamam çağır gelsinler o zaman!
arkadaş: 2!'^+%&789p(/=
insanın hayatında derin izler bırakan olaylardır. yaklaşık olarak 9-10 yaşlarından itibaren ortaokula kadar her yaz ailemin ve özellikle dedemin dayatmasıyla kur'an kursuna giderdim. bu olay sanırım ilk gidişimde yaşanmıştı...

yine sıcak bir yaz günü, okul tatile girmiş, mahalledeki çoğu çocuk bunun sevincini top oynayarak ya da huysuz herhangi bir kadının bahçesindeki meyve ağaçlarından hırsızlık yaparak kutlarken; benim de dahil olduğum bir kısım çocuk kös kös kur'an kursuna giderdi efenim. okadar zordu ki oyunun tam ortasında bırakıp, evden sure kitabını alıp kursa gitmek. sürekli aklımızda tek bir şey yankılanıyordu! çocuklar dışarda çılgıncasına eğleniyor.. niyor.. yor.. sanırsın mahallede köpüklü parti var, ama napıcan işte o an öle hissediyor insan. neyse.

öğle namazından önce başlardı kurs ve namaz saati geldiğinde ara verilirdi. hoca çoğu zaman bize de kıldırırdı öğle namazını ama sanırım zaten zorla geliyorlar diye bunu da dayatmıyım dedi.. kurs caminin üst katında olurdu. öğle namazı vakti geldiğinde hoca namazı kıldırmak için aşağıya inerdi ve üst kat, oyun oynamak için her fırsatı değerlendiren, tüm yıl okula giderek yaz tatilini hak ettikleri halde mahalledeki köpüklü parti hakları ellerinden alınmış bir grup çocuğa kalırdı. bir gün hoca yine namaz için aşağı indiğinde ortaya uzun eşek oynama fikri atıldı. ben o güne kadar oynamamıştım ve ilk olacaktı. nası bi heyecan anlatamam. sanırsın miilli bir mücadelede ülkemi temsil edicem.. takımlar oluşturuldu ve bir kişi direk oldu. önce bizim takım atlayacaktı ve bizim takımdan da ilk olarak ben. düşün... daha önce hiç oynamamış ben açılışı yapacaktım.

açılışın şanına yakışır olmalıydı ve o nedenle geriye doğru iyice açıldım. koşuyordum, artık geri dönüş yoktu... artık o direk olan pezevenk kimse, tam korkuluğun kenarında durduğundan atlarken dengemi kaybetmemle birlikte, aşağıda kendi halinde secde eden bir mümin'in üstüne düştüm. uçtum aga var mı ötesi? adam da ilahi bir işaret sanmıştır heralde... oyun daha başlamadan hastanede bitti. benim kolumda ve adamın kaburgasında bir takım ezilmeler tespit edildi. dedemin cami eşrafı arasındaki konumunun geçirdiği hafif sarsıntıdan ve "senin torun iman gücüyle uçmuş geçen gün" tarzında taşak konusu edilmesinden bahsetmiyorum bile. bu da böyle bir anımdır efenim...
Ortaoukul yılları, telefonun diğer ucundaki arkadaş, bugün 62 yaptım dedi. Kendi kendime, acaba 62 den tavşan mı yapmış diye düşündüm. Anlamadım, dedim. Yav oğlum anlasana iki kere 31 çektim, dedi.
90'lı yıllarda babamın gittiği Bursa-Fener maçından sonra kalabalık dolayısıyla yaklaşık 200 metre boyunca yere basmayarak stadyumun çıkış kapısına kadar gitmesi.
----------
Annemin huyudur, televizyonda dizi izlerken uyuyakalır. Ablam annemi uyandırır ve yerine yatmasını söyler. Annem de güya "Uyumuyorum ben ya, iyiyim" intibasını uyandırmak için ablamla konuşmaya çalışır: (A: ANNEM, B: ABLAM)
A-rumi nerede?
B-bilgisayarda
A-Baban nerede?
b-yattı, uyuyor.
a-annen nerede?
b- ...
a- ...

Annem bu durumda gülümseyerek uyuduğunu kabullenir ve yatağına doğru gider...
geçenlerde bir arkadaşın başına gelmiştir.

gündüz evde yalnız kalan arkadaşın testesteron hormonları normalin üzerinde çalışır ve hızını alamayarak ard arda tam 6 posta attırır. 6. gelirken içi geçer ve oturduğu yerde bayılır. annesi ile eve geri dönen babası porno açık bir şekilde ve dal daşak ortada olan oğlunu sırtlayıp banyoda gusül abdesti aldırır ve acile götürür.

the end.
bundan 1-2 sene evvel bir arkadaşla zirve organize ettik. kadınlı erkekli falan.
diğer arkadaş zirve başlığına mı ne yazmış;
sabaha kalanlara çorba ısmarlayacağım diye.
neyse yedik içtik gece 2-3 oldu masada 1 kadın 3 erkek varız. kadının kafa güzel. arkadaşla bakışıyoruz kadın başımıza kalmasın diye. kalkmak, ayrılmak için bahane arıyoruz. kadın da anladı durumu az çok.
dedi ki:
-şimdi siz sabahlayacağız dediniz ama gitmeyi düşünüyorsunuz. bunu sözlüğe yazarsam ne yaparsınız!?

masada adeta south park sessizliği oldu. masadaki 4 kişi birbirine bakıyor.

allah tan ikizler burcuyum yapıştırdım cevabı:

+biz de eksi veririz!

edit: olm kadın olgun biriydi. ertesi gün taşağa bağladı zaten kendisi de güldü geçti hadiseye. hatta 1-2 hafta önce mesaj da atmıştı bana. muhabet devam ediyor yani..
uzun bir tatile çıkacak olan ama aksi gibi aynı zamanda kayınvalidesi ölen müdürün odasına tatile çıkıp çıkmayacağını öğrenmek amaçlı giren personel başınız sağolsun kayınvalideniz iptal olmuş peki biletlerinizi vefat ettiniz mi der günün olayıdır evet.