bugün

yaşadığım durumdur.

akşam oturma odasında kanepe örtüsünü darmadağın ederek kanepeye yayılmış, televizyona boş gözlerle bakarak sağ el şakağa dayanmış bir vaziyette sevgiliyle geçirdiğin, geçireceğin güzel anların hayalini kurarken sağ taraftan aniden bıçağa takılmış bir elma gözünüze sokarcasına uzatılır. anneniz yine üşenmemiş hastalıkta sağlıkta mutlulukta sevinçte görev bilinciyle eline meyve kabını almış size meyve soyuyordur. önce reddedecek gibi bir ifade belirir yüzünüzde, reddetmek istersiniz fakat edemezsiniz, bu her akşam gerçekleşen ve akıl sır erdirilemez bir annenin ikna kabiliyetinden midir, elmayla bıçağın birbirine takılmış olmasının cezbediciliğinden midir bilinmez asla hayır diyemeyeceğiniz bir ritüeldir. işin tuhaf yanı ise artık yavaştan yavaştan hoşunuza gitmesi ve bu minik ritüelin varlığının değil, yokluğunun koymasıdır. elimizi uzattığımız yerde bıçağa takılmış meyveyi ve meyve kabını bulamamak en büyük korkumuz olur. o zaman anlarsınız ki romantizm geçer, ailenin meyve ritüeli baki kalır. bu meyve yeme geleneği sahiplenilmeli, nesilden nesile aktarılmalıdır.