bugün

ilk ve orta okulda, şimdiki haliyle söyliyelim, ilköğretim yıllarında büyük önem, guru ve onur meselisi iken, lise yıllarında birine kakılacak olarak görülen bir görevdir.

ilköğretim yıllarında belirli birer rakiplerle kapalı yada açık oylama ile seçilirken, lise yıllarında sınıf öğretmeni tarafından zorla yada sınıftan seçilen bir kurban öğrenciyi ortaya atarak bu ulvi göreve aday seçilir.

osuruktan bir sıfatın bile insanları ve hareketlerini nasıl değiştirebileceğini daha o yıllardan görmenize yardımcı olur. nedir lan sınıf başkanı olmak? başkan ne lan?
(bkz: sınıf)
en vahim olanı başkan yardımcısı olmaktır.
ilkokuldan ortaokula ve liseye kadar aynı muhabbetlerin döndüğü bir durumdur. yakın arkadaşlarının oyunu bana ver demesi. senin oyunu ona atmayınca aranın bozulabilmesi çok sinir bozucu bir durumdur. genelde 3,4 ve hatta daha fazla adayın yarıştığı bir tür çekişmedir.
sistemin otoritesini benimsetme yöntemidir. bu yüzden süregelen eğitim sürecinde çok önemliymiş gibi gösterilir ve yeni koyunlara yeni yarı çobanlar okul denilen kurumlarda yaşıtlarına örnek olmak ve yarı yönetimini sağlamak amacıyla seçilir. seçilen kişide ruhsal bozuklulukla ilgili kimi izleri de bırakabilen sorumluluk absürtlüğünün baş halkasıdır.
bizzat lise'de öğretmenden 2 kere teklif almama rağmen teklifi reddetmiştirim.
seçimlerinde sınıftaki muhalif grupların tepkisine göğüs germek suretiyle olunacak birşey, olunmaması tavsiye edilir, hiç gerek yoktur, her sabah müdür yardımcısının odasından sınıf defteri alıp, her akşam tekrar odaya götürmek, her ders sınıfı saymak, yoklama fişinde bir sorun çıktıysa öğretmenlerin peşinden koşmak, fotokopi paralarını toplamak gibi angarya işlerle karşı karşıya kalabilirsiniz.
zor iştir, ömrünüzü yer, stres yaptırır; saçlarınızı beyazlatır... kendinizi tam bir memur gibi hissedersiniz. saçlarınız, favorilerinizi uzatmanız çok tehlikelidir. devamlı hocaların, idareninin gözü üzerinizdedir. pasparlak, tertemiz olmalı; kısacası örnek olmalısınız... tabi bunun faydası karnenize dokunmuyor da değil. ama bir başkan olarak...

çoğu zaman okuldan çıktığım zaman ''evdekilere de elma-portakal alak hanım..'' modlarına giriyorum, en azından giresim geliyor. bazen sınıf defterini falan yazarken ''ay sonunu nasıl getiricez hanım..'' diyorum kendi kendime. elektrik faturası fazla gelmesin diye gündüzleri ışıkları kapatıyorum. tv'de ''memurlara zam!'' başlıklı bir haber çıktı mı pür dikkat kesiliyorum. bu kadar.
ödevleri yapıp, sınavdan yüksek not almak zorunda olmaktır.

ulen hep bizi örnek gösterirlerdi, biz de eşek gibi yapardık o ödevleri.*
ilkokulda, herkesin sırasına oturup çiçek olmasını sağlamaktır.
(bkz: çiçek olmak)
okul idaresi tarafından verilen görevleri eksiksiz yerine getirmeyi taahhüt etmiş lider ruhlu öğrencilerin edindiği, sınıfı öğretmenin yokluğunda idare etmekle yükümlü bireylere has olan önemli vasıf.
(bkz: dançmin ve ben nihata veriyoruz)
genelde sınıfı idare edemeyen insan olmaktır.
konuşanların adını tahtaya yazmaktır. konuşma devam ederse yazılan ismin yanına bir çarpı işareti konması gerekir.
en kötüsü olanı da herkes sizle kolay kolay arkadaşlık kurmaz kursa da illaki, beni tahtaa yazma tamam mı sı eksik olmaz..
Gıcık olduğun herkesi tahtaya yazma fırsatı. Bir de talihlimizin isminin sonuna konuştuğu kelime kadar artı atmak.
hocalar ilk senin adını ezberler.*
özelliklede 1. veya 2. sınıfta okuyosanız insana devlet başkanlığı hissi uyandırabilir.
sözlük yazarlarının en eften püften başarılarındandır. ben üst üste 8 yıl sınıf başkanlığı yaptım misal. ama bir emekli maaşım yok.
ilkokuldayken çok önemli bir görevdir diğer arkadaşlıklarından daha üstte olduğunu düşündürür ortaokulda pek önemi kalmaz. sadece sınıf defterini getirir götürsün lisede 1 gr önemi yoktur.
ilkokulun son sınıfında sınıfa başkan seçildim. Başkanlığın çok havalı olduğu dönemlerdi, söylerken bile havalı lan. Kapı çalar ve nöbetçi öğrenci: ' müdür sınıf başkanını çağırıyor' derken karizmanız sükse yapar. sınıftaki saçları jöleyle dikmiş o tiki çocuktan bile havalı olurdum. En azından o pısırık, mulayim havam, bir nebze kendini kurtarırdı. Bi de ben basiretsiz böyle ne bileyim miskindim. Hani Herkes denk gelmiştir, sınıfta sessiz gibi, ama yeri geldi mi yaramaz bi çocuk vardır ya sinsi; hoca derse biraz geç kaldığı sırada, tam herkes dersin boş olduğunu düşünürken koridordan yankılanarak: 'hoca geliyoooo!' diye nerden geldiği belli olmayan o gayri meşru sesin sahibiydim. Tam o anda ağzıma tahtanın arkasındaki metal cetvelle vursalar haklılar. Şöyle karşımda olsam iki tane tokat atıp eve yollardım kendimi. Şimdi düşününce kendimden nefret ediyorum ya neyse... Ama benim başkanlığa adaylığımı koymam bu bu işin havalı oluşu ya da fiyakalılığından değil. Zaten istesem de havalı olamazdım ya. Havalılık bi meslek gibiydi öyle ulaşılmazdı. Ya da doğuştan.

Bir kız vardı ve ben bu kıza fena yanıktım; yıldırım- paratoner metaforu gibi hani. Başkan olmam ona yakınlaşmam için iyi bir fırsat olacaktı ki, o işin getireceği sorumlulukları hiç düşünmeden zınk diye başkanlığa adaylığımı koydum. Tabi öncesinde bizim tayfadakileri kafalamışım, 'olum ben aday olursam beni seçin yoksa s***' diye. Onlar da diğer arkadaşlara dediğimi aynen iletmişler... Derken beklenen gün geldi çattı. sınıf hocamız bi gün biz adayları tahtaya çıkardı. Benimki sırada oturuyor öyle saçları süt mısır. Arada kesiyorum tabi. Seçim olacak ya hemen bütün sınıf başladı lak lak yapmaya. Beş on dakka kalabalık bi gürültü ardından hocanın köpürüşü sonrası oluşan sessizlik...Siz dışarıya çıkın dedi öğretmen(o zamanlar öğretmen diyorduk). siniri yatışmıştı. Çıkarken ben kendi tayfama erol taş edasıyla 'beni seçin lan yoksa s***' bakışı atıyorum.(o nasıl bi bakışsa artık). Çıktık. Bi on dakka sonra hiç beklemediğim bi anda benimki kapıyı açtı, masumca bakarak 'hoca sizi çağırıyor.' dedi. Girdik. Ben zaten önceden çoğu kişiyi kafaladığım için tahtaya bakmaya bile tenezzül etmiyorum; zira alkışlardan kimin seçildiği bariz. Ezici oy üstünlüğüyle resmen iktidardım.. (gören de Nelson Mandelayım sanacak). Kısa gövde gösterisinden sonra yerime oturdum. Hemen girişimcilik ruhumu konuşturup bi şekilde kıza yakınlaşmayı düşünmem gerektiğini düşündüm. Kafamı kemiren bu çaresizlik düşüncesi, ansızın beni, ibrahim tatlıses yönetmenliğinde çekilmiş, aşk konulu bir klipteki yapmacık hayallere daldırdı.(o zamanlar ibocuyuz moruk).

Ilk bir kaç gün öylece geçti. Ama ben dayanamıyorum bi sebep bulup harakete geçmeliyim. Bu Arada sınıftakiler sürekli kavga, gürültü çıkarıp sınıfın huzurunu bozuyorlar. Benim de görevim buna engel olmak ya hemen yazıyorum isimleri tahtaya. Konuşmaya devam edenlere basıyorum çarpıyı. Biri çıkıp: 'bi çarpı daha at lan!' diyor. Sinirleniyorum.
O sırada benimkinin etrafında dolananlara da kıl okuyorum haliyle. Hiç yoktan onları da yazıyorum tahtaya *bnelik değil mi. Yiyosa ses çıkarsınlar. En sevmediğim şey benimkine yamanmaya çalışmaları. En son dayanamayıp bunun da ismini yazdım tahtaya. Hemen farketmedi ya arkasında dönmüş kaynatıyo. Yanındaki söyledi bak bak seni yazmış diye. Güldüm. Onun her hareketi artık kontrolüm altında; sürekli takip, daha öğretmenler zili çalmadan içeriye gir demeler falan... Ne yapsa anında bulaşıp sinir etmeye çalışıyorum. Ne yapayım olum seviyorum.

Gün geçtikçe bu işi benimsemeye başladım. Sınıfa alınacak ıvır zıvırların parası bende toplanıyor. Artan paralarla gene bizim tayfayla kantıra gidiyoruz. Bi sefer hiç unutmuyorum beden dersindeyiz yoklama kağıdını kaybetmişim. Bütün sınıfın disipline gideceği haberi herkesi telaşe etti. Herkes seferber oldu. Neyse ki kağıt bulundu da disiplinden yırttık.

Başkanlığın getirdiği karizma ve özgüven benim gayri ihtiyari kıza açılmamı sağladı. Haliyle mutlu sona ulaştım lakin gerekli istikrarı uzun uzadıya sağlayamadım. görevi kötüye kullanmam başkanlığı erken seçime götürdü.
Düşürüldüm resmen.

Geriye tahtada konuşanlar ve uslu duranların ismi kaldı. Ha bi de kızların etek altına bakmak için silgiyi yere atan çocuk...
hiç olmadığım olmak istemediğim bir olay. sınıfın en verici sexi kızına verilen oylar ve o kızın kalkan götü gelir aklıma hep sınıf başkanı deyince.
Yoklama fisinin patlatilmasi sonucu, s*kerim boyle baskanligin izdirabini diyerek istifa edebilecek insandir.
ilkokuldaki en prestijli görev.
Yardımcısı olmaktan farkı olmayan vazife.