bugün

Kadim dostu şükrü erbaş'ın yokluğuna yazmış olduğu şiir.

Yok’a Gazel

“Yalnızlık tanrıya değdi değecekti”

evde dolaşan sıkıntılı bir kadın yoktu
uzakla aramızda bir avuç mesafe yoktu

koltukta kedi gibi kıvrılmıştı anlam
üstünü örtecek serin bir gece yoktu

kaç kere kuşkuya adını sordum
içinde duracak istasyon yoktu

gökyüzünde bekliyordu zaman
kendini bölen bir yanı yoktu

rüzgâr eğildi kum tanesine
karbonun elmasa dönüştüğü an yoktu

bir öpüşte ölen devlet, yitirilen atlas
üstünden atların geçmesinden korkan nehir yoktu

her akşam gidip iki tek atmaya niyetli
gittikçe genişleyen mermer masalar yoktu

iğne deliğinden geçen yalnızlığım
beni avutacak yeni bir hayal yoktu.
Ulus baker, ülkenin aydınlık yüzüydü. Sinema, film, sosyoloji eleştirileri, siyasetten, müziğe uzanan ve Tarkovski’den, bergman’a uzanan geniş bir yelpazede onu anlamak ve onun fikirlerini benimsemek güZeldir.
ulus baker'i duymamış ve okumamış insanın eksik bir sosyolog olacağını düşünüyorum ekonomi siyaset felsefe sinema -ama özellikle sinema- konularındaki engin bilgisiyle ilgili söz etmeyeceğim dahi.lakin her ölüm erken ölümdür.
ulus ta bir fırın adı.*
Bu dünyadan göçmüş, bizlere "Spinoza dahil her konuda bildiklerini" bırakmış düşünce adamıdır.

Ölümünün ardından yazılanlar için:
Tanıl Bora http://www.birikimdergisi...rikim/makale.aspx?mid=297
Ahmet Çiğdem http://www.birikimdergisi...rikim/makale.aspx?mid=298
Orhan Koçak http://www.birikimdergisi...rikim/makale.aspx?mid=294
Necmi Erdoğan http://www.birikimdergisi...rikim/makale.aspx?mid=299
Mithat Sancar http://www.birikimdergisi...rikim/makale.aspx?mid=295
Ümit Kıvanç http://www.birikimdergisi...rikim/makale.aspx?mid=292
kimine göre çatlak profesör, kimine göre garip adam, ama bana göre dev bir beyin ve yürek.
ben daha gidip, dersine girip bilgilerini çalacakdım.
hakikaten yıkıldım.
iki gündür anlayamadığım ölüm, sürekli aklıma gelen " neden kendine bakmadı" cümlesi. varoluşu, paraya, şan ve şöhrete takılmazken, kendisi gibi bir avuç insan kalmışken terk etti, gitti.
seni dinlemeyi ve yakından tanımayı geciktirdiğim için kızgınım kendime, mütevaziliğini sadece duymak, fakat yakından tanık olmamam adına da büyük kayıplardayım.
eminim oturup iki çift laf ettiğin insanlara, gidişinle bile çok şey bırakmışsındır.
ulus baker'in 47.doğum günü olması gereken bugün,
iki gün önceki vefatının entrysini girmek çok acı.
sözlüğümüzde hiç ilgi gösterilmemesi de bir o kadar...
her şey herkesleşiyordu
herkes her şeyleşiyordu

tarih durmadan yazılıyordu
birden olanlar oldu

bir kırmızı koltukta yatarken,
ekranda dziga vertov dönerken
psinoza mavladı birden
şaşkınlık hasıl oldu

bir çapa bir votka bir ılık meltem
kıbrıs'ta dört ceset bir baker'ken
havariler mitler yazarken
uyku bastırıyordu

meneviş'ten gloryaya sokakta bir votka
kadıköy evinde jacques brel çalmakta
temmuz oldu yaz bitti
hoca kalk haydi
tayfa marquiz yolunda

her şey herkesleşiyordu
herkes her şeyleşiyordu

tarih durmadan yazılıyordu
ve dediler ki: ulus baker

gördüğüne inanma gördüğüne inanma sen
gördüğüne inanma gördüğüne inanma sen
gördüğüne inanma gördüğüne inanma sen
gördüğüne inanma gördüğüne inanma sen

bandista
görsel
görsel
http://www.fotografya.gen...d=300%2C0%2C0%2C1%2C0%2C0
tanışmış olmayı çok istediğim bir insandı. kalın camlı gözlüklerinin ardından bakarak bana anlatmasını isterdim. votka içip muhabbet etmek isterdim. bir fikir adamının arkasından böyle duygusal zırvalamalar saçma kaçıyor belki ama sanırım kafamla düşünemeyecek bir dönemdeyim yahut herkesin her şeyleşmesine her şeyin herkesleşmesine içerliyorum kim bilir.
kendini; türkiye'ye gelmiş gelecek en entelektüel kişisiyim diyerek tanıtan, mütevazilikten kimi zaman sıkılan ve bir çok yazara ilham veren ademoğlu.
huzur içinde mi yatıyordur yoksa gittiği yerde baruch spinoza ve aristoteles ile daşşak mı geçiyordur bilemem. aslında biliyorum geçiyordur.
hakkında hiç kimsenin bilmediği efsaneler üretme niyetinde olduğum düşünür. örneğin; dünyanın herhangi bir yerinde bir kişi ola ki votka içer ve bunu yaparken "ne olacak ulan bu memleketin hali" moduna girer o an bir kalın çerçeveli gözlük yerlere düşer imiş. oldu mu? olmadı ama olsa da olur olmasa da.
“terör, yalnızca kendini ifade etmek isteyenlerin buna uygun siyasal bir alan, bir ortam bulamamaktan doğan bir sapma değildir; var olan siyasal alanın ta kendisine yöneltilen bir protestodur." demiş çok güzel insan.
kendisi için yapılmış olan güzel bir şarkı.

http://www.youtube.com/watch?v=VDyqztJlXlI