bugün

sol ayağım - christy brown

IX
lourdes

küçük yaşlardan beri müziğe düşkünüm. çocukken uzun süre radyonun başında otururum, beni cezbeden her müziği dinlerdim. yavaş yavaş ayırım yapmayı öğrendim ve ailenin geri kalanının nefret ettiği, asla dinlemediği sonradan 'klasik müzik' olarak adlandırıldığı öğrendiğim türden hoşlandığıma karar vermiştim. Büyüdükçe onunla daha çok ilgilendim ve annem beni radyodan orkestra konseri ya da bazı operalar dinlerken kendimden geçmiş görünce gözlerini devirir ve "sen ve senin çılgın müziğin!" diye homurdanırdı.
fakat bir gün üst katta gerçek müziğin güzelliği hakkında bir yazı yazarken, bir şey fark ettim. alt kattaki radyodan gelen sönük nameleri işittim. aniden yataktan fırladım, neredeyse kendimi merdivenlerden aşağı atarak mutfağa daldım. orada oturup transa geçmiş bir halde dinledim. yavaş, asil ve muhteşemdi, kulaklarıma dayanılmaz derecede güzel geliyordu. sanki içime işliyor, ruhumu kendinden geçiriyor, derinlerde bir yerlerde tınlıyordu. Son güzel nameler kaybolana kadar müziğin benim için yarattığı dünyanın içine dalarak oturdum. uzun bir süre sessizce oturdum ve günlük hayata sırtımı döndüğümü fark ettim. bu handel'in 'largo'sunu ilk dinleyişimdi. unutulmaz bir deneyimdi.
müzik bana parlak ve güzel dünyanın kapısını açmıştı, bazen neşeli ve gürültülüydü, fakat çoğunlukla düşünceli ve üzgün bir dünya. radyodan başka bir yerde dinlememiştim, hiç opera görmemiş, hayatımda hiçbir senfoni konserine gitmemiştim. fakat yine de kısa zamanda bütün büyük bestecileri ve eserlerini öğrenmeye başladım. chopin en sevdiğim oldu, fırsatım olsa bütün gün onun piyano müziğini dinleyebilirdim.
oturup müzik dinlerken hayatımın düşündüğüm kadar aptalca ve amaçsız olmadığına dair bir his oluşmuştu.
peyami safa'nın (bkz: dokuzuncu hariciye koğuşu)adlı romanında "hasta çocuk"un yemek masasında misafirlerle yaptığı ve fransız hayranlığına karşı türk kültürünü savunduğu bölümdür. bir çocuğun bakışıyla iyi aktarılmıştır okuyucuya.
--spoiler--

Harry Potter'ın son romanında severus snape'in albus dumbledore'u öldüren kişi olmadığını aslında kıymeti bilinmemiş iyi bir insan olduğunu, harry potter'ın annesi lily potter'a olan aşkını öğrendiğimiz kısımlar... işte o bölümden sonra snape tüm harry potter serisi içinde en sevdiğim karakter oldu, ölüm yadigarları kitabı da serinin en sevdiğim kitaplarından biri haline geldi.

--spoiler--
(bkz: uludağ roman 21)
melissa p. - yatmadan önce yüz fırça darbesi

her bölümü unutulmazdır. *
--spoiler--
- (...)
- tutamak sorunu. insanin bir tutamagi olmali.
- anlamadim.
- tutamak sorunu dedim. dunyada hepimiz sallantili, korkuluksuz bir koprude yurur gibiyiz. tutunacak bir sey olmadi mi insan yuvarlanir. tramvaylardaki tutamaklar gibi. uzanir tutunurlar. kimi zenginligine tutunur, kimi mudurlugune, kimi isine, sanatina. cocuklarina tutunanlar vardir. herkes kendi tutamaginin en iyi, en yuksek olduguna inanir. gulunclugunu fark etmez. kagizman koylerinden birinde bir cift okuzune tutunan bir adam tanidim. okuzleri besiliydi, piril pirildi. herkesin <veli aga'nin okuzleri gibi okuz yoktur> demesini isterdi. daha guluncleri de vardir. ben, toplumdaki degerlerin ikiyuzlulugunu, sahteligini, gulunclugunu goreli beri, gulunc olmayan tek tutamagi ariyorum: gercek sevgiyi! bir kadin. birbirimize yetecegimiz, benimle birlik dusunen, duyan, seven bir kadin!
(...)
--spoiler--

--------------------------------------------------------------------------------

--spoiler--
- ..yaşamak her gün girilen bir imtihan olursa buna kimse dayanamaz başını okşardım zavallı sevgilim derdim üzülme üzülürdü acıma bankası kuruyorum derdi her ıstıraba bir kura numarası tutunamayanlara öncelik tanınır üzülme selim biraz dinlen buna hak kazandın olduğu yerde yatamazdı dönerdi kımıldanırdı yatışmazdı yaşatmazdı yaşamazdı ben seni sevdim seveli bak ne hal oldum uzanmış yatıyorum dinlen biraz selim kalkardı ellerime sarılır beni bir gün unutacaksan bir gün bırakıp gideceksen boşuna yorma derdi boş yere mağaramdan çıakrma beni alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna tedirgin etme beni bu sefer geride bir şey bırakmadım tasımı tarağımı topladım geldim neyim var neyim yoksa ortaya döktüm beni bırakırsan sudan çıkmış balığa dönerim bir kere çavuş olduktan sonra bir daha amelelik yapamayan zavallı köylüye dönerim beni uyandırma hep kuşkuluydu her zaman kötü bir şeylerin olmasını bekliyordu sonu gelmez benim gibiler için hiçbir şeyin sonu iyi gelmez diyordu açık hava dokunur onlara serin ve nemli güneşsiz yerleri severler kendi kafalarının etiyle beslenirler gözleri aydınlıkta bozulur kendileri gibi olanlardan nefret ederler onları gördükleri yerde kuyruklarıyla sokarlar sonra pis pis gülerle gene de hep birlikte yaşarlar aynı kaba işerler gündüzleri uyuyup geceleri sokağa çıkarlar..
--spoiler--

-------------------------------------------------------------------------------
--spoiler--
"Bir silgi gibi tükendim ben. Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım: mürekkeple yazmışlar oysa. Ben, kurşunkalem silgisiydim. Azaldığımla kaldım..."
--spoiler--

--spoiler--
"Büyümek, yalnız tutunanlara gerekli..."
--spoiler--

--spoiler--
"Kültür, sadece bazı isimleri hatırlamaktan ibaret değildir, deniliyordu. Kültür, bu isimleri yerli yerinde ve başka isimlerle münasebetini bilerek kullanmak demekti..."
--spoiler--

tutunamayanlar
--spoiler--
çünkü her taraf karanlıktı.zaten görülen ve görülmeyen bütün düşler,bu karanlığın ta kendisi değil miydi?
--spoiler--

puslu kıtalar atlası - ah evet! dünya bir masal gerçekten!
iclal Aydın - Biten aşklar emanetçisi.

Sana güzel bir yaz günü gelmiştim. Karlı bir sabahta gidiyorum. Beş mevsim yaşamışız beraber. Beş mevsim bir iç denizi kurutmaya yetti.
işte böyle sevgili... Biz artık seninle haritada iki küçük su lekesi.
Hiçbir nehir kavuşturamaz bizi...
elif şafak-aşk

--spoiler--
Her hakiki aşk, umulmadık dönüşümlere yol açar.Aşk bir milad demektir. Şayet "aşktan önce" ve "aşktan sonra" aynı insan olarak kalmışsak, yeterince sevmemişiz demektir. Birini seviyorsan onun için yapabileceğin en anlamlı şey değişmektir!

O kadar çok değişmelisin ki, sen sen olmaktan çıkmalısın.
--spoiler--

--spoiler--
"Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım mecazi mi,yoksa dünyevi,semavi ya da cismani mi diye sorma! Ayrımlar ayrımları doğurur. AŞK'ın ise hiçbir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.

Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır,merkezinde ya da dışındasındır,hasretinde."
--spoiler--
"bir çocuk anne babasını kaybedince biz ona yetim deriz. bir kadın kocasını kaybedince dul olur. ama bir anne babanın çocuğunu kaybettiğinde hangi terim kullanıldığını bilmiyorum, siz biliyor musunuz?"
(bkz: glenn meade) (bkz: şeytanın müridi)
paragrafın en sonunda yer alan cümle şöyledir;

''değersiz çerçöpler, mukaddes emanetlere dönüşüyor''

(bkz: gösteri peygamberi)
(bkz: chuck palahniuk)