bugün

"bıktım böyle sayrılıklardan
ateşim çıksa neyse ne
neyi bıraksam aklımdan bir suya karışıyor
bir büyük savaşta kıbrıs kıyılarında
vurulan ve ölen bir askerin
çelik miğferi gibi
dipte ışıltısını görüyorum yalnız
elimi eteğimi çekiyorum bahçeden
sazlıklara vuruyorum belleğimi"
"artık şaşıyorum gözyaşına
mutsuzluğun harcını pekiştiren
çaresizliğin gözyaşına
binlerce beygir bir ovayı arşınlarken
yepyeni dişleriyle binlerce tay
ve sonsuz giyimiyle büyük hayat
kuşanırken en mavisini
güvercin toplayarak geldim öteden beriden
ona şaşıyorum
ki hepsi hiç değilse bir kere nisan görmüşler"
"senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
seni aldım bu sunturlu yere getirdim
sayısız penceren vardı bir bir kapattım
bana dönesin diye bir bir kapattım
şimdi otobüs gelir biner gideriz
dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin
seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
durma kendini hatırlat
durma göğe bakalım"
Kara başlıklı geçmiş, 
Sonsuz gelecek 
Şimdi burda vakit gece ya 
Bir yerlerde ey gözleri maden 
Gündüz olmalı 
Taşın içinde bir gündüz 
Demirin,, ağacın.
Sizin alınız al inandım
Morunuz mor inandım
Tanrınız büyük amenna
Şiiriniz adamakıllı şiir
Dumanı da caba
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
Bütün ağaçlarla uyuşmuşum
Kalabalık ha olmuş ha olmamış
Sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum
Ama ağaçlar şöyleymiş
Ama sokaklar böyleymiş
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
Aşkım da değişebilir gerçeklerim de
Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
Yan gelmişim diz boyu sulara
Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum
Hiçbirinizle dövüşemem
Siz ne derseniz deyiniz
Benim bir gizli bildiğim var
Sizin alınız al inandım
Sizin morunuz mor inandım
Ben tam dünyaya göre
Ben tam kendime göre
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız.
''ilaç milaç, bok püsür... Şuramda bir şeyler var, sahiden bir şeyler var.
Haykırmadan anlatamam.''
sevgilim sevgilim
hüzüne yer var hayatımızda.
Durma göğe bakalım.
kendisini okutmadan uyutmayan, uykuya olan aşkı kendisine yönelten şair.

günler geçer ve çalışır şafağın değirmeni
kim bilebilir ki kimi neyi eskittiğini
ben ne kadar önemserdim kendimi hay allah
sen ne kadar kumraldın aynalarda hay allah
temmuz tam bu işe göredir bana kalırsa
gel bağışlayalım birbirimizi.
bugün ölüm yıl dönümü olduğunu öğrendiğim büyük şair.huzur içinde yatsın.

ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım.
göğe bakma durağıyla gönülleri fethetmiş, her mısrası birbirinden güzel şair. o mısralara çok hatıralar sıkıştırdım. bu yüzden ölmeyecek, anısı hep yaşayacak bende.

ağustos 22, dediler ustan ölmüş.

çok komiksin azrail, turgut uyar ölür mü?
görsel
nurlar içerisinde yat üstat...
bugün ölüm yıl dönümü olan şair. toprağı bol olsun.

"mutsuzluktan söz etmek istiyorum
dikey ve yatay mutsuzluktan
mükemmel mutsuzluğundan insan soyunun
sevgim acıyor."
onun bir çok satırı var her biri bizleri lime lime etmiştir ,sıkıştırmıştır aralarına,öğelerine ayırmıştır içimizi dışımıza bölmüştür.huzur belki de hiç görmediğimiz bu adamın satırlarında.küçücük bir mucizeye inandırır bazen onun bir kaç cümlesi;

bir şey söyle
sözü aşsın öze değsin.
bir şey söyle
'yanındayım' mesela.

Şad olsun büyük üstad.
boş bir şairdir. Şiirleri, şiirden anlamayan kişiler tarafından sevilecektir. Facebook paylaşımı olmaktan öteye gidemeyecektir.
boş veya dolu kişiden kişiye değişir yazdıkları.
"iyi şeyler söylemek gerek biliyorum
sevgilim,güzelim,birtanem biliyorum da
şimdilik bağışla"
T.Uyar'ın 87.yaşgünü
Evet kimsesizdik ama umudumuz vardı
Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk
Üç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza
Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları
Kadınların kocalarını aramasını seviyorduk
Sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz
Bilir bilmez geyikli gece yüzünden...
Biçen her kimse yıllardır yanlış biçiyor.
Bir elbise ki, alabildiğine dar…
Nedir bir türlü sırrını anlamadık,
Kimdir bizimle böyle şaka ediyor...
Hangi cebini karıştırsan yalnızlık…
Şiir günlükleri, incelenmesi gereken özlenen şair ama insan...

"insanın aklına uyduğu anlar en zayıf ve hayata aykırı anlardır. Hayat buyurur insana çünkü, akıl değil. Hayat karşısında aklı kullanmak bir geceri verir insana belki ama dinginlik, erinç vermez. Hep yaradılışa aykırı şeyler yapılır. Akıl denen pislik bencilliğe ve çıkarcılığa götürür insanı, yok olur bazı değerler, yok olur duygunun birdenbireliği ve ölümsüzlüğü...

Yani öfkenin büyük neşesi...

günün adamı: voznesenski
kumsallar bomboş ey yüzücü
nerdesin?

günün olayı

Sonsuz Kırgınlık."
"Eylül toparlandı gitti işte
Ekim falan da gider bu gidişle."
geçen gün youtube'da kendisiyle alakalı video'yu bilerek açmış olmasam, melih gökçek taklidi açmışım zannederdim. kendisinin sesiyle gökçek'inki arasında hatırı sayılır bir benzerlik vardır.

şiirlerine gelirsek onun olduğu zannedilen palyaço şiiri kendisine ait değildir, halbuki turgut uyar denince akla geyikli gece, arz-ı hal, göğe bakma durağı ve palyaço gelir.

şiire ikinci yeni mantalitesi içinde başlamamış, fakat dünyanın en güzel arabistan'ı kitabıyla ikinci yeni'ciler grubuna kendini dahil etmiştir.

ayrıca ülkü tamer'in elinden kaçırdığı, edip cansever'in ancak uzaktan sevebildiği, cemal süreya'nın bir bulup sonra kaybettiği o kadın tomris uyar'la bir evlilik kurmayı başarabilen insan olmuştur.

ustaya son bir selamla bitirip ardından uzanıp kendi yanaklarımdan öpeceğim.

sev beni, bir dağ gölgesi kadar sev.
türk edebiyatının usta, biricik, huzur veren şairi.

"...
içim güvercinleri okşamış gibi rahat
sen yanımdayken ister istemez
geniş meydanlarda akşam üstleri
üstüste üç kere deniz, üç kere çınarlar."

senfoni
Çok acayip adam, o kadar acayip ki o kadar olur.
"umuttur" gibi bir şiirin altına imza atmış koca şair ama insan...

bilirim
aslında mutsuz yaşayıp gidiyoruz
ölüme direnerek şimdilik
şimdilik alımlı bir başka mutluluklara özenerek
aşkımız ve mutfak rafları ve uçaklar üstüne korkumuz
bir yudum gelecek ve mutlu saatler üstüne korkumuz
ama birlikte biliyoruz: eğilecek bugünkü başlar

sev beni, alış bana
kimse ürkütemez bağlandığımız güzelliğin utkusunu
sev beni, bir dağ gölgesi kadar sev
şimdilik bırak musluğun sızmasını damın akmasını
bir tırnak gibi büyü domuz bir tırnak gibi
zorlayarak her bir yanı
çünkü biraz sonra umut başlar her günkü, başlar....