bugün

kabataş'tan çok sık bindiğim toplu taşıma...
Geçicidir zamanla geçer ya da geçmez.
yaşanan kötü ve korkunç olayların kişi üzerinde yaptığı olumsuz etki.
Kazanılması kolay , kaybolması zorlu süreçlerden geçen şeydir.
kişiyi korkutan, çaresizlik içinde bırakan ve ruh sağlığını bozan beklenmedik olaylar.
yaşayan organizmada birikmiş ölümlenmelerdir.
“travma sadece yaşanmış kötü olaylar değil, ayrıca gerçekleşmemiş güzel olaylardır.”

yaşanması mümkünden yaşanamayan her şey bir travmadır ve çok acıtır. fiziksel bir acıdan bile daha çok...
Darbe almaktır. Kafana bir patlatırsam görürsün travmayı tranvayı.
burnumda bazı dönemler etler şişiyor alerjik o dönem şiddetli gülersem domuzcuk sesi çıkarıyorum.
hava sirkülasyonu 0.
ya barış ya bir daha yapsana ya diyorlar.

bende bu bir travmadır.
hiç komik değil.
kara yolunda tekerlekleri raylar üzerinde hareket eden toplu ulaşım aracıdır...
çocuklukta yaşanmış olanı bazen öyle bir zamanda tetiklenir ki, insanı sarsıp kendine getirebilir.

ne yapıyorsun sen?
kişiyi çok korkutan, psikolojik sorunlara sebep olan beklenmedik olaylar.
bana korona ve ölüm travma olmuş olabilir ancak gene de artık eskiye nazaran daha iyi hissediyorum.
Travma anına ait bir şeyle tekrar karşılaştığınızda atak geçirmenize neden olabilir.
Ağır travmalardan sonra bilinç altı temizliği yaptırmak en doğrusudur.
Üstüne konuşabildiğiniz şey değildir. Konuşabildiğiniz şeyin üstesinden gelme ihtimaliniz yüksektir. Konuşamadıklarınız travmadır. Uyur vaziyettedir. Zaman zaman başka etkenler travmayı uyandırır. Ne kadar zaman geçerse geçsin zehir hep aynı zehirdir.
Konuşamamanın temeli de aslında elalem ne der, ne kadar çok tukakalar tedirginliğidir. Bu da insan denen türden daha çok soğumanıza ve ondan uzaklaşmanıza neden olur.
Ortaokulda sınıf yeni gelen bir kız vardı adı Kübra. Kübra tam 4 sene boyunca sınıftaki iki arkadaşı hariç kimseyle konuşmadı. Sorulara yanıt vermiyor, öğretmenin okuma gibi yönergelerine cevap vermeden sınıfın ortasında ağlıyordu. Çok utangaç ve özgüvensiz bir kızdı. Birkaç sene sonra onunla arkadaş oldum ve neden ortaokul öğretiminde böyle davrandığını sormuştum. Meğersem hoşlandığı çocuk onun sesinin kalınlığı ile dalga geçtiği için yıllarca sessiz kalmış. Şimdi instagramda onu takip ediyorum. Az önce erkek arkadaşıyla bir video atmış hala çok utanarak gülüyor gözlerindeki utangaçlık hala aynı. Belki çok başarılı ve girişken biri olacaktı ama aptal bir yargı yüzünden korkak,pasif, özgüvensiz ve sessiz biri oldu. Bir söz bir insanın hayatını bu kadar değiştirebilmesi beni şaşırtıyor.

Çocuklar cinsiyetlerini temellendirdikleri ve benliklerini oluşturduğu bu dönem çok hassas. Umarım çocuklarımızı güzel, çevresine faydalı sağlıklı ve güçlü yetiştirebiliriz.

Bu konuda öğretmenlerin tavrı önemli. O arkadaşım rehber danışman yardımı almalı, ailesiyle konuşulmalı ve bir psikoloğa yönlendirmeliydi. Yine aynı sınıftan bir arkadaşın vardı. ilk okulda fen dersinde insanın vücudundan bahsederken kilo problemiyle ilgili bir soru vardı kitapta. Hoca sesli bir şekilde soruyu okuyarak madem soru kiloyla ilgili o zaman bu soruyu şişman biri yanıtlasın dedi. Emine, samet, umut... hepsine tek tek söz verdi. Yerin dibine girmiştim ben de şişmandım o zamanlar. Ne kadar bilinçsizce bir davranış.

Okullarda duvara sınıfın boy ve kilo grafiği asılırdı. Bunun ne anlamı var. öğrenciler kilosuna göre azdan çoğa göre listelenirdi.ben 30 kişilik sınıfta 20. Sıralardaydım sanırım. Bunlar beni üzen davranışlar ve özgüvenimi eksilten davranışlardı. Çocukla ilgilenilen öğretmen rastgele seçilmemeli daha önce çalıştığı velilerden bilgi alınmalı ve sınıfta asılı olan her şey incelenmeli.

iki dönem devlet anaokulunda stajyerlik yaptım. Hayattan bir haber, saçma sapan yargıları olan ve tek derdi üstündeki renklerin uyumu olan çocuklarla iletişimi bilmeyen bir öğretmen vardı. Sonradan geldiğinden ben sınıfa ve çocuklara daha hakimdim. O sigarasını içer, dedikodusu, eşini ve aldığı kıyafetleri millete anlatır ben çocuklara ders anlatırdım. Anaokulu çocuğun karakterlerinin ana temellerinin oluştuğu dönem. Böyle verimsiz bir kadına çocuğunuz emanet etmek çocuğunuzu her gün boş bir odaya kapatmak gibi. Çocuk boş odada ne öğrenebilir.

Çok çocuk gelişimci çevrem var. O öğretmen olacak birçok kadın önyargı, norm ve tek doğrularla dolu ve bilinçsiz. Onlar sizin çocuğunuzun eksiklerini bilecek, gözlemleyebilecek, sorununu anlayıp potansiyelini ortaya koyup onu geliştirebilecek potansiyelde değil. Karşımda 2 anaokulu var. Çocuğunuzu sizden alırken ve size geri verirken yüzleri gülüyor ve samimi olabilirler ama okulun içinde çocuklarınızla göründükleri gibi ilgilendiğini ve kıymet verdiğini düşünüyorsanız kendinizi kandırıyorsunuz. Onların çoğu göstermelik etkinlikler ve uygulamalar yapıyorlar. Akşam olsa da eve gitsek kafasındalar. O öğretmenler çevresine çocuğunuzun fotoğrafını gösterip “ayy bu çocuğun ne söylediğini anlamıyorum, şuna sinir oluyorum, bunun annesi çok kötü giyiniyor, bu akıllı ama annesi üst üste aynı kıyafeti giydiriyor” muhabbeti yapıyorlar.

Çocuğunuz eve geldiğinde hangi etkinlikten ne öğrendiğini sorun. Neden sonuç ilişkisi kuramıyorsa o anaokulundan alın çocuğunuzu. Ya da bugün hangi duyguları neden hissettiğini sorun. Üst üste günlerce üzgün olduğunu veya okula girerken ağlayarak kendini ifade ettiğini görürseniz çocuğunuzu doğru insanlara emanet etmiyorsunuz demektir. O öğretmenler akşam eve gitmenin derdinde olan öğretmenler.

Öğretmen çocuğa sınıfa girmek için alışma dönemin haricinde dil dökmemeli. Çocuklar koşa koşa gelecekleri bir sınıfta mutludur ve zamanla sorduğu sorular anlamlaştıkça ve bir konu üzerine bilgi verebiliyorsa eğitimi tam anlamıyla görebiliyordur. Biz çocukları uzay, dünya, bilim, insan, beden ve duygular konusunda eğitirdik. Her ay sinema, tiyatro veya çimenlik alana götürüp dışarıyla ilişkilerini güçlendirip, özgüvenlerini körükler ve onlara hobi alanları gösterirdik. Çocuklar zamanla doğruyu bildikleri için uslu duruyor, verilen bilgilerden neden-sonuç ilişkisi kurabiliyor ve daha bilinçli, farkında davranıyorlardı. Çocuklarınızda bunları gözlemlemiyorsanız çocuğunuz yanlış yerdedir. iyi araştırın bu yaşta alınan öğretimin ve kişilerin çocuklar üzerindeki kötü etkilerin geri dönüşü yok.
Çocuk yaşta annenizi kaybetmekle de yaşayabilirsiniz..
Bize karşı bir kimse kötülük yaptığında kendi karakterimizle değil, onun karakteriyle karar alabiliyoruz.
O kötü kazanıyor, ben de kötü olur kazanırım gibi.
duygusal travmalar da kendi karakterimizle değil başkasının karakteri ile karar alırız.
onlar kötü olarak kazanıyor bende kötü olmalıyım gibi.
(bkz: Dar gelirlinin travması olmaz)

https://fbcdn-sphotos-b-a...e8f325cc3a780845318dfbd91
ayağınızı masaya çarptığınızda oluşan morluktur.
Tıpta bir uzvun kopmasıyla oluşan fiziksel hasar veya ruhsal hastalık olarak adlandırılıp bir çok farklı hastalığın belirtisi olabilir.
ben ona baktığımda daha da büyük yok oldum.
Çok beğendiğim bir ados parçası sözleri aşağı yukarı şu şekilde:
şimdi bi filmin sonuyla muhattapsak içinden ıraksam elimi bıraksan ne farkederki zaten her manzara aynı uçmak aynı inan düşmek bile aynı zaman senden yana seyirde geriye bakmak için geç artık bu şehirde görüyorum bu defa bilmediğim şekilde ölmektesin hemde topraksızın bitti şiirler ömrün hırsızları koynumuzda büyüdü bugün yarına hasret bir hayatla lanetledik dünü sabret dedikçe dudaklarım biraz daha çürür o saray sandığın kalplerin hepsi benim sürgünüm nedesem göğsüme ısrarla bastırır kabahat bilmiyorum belki çıkmam bir sabaha şimdi lazım bana sınırsız bir istirahat fakat tutmuyor dikilerim sabret biraz daha
tutki ben kendime ızdırabı hak görenim tut ki bir rüyada medet buldum uyut beni tut ki dilim susmuyor kusuyor cümleleri bir anlam için tükendi tüm benliğim toparla beni bir mutlu son istemem yeter ki son olsun rahmetin surete büründükçe ben oldu
ben ona baktığımda dahada büyük yok oldum şarkılar susunca huzurum el oldu
ruhum ziyan ismim viran dilimden düşecekse dünyada bitmiş zamanım
bak bak bu lanetlere gark oluyor sabahım bir ağaca benziyorum dallarımda yok artık neden manidar bu kadar şimdi merhabalar neyin kastına düştümde yakar hatıralar serir karşıma bir zanlının sıfatıyla gün gelir cinayetler eşitlenir büyük sevdalara
sakın arkamdan bakma sırtımda gururumu taşırım inatla insan herşeyinden arınmak ister bu kadar kanla bir gururumu kalır ellerimde onuda ben bırakmam öyle sahte suratlar tanırım ki bendende beter gönlüm el kaldırılan bir çocuk sanki küstü gene
bunca şey üstü üste geldi diyemedim bi en tepeme krilenen yine ben sayfalar boyunca aktı lekeler çöktü geceye benzeyen bir karanlık göz altlarında kanıtlar dilimde bir insanlık ayıbı kimin var bizim kdar büyük bir kayıbı benim düşen suratlarımın hepsi kollarımla sarılı hakim olamadığım şu hayatımın devrimi artık yürekler içerde çok derindlerde yapılır insan işte üç kuruş kadarla satılık elbet ismini satmam bir ahın akıllarda kazılı

safi ruhlar uçup diyarından gitti bu şehrin ortasında bir lekeyim şimdi bittim susuyordum evvelde gönlü kim diriltti payıma düşen yağmurun altında büyüttüm bu fikri üzülürmü dersinki sol yanımda ifrit ne kalender bir veda şekli görünmeden gittim bakma zaten bana durduğumuz dipti mutluluk mesafesi bizlerde ya kaştır ya kirpik
hayat senin için çenesini biraz tutmalı !

( bkz: mode xl )