bugün

zaten pek sevecen bakılmayan polisin akp sayesinde yerle bir olmuş imajını kimin temizleyeceği, tekrar insanların onlara güven duymasını sağlayacağı sorusudur.

özellikle taksim meydanında oynanan "göstericiler arasında provokatör var bakın nasıl da molotof kokteyli atıyorlar"

temalı oyundan sonra halkın bir daha bu yalancılara nasıl itimat edeceği hakikaten büyük bir sorundur.
eğer millet kara mizah olsa bile "başıma birşey gelse polisi aramam çarşıyı ararım" diyorsa bu ülkede bu ülkede polisin anası ağlatılmış demektir.

başbakan polisimizi öldürdüler! yalanını attıktan sonra polisin yakınlarından yalanlama geliyor ve polisimizi kimse itmemiş atmamış diyorsa, kendi kendine düşmüş diyorsa bu lekeyi kim temizleyecektir?

bu gün polisi halkın üzerine salan ve onları birer hayvanmışcasına insanlara mukavemet etmeye zorlayanlar, yarın iktidardan çekildiklerinde bu insanlar ile halkın tekrar bir araya gelemeyecek olmalarını, sarsılan imajlarını düzeltmek için yapılacaklar için çok geç olunacağını bilmiyorlar mı?

kızılay güvenpark'da ethem sarısülük adlı bir vatandaşı başından vurarak beyin ölümüne sebep olan bir polise yarın bi gün nasıl güvenip de canımızı emanet edeceğimizi hiç düşünmüyorlar mı?

polis hükümetin değil halkın polisi iken yapılan onlarca haksız ve orantısız mudahalenin izahatını bu insanlara kim yapacak?

bu gün akp hükümetinin yanında onlara karşı olanlara saldıran, onları yaka paça içeri atan, onlara plastik mermi sıkıp kafalarına gaz kapsülü isabet ettirmeye çalışan polis acaba yarın hükümet değiştiğinde evlerinde oturan %50 ye de aynı şeyleri yapmayacaklar mı verilen talimatlarla?

bu soruları akıllardan kim silecek?

kısacası polisin yerle bir olan itibarını çok merak ediyorum kim temizleyecek?
bu adam 100 yıl daha hüküm mü sürecek? ölünecek ulan ölünecek, hepümüz öleceğiz bu herif mi hayatta kalacak? buna güvenip bu gün halkına zulmedenler olası bir teşvikiyede kılınacak başbakan cenazesinden sonra nereye sığınacak?
kolay kolay silinmeyecek bir iz.
herhangi bir şeyin silinmesine gerek yoktur. bilakis, o izlerin kalması, yaşanılanların unutulmaması gerekir ki ileriye doğru bir ivme kazansın memleket. mazlum yerine zalimin yanında yer alan her zaman mahvolur, çünkü zulm ile abâd olanın âkıbeti berbâd olur.
kirletmek yada temizlemek icin once bir imaj gerekir. olmayan seyi dert etmeyelim.
hayır o değil bu adamlarda insan lan sonuçta robot gibi çalıştırıp gece gündüz türkiyenin en iyi üniversitelerinden mezun olmuş protestocu gençleri dövdürtüyorsunuz her türlü pis işinizi bu adamlara yaptırıyorsunuz sonra adamlar cinnet geçirip karısını kızını akrabasını öldürüp kendisi intihar edince gıkınız çıkmıyor. zamanında demirel hükümetinin ayakta kalabilmesi için gönüllü çaba harcıyan polis 7 yıl boyunca(1965-72) halkı sokağa çıkaramaz hale getirdikten sonra grev yapıp isyan etmişti. kolluk gücü dahi yeter artık vatandaşımı dövmek istemiyorum diyince erken seçim kararı alınmıştı.
durup duruken,
parkta öylece uzanmış kitap okurken,
gece sabaha karşı saat 5 de,( izlemediniz mi ulan götler!) insanlara saldıran!
ellerinde yıkım kararı olmamasına rağmen gezi parkına müdahale eden!
iki dakika önce halkın börek çörek ve gül dağıtmış olmasını bile hiçe sayarak( ki en ufak taşlı sopalı müdahale yokken ) insanların üzerine tomaları süren.
halkın kafasına biber gazı kapsülünü isabbet ettirdikten sonra elini yumruk yaparak sevinç gösterisi sergileyen.
gördüğünüze yapıştırın! şeklinde halka biber gazı kapsülü sıktıran
ve olayları tamamen aldığı emir ile kendileri başlatan ve atılan bütün küfürlü sloganları hak eden polisin sarsılan imajının nasıl temizleneceği gerçeğidir.

polis gezi parkına bir sabah saaat 5 de elinde biber gazları ile girdi.
çadırlar yıkıldı, insanların özel eşyaları çadırlarla beraber yakıldı.
insanlar ise sadece orada kitap okuyor, kimisi ise uyuyordu.
olaya verdikleri tepki ise yapmayın! oldu.

ellerindeki silahları kullanmaya bile zamanarı yoktu zira insanların!
benim arkadaşım çantasından biksiyi çıkaramadan polis tarafından göz altına alındı!
çok sevgili bir başka dostum henüz kalaşnikofunu dahi ateşleyememişti o gece!
şansa gezi parkına döşenen mayınlara da basmamıştı polis!
bozukalar ise saklandığı yerde kaldı. polis o kadar ani gelmişti ki bütün eylemciler hazırlıksız yakalandı. yoksa analarını sikiyolardı istanbulun !!!!!

ulan sizin ben tiyniyetinize sokayım be...
uzun süredik bozuk olan imajdır. her eylemde orantısız güç, her eyleme güç uygulamak zorunda hisseden polisin imajı zaten bozuktur. bu ülkede her 10 kişiden 9unun sevmediği meslek grubu polislerden oluşmaktadır.
Polisler, tomaların yüksek tazzikli sıktığı suyun altından sırayla geçerse belki temizlenebilir.

(bkz: imaj hiç birşey susuzluk herşey)
fairy platinum bulaşık makinesi kapsülü temizleyecektir. ya da finish kuantum da olabilir.

polisin imajı zaten yamuktu şimdi yerle yeksan oldu. onu yerden kim kaldırıp olması gereken onurlu yere oturtabilir diyecek olursak da...bilinç diyebiliriz. ülkede böyle gelmiş böyle gider düzeni yerle bir edip olması gereken onurlu seviysinde yeniden var edecek olan toplumsal bilinç.

şu an meydanlarda direnen bilinç bu. sosyal medyada oradan oraya bilgi ulaştırmaya çabalayan, ülkesini gerçekten seven ve yeni bilincin oturmasına olanak sağlayacak uyanmış insanların çabası ile daha güzel günler göreceğiz. yeter ki güneşe kapamayın gözlerinizi.

bilincinizin uyanışından korkmayın!
eskiden çocuklara ''büyüyünce ne olacaksın?'' diye sorulduğunda ''polis'' derlerdi şimdi ise ;

yer: bir oyuncak mağazası.

küçük çocuk: anne bu silahı istiyorum alalım lütfen lütfen.
anne: hayır. ne yapacaksın silahı. bırak onu.
küçük çocuk: ben bu silahla büyüyünce polis öldüreceğim !

not: bu diyalog %100 gerçektir. duyduğum an tüylerim ürperdi, polis nefreti çocuklara kadar sıçramış. allah sonumuzu hayır etsin.
Ankara'ya
Öyle yakışırdı ki kar..
Asfaltlar ışıldar,
Buz tutardı resmi yalanlar...
Kimse keman çalmaz belki ama
Çok keman çalınsın balolarında
Diye yapılmış
Gri
Sisli
Binalar...

Alnının ortasında
Ciddi bir devlet asabiyeti.

Çok kötü günlermiş gibi en genç zamanlar,
Bu zulüm bu sevda bitmezmiş sevmek
Bir halkı sevmekse aşk o zaman sevmekmiş!
(biz bir şeyi delicesine severiz Ama tanrım neyi?)

Kahve önü çatlak mozaik
Bel kemiğine tehdit
Kürsüler üstünde
Çok sigara içen
Öğrenciler

Bir daha asla yaşayamayacağı
Aşkları teğet geçerken
Hep onu sevmeyenleri severek
Hep onu sevenin gözlerinden
Kalabalıklara kaçarak
Karışarak toplumcu gerçekçi yalnızlıklara,
Yüksek rakımlarda çatlamış dudaklarını
Bir izmirli güzele dayatmak varken
(Hep kardeş olacak değiliz ya, Yaşasın halkların sevgililîğî!)

Soyut bir sevdaya
Beşik kertilmiş olan
Dağda çoban,
Şehirde şark çıbanı sayılan,
Fırat'ın büyük elleri
Ararat'ın kız yelleri
Cilo'nun derin nefesleri
Hülasa kente hukuk mukuk okun
Mümkünse o arada da memleketi kurtarmaya gelmiş

Anadolu çocukları,
Ankara' ya
Öyle yakışırdı ki kar
Asfaltlar ışıldar,
Buz tutardı resmi yalanlar

Belki balkona Kar seyretmeye çıkar diye
Sevdiğimiz kızlar
Çok dibimiz donmuştur
Ve çoğu zaman
Bu kar mevzuu
Kızlara yeterince ilginç gelmemiştir

Hiçbir şey
Kapalı bir dükkan kadar
Hüzünlü gelmez insana
Ankara'da,
Yoksa bugün bir hayat
Yaşanmayacak mı duygusu çöker bütün bozkıra.

Kimse keman çalmaz belki
Belki bu fiim hiçbir zaman
O kadar fiyakalı olmayacak ama
Hiçbir lahmacunda
O okul yolundaki üçüncü sınıf lokantadakinin
Tadını vermeyecek bir daha
Çok daha iyilerini yedim sonra
Bizzat Urfa'da hatta
Ama hiçbirinde
O kadar aç oturrnadım sofraya
Ankara'ya

Öyle yakışırdı ki kar
Çok yabancı bir soluk duyulur bazı
Bilinmez bir dilin ıslığından
Anla ki sıkıldı bizim konsolosluktaki konuklar
Öyle deme Ankara'yı sevmeyene bir zulümdür
Bu kadar insanın neden Ankara'yı sevdiğini anlamadan

Ankara'da yaşamak
Yollarına hep sevdiğimiz insanların
Adlarını vermediler ama
Biz her duvara
Bilvesile onların adını yazarak yaşadık
Kül ve betondan mürekkep
Yaşadıkça yaşanılası gelen
O tuhaf bozkır kokusunda.

Ankara'ya
Öyle yakışırdı ki kar.
Asfaltlar ışıldar...
Bir günden bir sürü gün yapan
Mesai saatlerinde hiçbir şey yapan

Hiçbir şey alıp hiçbir şey sunan
Rakıyı bol sulu içen
Dokunmasın için deği!
Çabuk bitmesin dîye devletimin tekel rakısı,
Hep kağıtlara bakarak,

Hep kağıtlardan bakarak
Hem Neşet Ertaş' ı hem Bülent Ersoy' u
Aynı anda sevmeyi başararak,
Karısının bayat ekmeklerden yaptığı tatlıyı
Çok beğenmeyerek ama
Yine de bu tasarrufunu takdir ederek
Boynu hep kıdemli bir atkının içinde saklıyken
Hep bir şeylere birilerine küsmüş gibi
Yürüyen...

Memurlar.......
Ankara'ya
Öyle yakışırdı ki kar..
Asfaltlar ışıldar,
Buz tutardı resmi yalanlar...

Biz,
Şimdi kapalı birr kuruyemişçi

Dükkanının
-ki bütün plan kar altında
Tuzsuz ay çekirdeği çitieyip
Yanı sıra bafra içmektir-

Kötü ışıklandırılmış vitrininden
Umutsuzca içeri bakan,

Kimliği gereğinden fazla sorgulanmış,
Merhabadan çok çıkar ulan kimliğini denmiş,

-yani sistem kendi verdiği kimliği
Zırt pırt geri istemektedir-
Doğduğu yer yüzünden
Doğuştan kavgacı zannedilen ama
Pek çoğu kavgadan nefret eden

Kavgacı
Esmer
Cesur

Korkak
Çoğu kürt
Çoğu türk
Çocuklardık...
Ankara'ya
Öyle yakışırdı ki kar....
Ha sonra

Belki Ahmed Arif'in aklına
Hiçbir şairin aklına gelmeyecek
-çünkü hiçkimse bir daha ankara'' yı

O'nun kadar sevemeyecek
-bir şiir islenir:

Kar altındadır varoşlar
Hasretim,nazlıdır ankara.....

Ustam yine sen bilirsin ama
Hangi aralıkta bir şair ölmüşse
işte o,en netameli aydır bence.

Ankara'ya
Öyle yakışırdı ki kar...
Asfaltlar ışıldar...
Yalanlar...

Şimdi ve sonra
Ne zaman Ankara'ya kar yağsa
Elim gönlüm,
Çocukluğum buz tutar.
geçmiş olsundur. kuşaklar boyu sürecek bir nefrete yol açtılar. içlerinde büyük bir temizlik ve ibret verici cezalar sözkonusu olmadıkça da bu nefret sürecektir.

halkın polisi olmak yerine birilerinin adamı olmanın sonucu budur.

emekli memurum deyip, polis emeklisi olduğunu anca samimi olduklarına söyleyebilen abilerinden biraz akıl alsınlar.
sadece zaman temizleyebilir ama ne biz ne çocuklarımız göremeyiz o temizliği...
mecidiyeköy e jandarma sevk etmişler. o derece rezil olmuştur polis. öyle ki günlerdir kendisinde o kadar teknolojik imkan ve avantaj bulunmasına rağmen sadece slogan atan halkla başa çıkamamış, insanlara neler yaptığı bütün dünya basınına malzeme olmuş ve rezil rüsva olmuşlardır. o kadar çaresiz hale gelmişlerdir ki bugün artık mecidiyeköy e (ki bilmeyan arkadaşlar için söyleyeyim istanbulun göbeği) normalde "kırsal alanda kolluk faaliyeti " görevini yürüten jandarmadan yardım istemek zorunda kalmışlardır.
türk polisinin bir imajı mı vardı ki sikilen imajını birileri düzeltecek şeklinde cevaplanası bir garip soru.

ulan dana, tekerlekli sandalyedeki vatandaşa su sıkan, su savaşı yapanları karga tulumba gözaltına alan bu katiller ordusu; palayla önüne gelene saldıran puştun sırtını sıvazlayıp, ifade vermeye telefonla çapıranlar değil mi. sen hangi imajdan bahsediyorsun.

kendisine bıçak çekenleri görünce kıyın kıyın kaçanlar bu imajı, bu imajı sikilen polisler değil mi. o zaman imajları vardı da şimdi mi yerle bir oldu bunların imajları. göbeğinden pipisini göremeyenler devriyeye çıkıyor bu ülkede.

eğer gerçekten yerle bir olan bir imaj var ise, bu 20 yıl önce seçilmiş milletvekillerini yaka paça zorla götürürlerken yerle bir oldu zaten.