bugün

vatanseverlik milliyetçiliği de kapsayan bir olgu olduğundan doğrudur.
her milliyetçi vatansever olabilir, bu her vatansever milliyetçidir anlamına gelmez.
(bkz: nazım hikmet ran)
vatanseverliğin milliyetçilikle aynı anlama gelmemesi, daha farklı bir boyutta olmasıdır.
italyan siyasetbilimci maurizio viroli'nin söylemidir. O, "milliyetçilik" ve "yurtseverlik" kavramlarını birbirinden kesin çizgilerle şöyle ayırmıştır:

milliyetçilik; din, dil, ırk gibi siyaset öncesi kavramlarla mevcutken; temelini, Kültür gibi, kişinin kendi elinde olmayan değerlerden alır.

yurtseverlik ise; siyasal düzene ait bir kavram olup, kurum ve özgürlüklere işaret eder. o, milliyetçiliğin dışlayıcı özelliğine sahip değildir ve devlete koşulsuz şartsız boyun eğmez.

bu bağlamda;

"yurdu korumak için, vatan haini olmaktan kaçınmamalı"

cümlesi, viroli'nin en çarpıcı fikri olmaktadır.
atatürk milliyetçiliği ile vatanseverlik, birbirini kapsayan, birbirini doğrulayan, birbirini tamamlayan değerlerdir.
buyuk dusunur ibn-i haldun vatani veya devleti yani insanlarin birlik ve butunluk icinde biraraya gelerek olusturduklari sosyal ve siyasi yapiyi tariflerken o yapinin temel ogesi olarak "asabiye"den bahseder. asabiye en basit yaklasimla fitri olsa da belli ogelerle gelisir ve tamamlanir. bir yonuyle asabiye on sarttir ve olmazsa olmaz. bu gelisen ve tamamlanan asabiyenin adi tam olarak vatanseverlik ve milliyetciliktir.

burada asil incelenmesi ve uzerinde durulmasi gereken bu iki kavramin ayni zamanda terminolojik tabani ile beraber ozunu de olusturan ogelerdir. milliyetcilik en ilkel tanimiyla "milleti adina guc toplamak" seklinde anlasilsa bile burada millet kavrami asil belirleyici olandir. sayet bu biz ve otekiler sekline indirgenmis bir millet kavrami ise orada vatan kavrami bile tartismali hale gelir. ama millet kavrami icerigi zenginlestirilmis ve bir vatan etrafinda bir araya gelmis bir topluluk olarak tariflenmisse, iste bu noktada "her milliyetci ayni zamanda bir vatanseverdir" demek dogru olur.

maurizio viroli'nin bahsettigi vatanseverlikte zaten boyle bir seydir. o'nun tarifine gore: "vatanseverlik, bir kendini verme biciminde anlasilmaz; onlar daha cok saygi, sefkat ve merhametten bahsederler".

oyleyse asil konusulmasi gereken millet kavrami ve bu kavram etrafinda sekillenen ictimai/siyasi varlik ve milliyetciliktir. eger bunlar ibn-i haldun'un devlet ve millet olma sartlarina uygun olarak tariflenmisse sorun yoktur ve "yurdu korumak icin vatan haini olmaktan kacinilmamali" deyip subjektif mukellefiyetler yuklenip, derin devlet ya da ceteciligi masum gosterme yoluna gitmeye, dolayuisiyla kendine don kisot'luk rolleri bicip, hayali dusmanlar uretip onlarla savasmaya luzum yoktur.

bir kac sozde ataturk milliyetciligi ve vatanseverlik uzerine soylemek lazimdi ama soz kisa gerek...
matematikte, milliyetçiliğin alt kümesi olan vatanseverliğe yapılan vurgu. tabii, aynı matematiğe göre her küme, kendisinin öz alt kümesidir. vatanseverlik duygusundan yoksun bir milliyetçilik, içi boş bir kümeden ibarettir.

vatan kavramı da kümenin sınırlarını gösteriyor elbette. mesela türk milleti için, vatan türkiye midir, türkistan mıdır, yoksa ?... bu da vatanseverliğin çeşitlerini ortaya koyuyor.

bugün ulusalcı cephe olarak nitelendirilen kesim, salt vatanseverlikten çok, milliyetçilikten dar bir düşünceyi savunmakta. "dar" sıfatını kullanmamın sebebi ise, milliyetçiliğin temelini her yönden güçlü ve "tam bağımsız" bir türkiye'nin oluşturmasıdır. bu sınırlar, sonra misak-ı milli'ye ve daha sonra türk milletinin her bireyine kadar uzanır.

sınırları geçici olarak bir kenara koyarsak, ulusalcı yapılanmalara bugün "çete" denilmekte ve halkın gözü korkutulması amaçlanmaktadır. "ergenekon soruşturması"nın gerçek yüzünü, bilmezlikten gelenler dahil, hepimiz bilmekteyiz. yine de bu işi "şimdilik" yargıya bırakmamız gerekiyormuş. "vatan için kurşun atan da yiyen de şereflidir" sözleri de zamanında karalanmıştır, mevzubahis kişiler çetecilikle, hainlikle suçlanmıştır, suçlanmaktadır. "büyük puntolarla" isimleri gazetelere yazılmıştır. daha eskiye gidilirse, enver paşa örneği de mevcuttur. eminim, tarihin her döneminde olduğu gibi gelecekte de benzer koşullar ve olaylar varolacaktır.

kısacası, "herkesin dünyada varsa bir yeri, ben de bütün dünya benimdir derim."
Ne de zordur bir avuç toprak paylaşmak
imkansızdır bir arada yaşamak
Karşına baksan görürsün dostunu
Yoksa sen hala anlamadın mı bunu?

insanların suçu yoktur savaşlarda
Tek suçlu varsa o da garip politika
Bir yere varılmaz bu boş kafalarla
Sınırlar yalnız duvardaki haritada
(bkz: Rashit)