bugün

iN TAiPEi 101

gece pazarlarından kaldırıldım
her yanım yapış yapış sana bakardım buralarda mısın diye
sonra bilerek kandırıldım efsanelerinde çünkü çok namuslu olacaksın diyorlardı
bir de çince bilirsek fesleğene sürtünmüşüz gibi
rahatlarmış aşkımız, anlatıyorlardı

tüm katları çıktım çünkü buradaysan buradasın
yükseklikten kopuyorum,arşa namaz sesten örs ve
köklerini sökmüşler şehirden yalnızlığın
sonra her metrekarede yüzlerce sen
yüzünü görüyorum buradan tanrı’nın

gözlerini ütüledim,gözlerini düzelttim
ve sandım ki gömleğimi yıkayınca gidecek kiri üstümden günahın

gece pazarlarında satıyorlardı yüzlerini
yüzlerinden yüzlerce yüz gördüm

in taipei
görgülü martılar gibi 101
kere maşallah aşkımıza
ve bağımsızlıklık marşları artık yerle bir.
müzisyenliği şiirlerinden daha iyi;ama bana kalırsa öyküleri ve sesi her şeyden daha iyi olan can arkadaşım.şu sıralar tanzimat dönemi gazetecilik olaylarıyla sıyırmış, zamanının çoğunu milli kütüphanede çalışarak geçirmektedir.artık albüm yapması gerektiği konusunda herkes tarafından kendisine baskı yapılsa da o akademik çalışmalarını daha ön planda tutar.hayallerine kavuşması için dua ettiğim...

[null http://www.myspace.com/tamersagir]
Dinsel kavramları birçok şair kullanıyor. Kullanıyorlar da, kullanırken ya şiirsel metni bir teolojik körlüğün öksesine feda ediyorlar, ya da yapıştırma olduğu sırıtıveren bir süs eşyasına dönüştürüyorlar o kavramları.

Tamer Sağır'da öyle değil. Dinsel kavramları sekülerleştiriyor, dünyayla barıştırıyor, bir çeşit. Daha iyisi: Bunu yaparken de, "sosyologluk" taslamıyor hiç. Şiirin sınırlarını ihlâl etmiyor. ihlâl etmek de ne kelime, imgelemini dalgalandırıyor adeta.

Bünyamin Durali demişti, diyeceksiniz: Tamer Sağır'ın şiiri, ileride kendinden yoğun olarak söz ettirecek.

bünyamin durali
lisede edebiyat hocamdı kendisi. başarılı bir sanatçı şiirlerinden sonra şimdi kaliteli müzikler yapıyor. gerçek bir sanatçı başarılarının devamını diliyorum.