bugün

tanrı önce gerekli tüm altyapıyı yaratır... sonra sadece fikri yaratır... yarattığı fikir bu altyapı içinde zamanla oluşur... bu yüzden insan herşeyin kendi kendine olduğu yanılsamasına düşer.
ol deyince olur. bakara suresinde dediği gibi kun feye kun.
genişlemiş zamanı katlayıp dürüp daralttığında bu olay ol deyince olmuş olur zaten.
zaten biliyor olsak "kutsal" olmasının ne anlamı kalırdı?
(bkz: allah ın bir şey yaratırken fotoğrafı olmaması)
pembeleşinceye kadar yağda kavurur.
insanın algılayamayacağı şekilde.
Kun feyekun aslinda bir anda olmasi anlamina gelmez pek. Kudreti ona da yeter fakat burada kast edilen 'olus surecine girer ve olur' dur.

Cunku baska bir ayette ' biz insani zorlu evrelerden gecirerek yarattik' der. Evren de belirli evrelerden gecilerek yaratilmistir. Yani bugunku dunya bir yaratma surecinin bir sonucudur.
insan düşünür, nereden geldim ve nereye gidiyorum, beni ve çevremdeki her şeyi yaratan güç nedir diye.
sonra düşünmekten sıkılır ve düşündürür, işte seni yaratan tanrı diye.
(bkz: sana mı düştü sorgulamak)
kurguladığı şekillere önce rızık ayarlar, sonra hayat yolunu sınırlı bir şekilde çizer yani doğumuyla ölüm anını belirler diğer her şeyi kuluna bırakır. sonra yiyeceğini içeceğini, yaşamla ölümünü tasarladığı kurguya ruh verir, sonra var olması için can verir, bu cana yuva verir. (ana rahmi) sonra bu yuvadan çıkartıp kurguladığı şekile dünya verir ki içinde yesin içsin büyüsün gezsin çoğalsın ve sonra doğaya dönerek özüne karışsın ve başka yaşamlara etiyle can versin.

sonsuz bir devri daimin oyuncularıyız hepimiz. bitki doğaya oksijen verir biz oksijeni alırız tekrar karbondioksit olarak doğaya salarız doğa o karbondioksiti enzimler tekrar oksijen verir ve bizler yaşarız.

bir milyon bitki türü, binlerce hayvan türü, milyarlarca birbirine benzemeyen insan yüzünü hangi tesadüf oluşturabilir ki tanrıdan başka..?
günümüzdeki karşılığı için (bkz: the sims)