bugün

telaşların en asili, en haysiyetlisidir. ya da değildir. bilemedim.

bilmediği ya da ilk defa gideceği -ki ikisi de aynı kapıya çıkar- bir yere ulaşmaya çalışan teyzemiz, otobüse binmiş, yol aldığı güzergahta bilmediği ya da ilk defa gideceği yerin koordinatlarını epey geçmiştir. yüreciğine ufak bir şüphe kıvılcımı düşen işbu teyze, şoföre eğilip "falanca yer"i geçtik mi diye sorar ki, aldığı yanıt onu onulmaz bir telaşa sürükler.

öyle bir telaş ki, düşman başına...
öyle bir telaş, yani.
Teyzemiz otobüsü gideceği yere götürtünceye kadar süren telaştır.
-dur evladım dur yanlış olmuş inivereyim şurada.
şoför yol ağzında ya da köşe de bırakır.
teyze söylene söylene arabadan minik adımlarla iner.
+yavrum hacı emmi mahallesinden geçer mi bu?
-yok geçmez teyze.
+şöför bey oğlum durrr durr durr, ben 48 e binecektim çocuğum. hay allahh. yanlış binmişim ben. şeklinden bağırma sesiyle son bulur. *
amca da olmayan telaş.
tühhh vaaah nidaları atan teyzedir.
ineceği yerde inemeyen teyzeyle kafa kafaya yarışır .
bu teyzeler mantolu olur. genelde demirlere tutuna tutuna, merdivenleri ağır ağır ve söylenerek inerler. öyle bir telaşları vardır ki ankara ya atom bombası atılmış zannedebilirsiniz.
istanbulda Maltepe de başıbüyük adında bir semt var.

-Bu semte çalışan minibüslerin bulunduğu durağa gelen bir teyze otobüs şoförüne yanaşarak sorar;

Teyze: evladım başıbüyük mü?
Şoför: evet teyze büyük.
Teyze: Ne zaman kalkar?
Şoför: Sen otur hemen kalkar.
bir de şoförü azarlamazlar mı? insanı güldürüverirler gari.