bugün

seni sevdiğinden emin olmayan bir sevgiliyle yaşandığında bitmesi an meselesi olan ilişkinin habercisi olur artık birkaç günün sonunda. fakat seni sevdiğini, eşşek gibi sevdiğini bildiğin biri için ne yapabilirsin? hiçbir şey gelmez elden öyle bir durumda. çaresiz bir hırs, öfke kaplar tüm benliği. "neden eksikliğim hissedilmiyor" diye kendi kendine soru sorarak didinir ruhun da için çekilir artık bir vakitten sonra. cevap mı? bulamazsın. sırf unutulmayı sevmediğin için bir dk unutmadığın sevgilin bir dk olsun yokluğundan yakınıp aramıyordur sesini duymak istercesine. ilk günler sadece beklersin. beklersin ki arasın seni, güzel sesiyle alo desin, canım desin, şefkatin ihtiyacıdır bu her sevgilide olan, olması gereken. aranmamak günler sürdüğünde senin de kestiğin aramaların her bir dk sı sinir olarak geri döner vücuduna. söyleyemezsin de "arasana beni" diye. bir sevgiliye her şey söylenir: arzu söylenir istek söylenir şehvet söylenir, ama "benim eksikliğimi hisset" denmez ki. bir sevgiliden hiçbir konuda çekinilmez. ama zorla seni özlemesini de bekleyemezsin ki...
aradan geçen zaman içinde bir gün dayanamaz ve isteğini ufak bir cümleyle dile getirirsin belki: "arkadaşlarının yanından vakit bulup biraz müsade istediğin bir zaman arasana çok özledim seni, yarım saat içinde bekliyorum" der ve kapatırsın telefonu. tamam der elbet karşındaki. ama yine aramayı unutmuştur günboyu seni. akşam olur, gece olur, gece yarısını çoktan terk eder saatler.. ama hala arayan yoktur. hala özleyen, ya da verdiği sözü hatırlayan. diyorum ya, sevdiğinden emin değilsen ne kadar kolay bir sebep olur ayrılmak için. ama eminsen süründürür insanı sinirinden, bir şey yapamamazlık, kırılmışlık, onuruyla oynanmışlık mahveder adamı. sen ararsın sonunda. "neden eksikliğimi hissetmiyorsun" sorusuna verecek bir yanıtı bile yoktur. tek söylediği seni deli gibi sevdiği, özlediği, artık yanında olmak istediği olur. bilirsin evet, gerçekten istiyordur. ama heralde bu istek gün içinde 1.5 dkyı geçmiyordur diye içinde efkar yaparak beklersin kırılganlıklarını unutmayı. ama unutamazsın, için ağlar, rutubet kokar duvarları. herkesin içinde çektiğin kimsesizliktir içindeki en derin noktaları kanatan acı. bu saatten sonra günde 3 kez arasa bile bir artısı olmaz sana. tek istediğin içinde bağıran, çağıran, haykıran öfkeni susturmak, o sesleri bir bir unutup acısından kurtulmak, ve o sürece kadar sevgilinin acı çekmesini istemektir, zamanında o biri tırnağını acıtsa senin tüm vücuduna eziyet çektirmene sebep olacak kadar kıyamadığın sevgilinin delicesine acı çekmesi.....
(bkz: bir günlük olarak uludağ sözlük)
(bkz: bu da böyle bir anımdır)
(bkz: öyle işte)
(#269969)
- kartal kanadı burası houston ses ver...
+ ...
- kartal kanadı beni duyuyor musun?
+ burası kartal kanadı. duyuyorum houston, tamam
- niye aramıyosun lan zilli?
+ ... cevat?
- cevat yaa. azim ettim üs komutanı oldum. şimdi baş alırsın iniş iznini
+ ama cevat?
- sus sıçırtma cevatına!
c: cevat
n: nesrin
z1: 1. zenci
z2: 2. zenci
z3: 3. zenci
b: garson

c- alo...?
n- efendim?
c- niye aramıyosun lan? niye aldık sana o uydu telefonunu
n- ay vallahi arayamadım. burda bir sürü arkadaşım oldu şimdiden. hepsi de zenci. bak telefona veriyorum
z1- hello!
z2- hi!
z3- hallo mothafucka!
c- bana nesrin'i verin çabuk!
n-z1-z2-z3-dıt dıt dıt dııııııııt...
c-lan?... alo?
n-z1-z2-z3-dıt dıt dıt dııııııııt...
c-.... bana bi duble rakı daha ver barcı!
b: abi çok içmedin mi?
c-sus allahın belası. rakı ver!

(bkz: harlem)