bugün

tam bazı hususlar konuşulmaya basladı derken,tüm medyanın 4 kolla sarıldığı, nerden cıktığı belirsiz homo-habilislerin thy uçağını kaçırma hadisesi sayesinde, "elden giden bir şey yok, bakın uçağımız gidiyordu, onu da yakaladık" söylemi ile rafa kaldırılan, kısa süreli, geçiştirilmiş, düşünülmesi istenilmeyen endişe ve korku olarak da tanımlanabilir.
(bkz: yan gelip yatan başbakana sahip ülke)
(bkz: aradığınız ülke şu an pazarlanmakta)

dönem dönem her türkün aklından geçen soru cümlesidir. dışarılarda birileri, hep karıştırmaya çalışır çünkü bu ülkeyi. kimi zaman sağ-sol'la bölmeye çalışırlar, kimi zaman etnik ayrımcılıkla, kimi zaman din temelli bir ayrımla. ya da birileri kalkar, laikliği sorgular, birisi de demokrasi bizim için amaç değil araçtır der. yani demem o ki, bu ülke insanı hep soracaktır kendi kendine: "ülkemiz elden gidiyor mu?"

da gelin görün ki; bu ülke öyle kolay kolay elden gidecek bir ülke değildir işte. vakt-i zamanında, parsel parsel bölmüşler de koskoca yurdu, yine elden gitmemiş nitekim. yani kasmayın kendinizi boşuna, siz özelleştirip satıyorsunuz diye dört bir yanı, demokrasiyi araç bellediniz diye, ab kapılarında her söyleneni kabul edip, bilinçsizce uyguluyorsunuz diye gitmez bu memleket elden.

kolay kazanılmadı bu topraklar, kolay kolay teslim etmeye de kimsenin niyeti yok.
her ne kadar formata uygun olmayan bir başlık olsa da, üzerine görüşlerin paylaşılması gereken bir konudur. yine her ne kadar bu duruma tema olarak irticai oluşum ve faaliyetler ve de ab ye giriş sürecinde türkiye üzerinde oynanan oyunlar,garip isteklerden bahsedilse de terör, azınlık faaliyetleri, ermeni sorunu, stratejik bölge ve işletmelerin yabancı kaynaklara satılmaya başlanması ve buna benzer bir çok bağımsız değişkenin olduğu da unutulmamalıdır. fakat unutulmaması gereken başka bir konu da; gelişen teknolojinin zamanı sanayi devrinden bilgi çağına geçirmesiyle, kamu faaliyetlerinin artık ihtiyaçları karşılayamaz kadar yavaş hale getirmesi, devletin hızını arttırması için global dünyaya adaptasyonun anahtarı olan ab'ye girmek; rekabet ortamını koruyabilmek için özel sektöre yatırım yapmak, özelleştirmeyi devletin yapmasının zorunlu olmadığı alanlara yaymak zorunlu hale gelmiştir.bütün bu gelişmelerin devletin elden gitmesi olarak değerlendirilmesi doğru olamaz, çünkü bunlar olmasa da bütün devletlerin kendine has bir çok problemi var ama çok özel durumlar dışında hiç birinin bekasına zeval gelmesi sözkonusu değildir.
irtica mı? ne yani, bir kaç çapulcuya devleti teslim edeceğimizi mi düşünüyorsunuz yani.. ateş olsalar cürümleri kadar yer yakarlar..
fakir ama onurlu bir hayat sürerken girdiği kör kuyudan çıkamaz hale gelen ve nerden çıktığı bilinmez Kretschmer ve Rehn isimli gayri-meşruların da çıkıp, ab kapısında dilenen sayın hükümetimize sopanın ucunu göstermekte tereddüt etmediği ülkemizde, bazı hususları kaybettiğimizi veya kaybettirilmeye çalışıldığına dair değerlerimize doğru bakıp, şöyle bir iç geçirip söylediğimiz derin sitem.. bu arada bizler de aval aval bakıp entry girmeye çalışıyoruz, bir şey yapamıyoruz, ama buna izin vereceğimizi de sanmıyorum kanımca..
(bkz: başbakanından az kullanılmış ülke) *
--spoiler--
ben ülkemi pazarlamakla mükellefim.
--spoiler--
(bkz: gitti gidiyor) *
(bkz: uyan da balığa gidelim)
ufka doğru bakarsın buğulu gözlerle deniz kıyısından, sorarsın kendine
ulan ülkemiz elden gidiyor mu?
monolog cevap verirsin, evet lan!
karşılaşılan her minik olumsuzlukta kitlelerin sorduğu soru. oysaki bu vatan öyle ipe sapa gelmez şeylerle elden gitmeyecek kadar sağlamdır.