bugün

türkiye'de birçok firmanın yaşadığı sorundur.en önemli nedeninin ise yöneticilerdeki kendine güven eksikliği olarak görülebilir.
kurumsallaşamamanın ve yerel bakış açısına sahip olmanın başı çektiği nedenlerdir.
''başka yerde şubemiz yoktur.'' cümlesiyle övünme zihniyetinin olması.
beceremedklerinden. ucuza satalım, sürümden kazanalım mantalitesinden.
türk benliği ve kimliği taşıyan şahsiyetlerin yabancı marka hayranı olmasıdır.
(bkz: 501 olsun kıçımda dursun hesabı)
tekstil firmalarının yaptıklarını yapamadıklarından kaynaklanan nedenlerdir. yoksa tekstilde tanıtım ve kalite kounusunda yeterince iyiyizdir.
bu nedenleri düşünüp, birer cümleyle açıklamaya çalışmaları olabilir mesela.
Marka nedir nasıl olur bilmedikleri için.
lanet olası batı hayranlığı, şuurumuza şurumuza işlenen ingilizcenin ingilizce kelimelere karşı hayranlık uyandırması, türkler şöyle türkler böyle söylemleri*.
çoğu sistemsizlikten ve ufkunu geniş tutamama körlüğünden gerçekleşir. ama bence en büyük nedeni aile gibi kemik bir kadroyu kuramamalarıdır. eğer aile olsalar patron evini değiştirirken çalışanı en kötü iyi bir kredi sistemiyle arbasıı değiştirmelidir. bir alt kademesi laptopunu bir altı telefonunu değiştirmeli aile gibi büyümelilerdir. yani baba kendine x6 alıyorsa çocuğunun şahin kullanmasına göz yummamalıdır.
markaya, markalaşmaya, reklama gerektiği önemi* vermemektir bunun nedeni. çoğu orta ölçekli firma markalaşmanın kendiliğinden geleceğini, insanlar markalarını tanıdıkça markalaşmalarının daha hızlı bir ivme kazanacağını zanneder; fakat durum böyle değildir. marka olmak, marka oluşturmak, kurumsal bir imaj inşa etmek apayrı bir şeydir, kendiliğinden oluşmaz, ancak bilinçli insanların yapacağı bir iştir.
Hali hazırda dünyada markalaşmayı başarmış birçok Türk firması mevcuttur. Tekstil, beyaz eşya, endüstriyel makina sektöründeki firmalarımız bunlara örnektir. Firmalarımız göz önünde olan sektörlerin dışında oluğu için bizler trafından az bilinse dahi aslında marka olmuş bir çok firmaya sahibiz. Fakat pek tabi ki henüz yeterli seviyede değiliz.

Türk firmaları henüz çok genç oldukları için pazarda kendilerini kabullendirmeleri daha uzun yıllar alacaktır. Türk firmaları'nın ve Türkiye'nin araştırma-geliştirme konusuna olan duyarsızlığı bu zamana kadar ki zaman kaybının en büyük nedenlerindendir. Markalaşan firmalarımız genellikle belli bir noktadan sonra yabancı ortaklar ile birleştiği için de kendi marka özgürlüklerinden feragat etmek durumunda kalabilmektedirler. iletişim sektöründe Aycell ilk akla gelebilecek örneklerdendir. Yabancı ortaklık sonucu marka ismi kaybolmuş ve AveA olmuştur.

ilerleyen yıllarda güçlü sermaye, ar-ge ve yaratıcı fikirler ile markalaşan daha birçok firmamızı görmek mümkün olacaktır
bu türkiyede sıkça yaşanan bir durumdur. başlıca sorunu ise gerçek yöneticilerin yani firma sahiplerinin hakiki yöneticilerle çalışmaması. çalışana verilen önemin düşük olması nedeniyle de sıkça personel değişikliği. bu sebeple firma büyümek yerine geneldeküçülmektedir. açıkçası para gelsin de nolursa olsun.
bizzat türk milletidir.

bizden olan her şeye bok atma, aramızdan yükselen birine çelme takma, ısrarla beğenmeme kaygımız vardır çünkü.
ama aynısını elin oğlunda görünce ağızımız bir karış açılır, hayran hayran izleriz, "gavur yapıyor" deriz.
özellikle yurdumda üretim yapan tekstil firmalarının en büyük sorunudur. nice firmalar nike, adidas, reebok, mark&spencer vb.. gibi firmalara fason üretim yapmaktadır. ancak hiç birinin bu kadar kaliteli ürün yapmalarına rağmen kendi markaları yoktur.
bugün bu tekstil firmaları marka yaratıp reklam yaparak pazarda kendine yer bulmaya çalışmak ve ar-ge yatırımı yapmak yerine bir markaya fason üretek sabit gelirli ve yüksek kazançlı iş yapmak türk mantığına göre daha avantajlı gelmektedir. *
(bkz: peki ya beko) * *
(bkz: kobi kafası)
Marka oluşturmak için harcanan paranın gereksiz olduğunu düşündükleri içindir.
bazılarının markalaşmanın ne olduğunu bilmemeleridir. markalaşmayı sadece kaliteli ürünler üretmek sanıp bilinirliklerini artırmak için herhangi bir çaba sarfetmek yerine "benim ürünüm birinci sınıf, kendi kendine satar, reklama ihtiyacım yok, benim müşterilerim belli" gibi klişe laflarla alternatifsiz olduklarını düşünmeleridir. halbuki markalaşmak için öncelikle bir markanızın olması, daha sonra da bu markanın pek çok kişi tarafından bilinir olması gerekir. kolay bir iş değildir, kabul, ancak bir kere markalaştınız mı ulaştığınız konumun getirisi inanılmaz boyutlardadır.
türklerdeki değişmeyen ''azıçık aşım ağrısız başım'' anlayışındandır.
tamamen firma isimleri nedeniyle kaynaklanıyor yaratıcılıktan bihaber yurdum tüccarı firma kuracağı zaman ya soyadını ya da adını firma ismi yapar ki soyadlarımız genelde bişey oğulları,yılmazlar vs.olduğundan o firma doğuştan kaybetmeye mahkumdur.
1- kurumsallaşamamak.
2- her şeyi ben bilirim diyen patron zihniyeti.
3- gelişim ve değişime kapalılık.
4- cesaret eksikliği.
türk firmalarının genelinin dar görüşlü ve aile şirketi tarzında olmalarındandır.

bu memlekette firmalara, şirketlere, üretim yapılan yerlere bakılınca genellikle birkaç kardeşin bir araya gelip kurduğu, ve diğer aile mensuplarınında bir şekilde bu oluşmda yer almaları göze çarpar. işin ehli olsun olmasın farketmez, adam kurmuş kocaman şirketi, mesela pazarlama kısmına koymuş yeğenini, üretimin başına geçirmiş oğlunu, bir başka akrabası ise satınalma kısmında, kendisi ise çöreklenmiş bu çatının üstüne.

ne olursa haberdar olmak isteyen patron yüzünden fazla bir kıpırtısı olmaz bu firmaların, yeni bir marka oluşturalım, cümle alem bizi duysun, reklam yapalım, piyasayı sallayalım düşüncesi hakim değildir.

misal gidip işini adam gibi yapan bir marka uzmanıyla çalışmak istemezler, ne de olsa iç pazardaki kendisi gibi sallamasyon 3-5 firmayla yeğeni x, gayet rahat yapabilmektedir bu işi.

reklam? ne gerek var onca paraya. kaptıkaçtı, gidiyor işler bir şekilde.

üretim? çinde, korede alasını yaptırıyoruz, üstelik 1/4 fiyatına.

dış pazar? anlamayız biz, dolandırırlar filan...

yenilik? biz gelenekçiyiz, babadan böyle gördük.

tüm bunlar bir yana, markalaşmak denilen olgu dürüstlük ilkesine dayanır bir yerde. güven sağlayarak, ufkunu geniş tutarak, yeniliklere kapalı olmayarak markalaşma sürecinde bir yerlere gelinir.

bu ülkedeki pek çok patroncuk, halen ofise alınacak iki kuruşluk bir malzeme için 40 kez konuşur, araştırır, işin ehli olsa da olmasa da illa kendi bildiği şekilde olmalıdır her şey.

memlekette bu kadar dar görüşlü, hazır yiyici, kanaatkar firma sahibi oldukça markalaşma, hele hele türkiye şartlarında dünya çapında markalaşma zordur dostum, zor!
maliyetdir ve zaten sürekli sermaye sıkıntısı çeken firmaların pek çoğu bu maliyeti göze almamaktadır.
kurumsal kimlikten uzak omaları nedeniyle bir türlü markalaşamazlar.