bugün

Kur'ân'in hemen her satiri, Tanri'nin kendi kendini yüceltmesiyle, "kul" olarak yarattigi insanlara kendi büyüklügü'nü ve güçlülügü'nü kabul ettirmek istemesiyle, onlari yerlere kapanarak kendisine taptirmaya çalismasiyla, ve fakat bu istek ve gayretlerine karsi dikilenlere küfür'ler ve hakâret'ler yagdirmasiyle doludur. "Yüce'ligini" ve "güçlülügü'nü" kabul etmeyenlere, buyruklarina karsi direnenlere, ve "elçi" olarak seçtigini söyledigi Muhammed'e bas egmeyenlere karsi Tanri'nin, hiçte kendisinden beklenmeyen bir dil ile konustugu, ve örnegin "yabani esek'ler", "merkep'ler", "susamis deve'ler", "dilini sarkitip soluyan köpek'ler", "geberesiciler", "rezil'ler", "sapik kisi'ler", "beyinsiz'ler", "kof kütük'ler", "alçak zorba'lar", "soysuz'lar", "Kahrolasi'lar", "yalancilar" vs... seklinde sözler sarfettigi görülür. Verilecek nice örnekten biri olarak Vâkia sûresi'ndeki su satirlari okuyalim: "Sonra siz ey sapiklar, yalancilar; elbette bir agaçtan, zakkum agacindan yiyeceksiniz... üstüne de kaynar sudan içeceksiniz; susamis develerin suya saldirisi gibi içeceksiniz; iste cezâ gününde onlara sunulacak ziyafet budur..." (K. 56, Vâkia sûresi, âyet 51-56). Burada geçen "susamis develer deyimi Arapça aslindaki "hüyam illetine tutulmus deve" karsiligi olup, deve'nin hiç doymacasina su içmesini, yâni ne kadar içerse içsin suya kanmaz olusunu anlatmakta! Ve iste yukardaki âyet'le Tanri, "siz ey sapiklar, yalancilar" diye hitap ederken, hitap ettigi insanlara: "zakkum agacindan, kaynar sudan içeceksiniz, tipki hüyam illetine tutulmus ve su içmeye doyamayan develer gibi... demektedir. Neden onlara böyle demektedir bilir misiniz? Sirf kendisini "Yaratan" olarak kabul etmiyorlar, ve daha dogrusu kendilerinin Tanri tarafindan yaratildiklarini kabul etmiyorlar diye! Nitekim âyet'in devami söyle: "... Sizi Biz yarattik, tasdik etmeniz gerekmez mi? Söyleyin öyleyse (rahimlere) döktügünüz meni nedir? Onu siz mi yaratiyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz?" (K. Vâkia sûresi, âyet: 57-59). Görülüyor ki Tanri, kendisini "Yaratan" olarak kabul etmeyen, örnegin: "Evet bizi sen yarattin, sen yüce'sin seklinde sükretmeyenlere karsi "susamis deve'ler" diye küfür ve hakâret etmekte! Pek güzel ama "Yüce" oldugu söylenen bir Tanri'nin kullanacagi dil midir bu? Öte yandan Kur'ân'in bu âyet'lerine bakarak, basta Charles Darwin olmak üzere, evrenin ve her seyin "Yaratilis" kurami'na göre degil fakat "Evrim" kurami'na göre olustugunu bilimsel yollarla ortaya vuran bilim adamlarini "susamis develer" olarak tanimlamamiz dogru olur mu?

Bir diger örnek olarak A'raf sûresi'nin 175-176 âyet'lerini okuyalim. Bu âyet'lerde Tanri'nin, Kur'ân'i yalanlayan bir kisi hakkinda "dilini sarkitip soluyan köpek" diye konustugu yazili; âyet'ler söyle: "Ey Muhammed! Onlara, seytanin pesine taktigi ve kendisine verdigimiz âyet'lerden siyrilarak azginlardan olan kisi'nin olayini anlat. Dileseydik onu âyet'lerimizle üstün kilardik; fakat o dünya'ya meyletti ve hevesine uydu. Durumu, üstüne varsan da , kendi haline biraksan da, dilini sarkitip soluyan köpegin durumu gibidir. Iste âyet'lerimizi yalan sayan kimselerin durumu böyledir. Sen onlara bu kissayi anlat, belki üzerinde düsünürler... " (K. 7, A'râf 175-176)1. Bu âyet'lerin bir baska sekli söyle: "(Ey Muhammed!) Onlara o herifin kissasini da oku: ki ona âyetlerimizi sunmustuk da o, onlardan ayrildi çikti, derken onu Seytan arkasina takti da sapkinlardan oldu. Eger dilese idik biz, onu o âyetlerle yükseltirdik de lâkin o, yere (alçakliga) saplandi ve hevasinin ardina düstü, artik onun meseli o köpegin meseline benzer: üzerine varsan dilini salar solur, biraksan yine dilini salar solur; bu iste âyetlerimizi tekzib eden o kavmin meseli; kissayi kendilerine nakl eyle, gerektir ki bir düsünürler... (K. A'raf, 175-176)2

Yine ayni sekilde Bakara sûresi'nde Tanri'nin, Kible yönü'nün degisikligi konusunda kafa tutanlari "beyinsizlik'le" suçladigi yazili: "Insanlarin beyinsizleri: -Yöneldikleri kibleden onlari çeviren nedir?- diyecekler..." (K. Bakara 142).

Bir diger örnek, Kâlem sûresi'nde Tanri'nin, Kur'ân'i yalanlayan ve Kur'ân için "masal'dir" diyen bir kisi'yi "alçak zorba" ve "soysuz" olarak su sekilde küfürlere bogmasidir: "Ey Muhammed! Diliyle igneleyen, kovuculuk eden... çok yemin eden alçak zorba'ya, bütün bunlarin disinda bir de soysuzlukla damgalanmis kimseye... aldiris etmeyesin. Ayet'lerimiz ona okundugu zaman: -Öncekilerin masallari!- der. Onun havada olan burnunu yakinda yere sürtecegiz" (K. 68, Kâlem sûresi, âyet: 8-15).
Yine Kur'ân'da (Imrân sûresi'nde) Tanri'nin, inanmadan "inandik" deyip müslüman imis gibi görünenlere karsi "Kahrolun" (ölün) diye bedduâ'lar ettigi yazili: "... Onlar sizinle karsilastiklarinda: "Inandik derler; kendi baslarina kaldiklarinda da, size olan kinlerinden dolayi parmaklarinin uçlarini isirirlar. (Ey Muhammed!) De ki: -Kininizden (kahrolun) ölün!-. Süphesiz Allah kalblerin içindekini hakkiyle bilmektedir" (K. Imrân sûresi, âyet 119).
Örnekleri çogaltmak kolay. Ancak ne var ki bu örnekleri okudukça, kendi kendimize sormaktan duramiyoruz: Acaba bu küfür'ler ve hakâret'ler,"Yüce" oldugu söylenen bir Tanri'nin agzindan çikmis olabilir mi? Hiç "Yüce" bir Tanri, kendi yarattigi insanlara "yüce'likle" bagdasmaz böyle bir dil ile hitap tenezzülünde bulunabilir mi? Bu tür soru'larin cevabini verebilmek için yukardaki âyet'lerin ne sebeble, ve vesileyle, ve kimlerle ilgili olarak Kur'ân'a girmis oldugunu incelemek gerekir. Bu is yapilacak olursa görülür ki söz konusu âyet'ler, ve bu âyet'lerde yer alan "küfür" niteligindeki sözcükler, Muhammed'in günlük siyâsetinin gereksinimlerinden dogma seylerdir. Bunun böyle oldugunu anlayabilmek için Kur'ân'in, A'raf sûresi'nde, "dilini sarkitip soluyan köpek" diye nitelendirilen kisiyle ilgili yukardaki âyet'ler örnegine göz atalim, ve âyet'leri tekrar okuyalim: "Ey Muhammed! Onlara, seytanin pesine taktigi ve kendisine verdigimiz âyet'lerden siyrilarak azginlardan olan kisi'nin olayini anlat. Dileseydik onu âyet'lerimizle üstün kilardik; fakat o dünya'ya meyletti ve hevesine uydu. Durumu, üstüne varsan da, kendi haline biraksan da, dilini sarkitip soluyan köpegin durumu gibidir. Iste âyet'lerimizi yalan sayan kimselerin durumu böyledir. Sen onlara bu kissayi anlat, belki üzerinde düsünürler... "( A'raf 175-176)
(bkz: prof dr ilhan arsel)
Hemen belirtelim ki bu âyet'lerde "azgin" ve "dilini sarkitip soluyan köpek" seklinde tanimlanan kisi'nin kim oldugu konusunda görüs ayriligi olmakla beraber, genellikle bunun, Kureys esrafindan olup Muhammed ile rekabet halinde bulunan Ümeyye b. Ebi's-Salt oldugu, ve yukardaki âyet'lerin onunla ilgili olarak Kur'ân'a girdigi kabul edilir. Söyleki:

Mekke'nin nufuzlu âilelerinden birine mensup bulunan Ümeyye, hem taninmis bir sair ve hem de semavî dinler hakkinda (yâni (Yahudi'lik ve Hiristiyan'lik konusunda) genis bilgisi olan bir kimseydi. Puta tapmayi red'etmis ve tipki Muhammed gibi kendisini "Ibrahim'in getirdigi din'e yönelik bilmisti. Çogu Islâm kaynaklarinin bildirmesine göre Ümeyye, Arap'lar arasindan bir "peygamber" geleceginin Tevrat ve Incil'de yazili bulundugunu ve bu kisinin kendisi oldugunu öne sürerek "peygamberlik" hevesine kapilmis, ve bu yüzden Muhammed'i kiskanir olmustur7. Yine bu kaynaklarin bildirmesine göre Ümeyye, Mekke'li Kureysli'lere yakinlik göstermek ve örnegin Bedir savasinda ölen "müsrik"ler için mersiye yazmak gibi davranislariyle de Muhammed'e karsi düsmanlik göstermistir. Ve iste güyâ bu nedenlerle Tanri onun hakkinda "dilini sarkitip soluyan köpek" deyimini kullanarak yukardaki âyet'leri indirmistir.
Bilinmez ama tanrıya sormak lazımdır. Diğer tarafa gidince sorarım ve cevabı yazarım. (bkz: bsg)
tanrının gönderip göndermediği bile bir mechul olan sözde bir kitaptan spoiler vererek asla açıklanamayacak olandır.