bugün

görsel

En soldaki "oytun erbaş" adlı popi doktorun daha doğrusu yeni yetme uzmanın söylediği saçmalıklardır. Neymiş asya ırkına bulaşabilmesi yüksek türk genine bulaşması düşükmüş, şöyle böyle ...

saçmalıklardan seçmeler resmen. Oytuncum sen git zahide yetiş programında doktorluk yap. Zaten o programa çıkarak piyasada ismin duyuldu.

Neyseki yeşil kravatlı prof dr mehmet ceyhan bu yeni yetme uzmana gereken dersi verdi ve suspus oldu ..
Bulaşıp bulaşmamadan ziyade hastalıklara vücudun verdiği tepkilerde genetiğin payını anlatıyor adam. Elinizin altında internet bi zahmet araştırın yargılamadan önce.

Cahil yorumlar görüyorum, komik.
Git sokaktan rastgele 10 italyan, 10 Türk, 10 iranlı topla. Pembeleşinceye kadar karıştır, isviçreli bilimadamları gelse hangisi türk, kim italyan kim iranlı ayıramaz! Neyin geni de neyin genetiği amk!
yav he he!

hatırlayın...
çernobil patladıktan sonra dönemin Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) başkanı Ahmed Yüksel Özemre, panik yaratabilir gerekçesiyle radyasyon ölçüm sonuçlarını halka açıklamıyordu.

Keza siyasetçiler de.
Ancak homurtular başlamıştı bile. Zira başka ülkeler radyasyona karşı önlem alarak o yılki mahsulleri güvenlikli bir biçimde imha ederken Türkiye, başta radyoaktivitenin bulaştığı çaylar olmak üzere ürünlerinin hepsini piyasaya sürmüştü çoktan. işte dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral böyle bir hava içinde geçti kameraların karşısına. Ve çayda radyasyon olmadığını ispatlamak için “Dinine, imanına inanan radyasyon var, demez” diyerek dikti bardağı kafasına.

Bu açıklamadan 6 ay sonra Aral çayda radyasyonun varlığını kabul etmek durumunda kalsa da radyasyonun zararsız olduğu iddiasıyla yine gündemdeydi.
Radyasyon sadece bakan düzeyinde zararsız ilan edilmemişti. radyoaktif çay daha lezzetlidir diyen dönemin Başbakanı Turgut Özal ve “Azıcık radyasyon kemiklere yararlıdır” diyen Cumhurbaşkanı Kenan Evren de Aral’dan geri durmadı.
halk ise kanser ve genetik hastalıklar ile boğuşana kadar uyanamadı.

buna karşı çıkanlar şimdi olduğu gibi vatan haini (çay fındık gelirini türkiyenin dünya pazarında yerine zarar veriyor diyerek) felaket tellalı vb olarak yaftalanıyordu.

böyle bir ülke de doktor biri çıkıp işi türklüğe genetik yapıya bağlaması, yarın da sakallı cübbeli bir yobazın çıkıp korunmayı allah'a yıkması gayet normal.

şimdi kalkıp "sen 85 milyonluk ülkede genetik haritayı mı çıkardın? 6-7 milyona yaklaşan yerleşen ikamet eden girip çıkan mülteci göçmen sığınmacıya da türk geni mi aktardın? bunun için mi onlar da korunuyor?" diye düz mantık soru soramayız.

ne bileyim?
nuh peygamber oğlu ile cep telefonunda görüştüğünü (koskoca akamisyene inanmayacağız mı?") düşünürsek...
insanlığın gelişmiş teknolojsini de akla gelince, belki bu tür salgınlara karşı atalarımız binlerce yıl önce gen yapımızı düzenlemiş olamazlar mı?

ülkemizde son zamanlarda açıklamalara tartışmalara fetvalara bakıp bu kadar doktor akademisyen öğretim görevlisi doçent prof vb insanlar ulusal kanalda ciddi haber programlarına çıkıp yaptıkları açıklama tartışılmamalı aslında.
vardır bir bildikleri.

biz honimizi kafamıza takalım gerisine karışmayalım.

unutmadan: virüs 3. evresinde ve mutasyon geçiriyor.
Şayet tıp doktoruysa, tabipler birliği neye yarıyor, neyi bekliyor.