bugün

ütopyadan öteye gitmeyecek durumdur.
bu topraklarda din, bayrak, vatan düşmanlığı hiç bir zaman prim yapmadı ve bundan sonrada yapmayacaktır. sen hala bu devirde; darwin aşağı, lenin yukarı, maho öteye, che beriye dersen, atatürk'ü ve ilkelerini hiçe sayarsan bu halkta sana: bi yürü de ense traşını görelim der.
"halk değerleri" dediği şeyin değişken ve empoze edilebilir olduğunu anlayamayanların konjöktür yalakalığıyla keyiflendikleri ihtimal. 30 sene önce bu ülke egemenlerinin kıçı bir devrim korkusu ile yusuf yusuf ederken halkın değerlerine sığınamıyordunuz. üye sayısı milyonları bulan devrimci sendikalarla, her birisinin onbinlerce taraftarı olan sosyalist örgütleriyle sosyalizm ve komünizm bal gibi bu halkın değerleriyle uyuşuyordu.

12 eylül bir eliyle devrimcileri ve solcuları ezip, diğer eliyle de milliyetçiliği, dinciliği, köşe dönücülüğü ve bencilliği besledikten sonra "halkın değerleri" diye kuyruk sallamak kolay tabii. bugünün keyfiyle halkın değerlerinin vekaletini alanlar, sanmasınlar ki o değerler tekrar değişmeyecek. uyut uyut nereye kadar.
halkın, bilinçli olarak bir çok kültürel dejenerasyona uğratılması ve eğitimsizleştirme çalışması ile sisteme dahil edilmesi kastedilmektedir. bu halkın suçlanması değil, sistemin nasıl işlediğine vurgudur. örnekler ile;

(bkz: köy enstütülerinin kapatılması)
(bkz: özel televizyon kanallarının denetimsizliği)
(bkz: kitap okumayı teşvik etmemek) vs.
teoride var olan ihtimal.
halkın değerleri yüzyıllardır aynıdır. bunu anlayamayanlar 12 eylül öncesinin solculuk modasını kalıcı sananlardır. gerçekten tabanı olan hiçbir hareket darbeyle falan yokedilemez. sadece geçici süreyle bastırılır ama ilk fırsatta yeniden filizlenir. türkiye'de bilinçli olarak sosyalizm veya komünizm isteyenler hiçbir zaman milyonlara ulaşmamıştır. sağılık karşıtlığını veya sömürü edebiyatına inanmayı sosyalizm sananlara küpe olsun. 12 eylül amerikanın kanlı bir darbesiydi ama o milyonları buharlaştırmadı ya. nerde o milyonlar. aniden öldü mü hepsi. yoksa milyonlarca müstkbel dönekle mi devrim yapmaya kalktınız. blki de aslında sadece kendinizi kandırıyorsunuzdur. "sol" bir modaydı geldi geçti. geriye onyıllardır aynı düzeyde seyreden bir marjinaller tayfası kaldı. * *

not: sistem üzerinden halkı hor görmekle de kurtulamazsınız. halk aptal değil. menfaatini bilir. yaptığı seçim her zaman en erdemli olan olmayabilr maalesef ama kesinlikle menfaatini bilir. halka birşey sunmuyorsunuz demek ki rağbet gördüğünüz yok.
81 yıldır var olan ve 81 yıldır %1,5 oy oranını aşamayan bir parti. fazla söze ne hacet.
gerçekçi olmak gerekirse ki gerekir iktidara gelme olasılığı az ötesidir. fakat önemli olan iktidara gelmesi değil meclise girebilmesidir. şu an için chp,mhp ve dtp'den daha iyi muhalefet yapacağı kesindir. ama bunun farkında olabilen cok az kişi var maalesef..
Fenerbahçe'nin türkiye kupasını kazanma ihtimalinden daha yüksektir.
(bkz: ben senin benim iktidar olabilme hayalini sevdim).
(bkz: 21 mart 2009 malatyaspor beşiktaş maçı)
tkp'nin ilk hedefi değildir.
solu moda olarak görmek, emek hakkının savunulması konusunu önemsememek, yakın gelecekte yaşanacak sistem gelişimini ve değişimini yok saymak demektir. zira emeğin eşitlenmesi, emek gücünün kazanımı artı değer tezinde bahsedildiği gibi, metanın insanın gereksinimini karşılaması ve bir başka şeyle değiştirilebilmesi neticesinde kullanım değerinin oluşmasına yol açması ile mümkün hale gelir. değişim değeri her şeyden önce,belirli miktardaki kullanım değerinin bir başka türü ile değişebilme oranı bağlantısıdır. günlük yaşamda milyonlarca değişim, her türlü kullanım değerini hatta farklı ve birbiri ile değiştirilemez olanları dahi durmadan birbirine eşitlemektedir. bu değişimlerin ortak noktası ise emek ürünleridir. ürünlerin değişimi emeğin değişimi, dönüşümüdür. dolayısı ile emek eşitlenir. metanın üretimi ise bütün emeğin eşitlendiği bir toplumsal ilişkiler sistemidir. sonuç olarak ortak olan şey (üretimin bir kolunun emeği, emeğin belirli bir türü değil) soyut insan emeğidir. buna bağlı olarak her ayrı meta yalnızca toplumsal olarak gerekli emek zamanının belirli bir bölümünü temsil eder. nihayetinde değer metanın yararlılığı ve sülkülasyonunun temel değerler üzerinden yarattığı etkinin yararlılığıdır. geri dönüşümü olan emek, yani emeği ortaya çıkarak güç, başkaldırıyı normalleştirerek reaksiyon gösterecektir.

amerikan istihbarat dairesinin ve kuzey atlantik paktının yıllardır empoze ettiği sol ve komünist ideolojiler, düşünceler yanlıştır tezi, işçi ve emekçi sınıfının çıkarına değildir. zira aynı güç ile aktif siyasetten soyutlanarak sistematik olarak bilinçlendirilmiştir. yoksa halkın içerisinde hepimiz bulunmaktayız...

not veya tanım, neyse artık: saplantılı bir rahatsızlıktır anasını satayım.
bir kişinin, bir hafta içinde hem sayısal loto, hem şans topu hem de milli piyangoyu kazanma ihtimali neyse o derece düşük bir olasılıktır.
taraftarlarının uzun yazılarla kendilerine oy vermeyenleri eleştirmeyi bırakıp önce kendilerini, parti yönetimini ve mensubu oldukları grubun bağlantılarını irdelemeleri ihtimaliyle eşdeğerdir. bırakın amerika'yı rusya'yı. siz kendiniz ne yapıyorsunuz ona bakın. ucuz sloganların ve uygulanma denemeleri dünyanın dört bir yanında iflas etmiş modellerin dışında elle tutulur ve pratikte geçerli bir modeliniz varmı? ha şimdi kalkar da onlar yanış uyguladı doğrsu biziz derseniz hayal kurmakta serbestsiniz. zaten türk milleti de langley, virginia dan emir alıyor. az önce bana da türkiye masası şefinden tkp'li güruha biraz daha dokundurma emri geldi. gördüğünüz gibi emir yerine getirildi. site üyelerinin beyni biraz daha yıkandı. pırıl pırıl parlıyor benden söylemesi. * * *
(bkz: fanatizm kaybetirir)
(bkz: şaka gibisiniz)
6-0 maç vardı hani. o maçı galatasaray'ın çevirme ihtimali gibi bişi.

peşin edit: galatasaraylıyım lan.
olmayacak duadır. ama olsa da, hayat bayram olsa.
kesinlikle imkansız olmakla birlikte tkp'deki kimsenin zaten istemediği durumdur. hem sisteme karşısın hem de bu sistemin seçme yöntemi ile iktidara geliyosun.
sanırım buradaki eleştirilerin zerre değer taşımaması birazcıkta biz solcuların suçu olsa gerek. ne de olsa yeterince örgütlenemediğimiz için, bu politik atmosferde hedefleri doğru seçemediğimizden oluyor. halbuki 1 mayıs'ta bile doğru bir siyasal hat izlenemedikten, güç olamayıp her yerde pıtrak gibi 1 mayıs kutladıktan sonra bu tarz zerre anlamı olmayan yorumaları daha çok duyarız. şimdi boşverin bir kaç kişinin halkın değerleri sayıklamasını biz işimize bakalım. sınıfın aklı, halkın vicdanı ve gençliği iradesi olalım, sonra gerçek özgürlük ne demekmiş onu öğretiriz iki yüzlülere.
kendilerini eleştirenleri küçümsemeye devam ettikleri sürece saf suyun donma derecesine * * * eşit olacak ihtimaldir.
kendilerini belirli bir dünya görüşü doğrultusunda eleştirenleri elbetteki küçümseyecek partidir. zira ortada siyaset olsaydı ne birileri sizleri küçümserdi ne de laf söylerdi.
burdan ikitara gelme şansını şu olur bu olur yada iktidara gelse herşey güzel olsa demek yerine, biraz elini taşın altına sokan bireyler olsa, biraz okusalar biraz düşünseler tkp iktidara gelmesede olur diyeceğim başlıktır.
birşeyleri durmadan tüketiyoruz ama bir tarafımızda durmadan umut ediyor işte bu umudun adı tkp dir...

sistemle legal alanda restleşen örgütsel niteliğini devrimci bir partiye yakışan şekilde donatan yine tkp dir.

varsın iktidar olmasın varlığını varlığımızı bilin yeter....
iktidara gelemeyeceklerini, halk desteğine sahip olamayacaklarını kendileri de hissetse ve dahi kesin olarak bilse bile, romantizme vurup geçiştirmeye çalıştıklarından, başka br deyişle seçimleri kadıköy'de sık sık düzenledikleri 200-300 kişilik "dev" mitingleri gibi sırf reklam amaçlı bir faaliyet olarak görüp gerçekten kazanmayı deneme gayretleri dahi olmadığından sıfır olan ihtimaldir. *
merak etmeyin insanlar okuyor ama sizin okudğunuz romantik ve ütopik masalları değil.

(bkz: küçümseye küçümseye küçüldüler)
(bkz: tutmayın küçük enişteyi) *
eğer siyaset dediğiniz şey sakız gibi uzayan bir şey ise ve hamurunda bir inatçılık varsa hiç şüpheniz olmasın her konuda cevap yetiştişrecek üyelere sahip bir partidir, haliyle iktidara gelmesi hiçte düşük değildir. ancak siyaset dediğinizş ey bir takım mollaların, piyasacıların, çetecilerin işiyse orada durur bu partinin üyeleri ve bu fikre sahip olanları elbette küçümser, küçümsemeye de devam eder. çünkü insan bozmalarının, aslında sermaye uşaklarının diye de okunabilir, anlayacakları tek dil budur: küçümsenmek. zira hayatlarında sermayenin onları ezmerlerine karşı çıkamadıkları gibi hiçbir şekilde de karşı çıkamayacaklar. o halde rahatlıkla kendileirni küçümseyebiliriz ve hatta ezebiliriz. bunda hiç sakıncamız olmasın.
liberalizm in izin verdiği noktada özgürlükçü olmak,bireysel anlamda bütün sınırları delip özgürlüğü savunduğunu zannetmek basit ve kolay zor olan ise adam akıllı örgütlenip devrimci mücadeleye katkı sağlamak...

nedir kardeşim tkp ile alıp veremediğiniz tkp ye saldırınca mhp ye saldırmış gibi mi hissediyorsunuz yoksa geçmişin acılarını bu partiye mi kesiyorsunuz sorun ne?

bir mayıs ta taksime çıkmıyoruz dedileri bende eleştirdim ama şimdi bir mayıs ta taksim deyiz diyorlar hadi bunuda eleştirin.

tkp nin sorunu bana göre iktidar olup olmama sorunu değildir bu halka sol un ne olduğunu gösterme sorunudur.

sol u kıçından anlayan sözde solcular tabii ki eleştircek...
Sikinin ucundaki peyniri mandıra zanneden şakirtlerin akp'li lale devrinden aldığı cesaretle, işkembeden sallayarak ortaya attığı iddialarla aklınca anti-komünistlik yaptığı bir siyasi meseledir.