bugün

yepisyeni bir netfilix dizisi. ilk 8 bölüm yayınlandı .

https://www.turkcealtyazi...ov/13317478/uysallar.html
(bkz: uysallar dizisi)
Ben beğenmedim.
fikrimce gelmiş geçmiş en iyi türk netflix yapımı. "bir onur saylak ve hakan günday fikri" hangi kafayla icra ettilerse bu işi, o kafalardan daha çok istiyorum, türk yapımı işlerde. hem izlerken sorgu sual ediyor insan kendi kendine hem de akıp gidiyor hikaye. izlerken kendinizi oktay gibi sıkışmış, nil gibi bi oyunun içinde, berhudar bey gibi çaresiz hissedebilirsiniz. "hiçbir şey benim değil ki, hiçbir şeyin taksidi bitmedi. "
Aklını ruhunu kemiren, yapamadıklarını yapmaya teşvik eden dizidir.
hakan günday'ın yazdığı her şey okunur, izlenir. net. tavizim yoktur.
(bkz: anakara göründü)

(bkz: hepimiz oktayız yayda değil oktayız)

(bkz: cezaevinde feza elinde)

Falan filan sloganları. Aykırı şeylerin hastasıyız.
yahu delirecem, şu songül eden'in tanıştığı sarışın kadın modelini nasıl yazamamışlar, nasıl oynayamamışlar. bi tane mi resmetmek istediğiniz gibi kadın tanımadınız o kadar sanat dünyasının göbeğinde olm. yani kadını plazalı, deli dolu delişmen kadın çerçevesine oturtmaya çalışıp da her anında nasıl sırıtır. bi kez plaza kadını olmamış, varoştan yeni kurtulabilmiş ya da henüz kurtulamamış varoş gülü olmuş bu. e kadının bu çılgın havaları falan da hep havada kalıyor, çocuk gibi kendi kendine çoşuyor gibi oluyor orada. ya bari bikaç sahnede bunun bulundukları mekandan bi takım bebelerle flört ettiğini falan çekseydiniz de orda masada muhabbet dönerken deli sikmiş gibi masada oynatmak zorunda kalmasaydınız. ya da yanına da bir herif koysaydınız masanın üstüne.

öteki seslendirmeci çocuk da aynı şekilde. güya bu da janti, flörtöz herif falan ama ben yıllardır izlerim denk geldikçe bu adamı, adamda flörtöz tavrın f'si yok. masada öteki sarı oynuyor, bu da karşısındaki songül'le sohbet etmeye çalışıyor, sarı bunların arasına giriyor, bacağı adamın yüzünün önüne geliyor, adam "ya gel şöyle ya" diyerek kadını ileri iteliyor masada muhabbete böyle devam ediyor. bu sırada daha karşıdaki kadını tavlama modlarında falan. ya hocam, o sarı senin eski arkadaşın bi kere belli ki, ne o öyle emmoğlu'na seslenir gibi gel şöyle falan. bu gibi bir tavlama setup'ın da az biraz bulunmuş bi adam, o hareketleri sergileyen kız kankasına en kötüsünden "yavrum bi dur ya, oynama demiyoruz yine oyna ama.." gibisinden tatlı bi takılır. "ya gel şöyel yeaa"ymış. yazacağınız repliği, oynayacağın rolü sikeyim. ekran başında delirdim tek bi sahnede.

songül'ün arch storysi yarrak gibi olmuş özetle. geneli de eh işte dizinin şimdiye kadar. yok japonya'da hem nagazaki hem hiroşima'dan kurtulanlar varmış da bunlara bilmem ne denirmiş. hocam bu ne ya, ben 20 yaşındaydım hakan günay okurdum, geldim 35'ime sen daha 2 gram geliştirememişsin, rafine edememişsin edebiyatını. ne bu böyle ergen gibi wikipedi trivialarını, bir de üstüne herhangi bir bağlama oturtmadan senaryo diye insanların önüne sürmek. peh artık.
bir netflix dizisi.
netflix'te bulunan türk dizisi.
netflix dizilerini çok fazla irdelemeden izleme kararı aldıktan sonra bitirdiğim dizilerden çok daha mutlu ayrılıyorum. belki de kendimden temel anlamda parçalar bulduğum için ortalamanın üstünde bir beğeni kazandıran diziydi uysallar. sadece finalinden haz almadım, çok daha iyi olabilirdi.

özet olarak detaya inmek gibi ne bir derdim ne de bir isteğim var ancak yapılan işler son yıllarda jenerasyonuma bazı konularda uzaklaşırken bazı konularda da ilgi çekici bir şekilde en derinlerine kadar iniyor. ince mesajlar veriliyor dediğiniz yerler herkesin anlayabilmesi için senaryolanmış ama dizide bazı yapımcıların sıkça uyguladığı sadece bazı insanların anlayabileceği mesajlar sıkça görülüyor.

moloz karakterini başroldeki mimar karakterinin yansıması diye fight club'a bağlamalarından korktum ama şükür olmadı. bir de cuma gecesi bir bölümü izlerken gaza gelip saat gece bir buçuk falan idi, soluğu beyoğlu sokaklarında aldım. eve geldiğimde öğlen 2 idi.

sonuç olarak ben beğendim...
şöyle ilginç bir deneyi fırsatı sunuyor dizi;

ara ara dizideki televizyonlarda a haber benzeri bir kanalda hükümet yardakçısı bir adam hamaset yapıyor. bu anları izlerken ne kadar amatör, ne kadar parodi bi çekim olduğunu sonuna kadar hissediyorsunuz, üstelik amaçlanmış bi parodi hissi de değil, baya baya o setup'ı oluşturmaya çalışmışlar o kadar olmuş. bu gibi tiplere, programlara televizyondan çokça maruz kaldığınızdan gerçeğiyle ne kadar alakasız olduğunu net bir şekilde fark ediyorsunuz.

diğer yandan dizinin tüm kalan sahneleri bizzat aynını, belki benzerini dahi tanımadığınız insanlar etrafında geçiyor, haliyle birebir kıyaslama şansınız yok bir önceki örnekte olduğu gibi. izlerken iç güdüsel olarak bu dizide anlatılan insanlar da böyle insanlar, tepkileri böyle demek ki, gerçekte yok mu böyle davranışları uyumsuzluk hissi uyandıran, gerçekçi olmayan insanlar? var. demek ki öyle insanların dizisini çekmişler diye düşünüyorsun. bu standard her dizide olan bi durum.

ancak tartışma programı örneği ile üst üste geldiklerinde şeyi farkediyorsun; tartışma programını simule edebildikleri kadar simüle edebilmişler hayatı aslında dizinin geri kalanında. e yani baya bi boktan simule edildiği kabak gibi ortaya çıkıyor o durumda. tüm diziler için geçerli bi durum, sadece tartışma programı durumu netleştirdi.
Ana akım medyanın yere göğe sığdıramadığı, oysa temada bir " punk" fikri var, insan biraz daha punk ile ilgili etkili şeyler bekliyor insan. dizinin en punk karakterlerinden iki isim Moloz ve Fevzi oluyor. Dizi hakkında daha detaylı okumak kritik okumak isteyenler için bir kritik bırakıyorum

https://sallanyuvarlan.bl...r-yapm-uysallar-2022.html

"buraya gelen geçmişini bıraksın"
Bir kısır döngü gibi.. Hani eleştirdiğimiz kişilere dönüşüyoruz ya bir noktada ya da aslında hep öyleyiz ya.. Onu güzel yansıtmışlar bence.. En azından 90’lardaki punk dönemini yaşamış biri olarak eksik bulmak istersem çok bulurum ama nihayetinde bir mini dizi bu. Bize kurtuluşu ya da devrimi sunmakla mükellef değil. Hoş biz de bence kurtulmak istemiyoruz sefil yaşantılarımızdan.. Sorunları halının altına itip, öyle devam ediyoruz. Bu noktalar bana geçti. Daha ne yapsınlar.. Beklentiyi yüksek tutmamak lazım ama öte yandan böyle işlere cesaret ettikleri için de takdir etmek lazım…