çok stresliyim. iki gün sonra terkediyorum ülkeyi. Hem istiyorum hem istemiyorum. Bir yanım git çok güzel olacak diyor, bir yanım kal. Aslında istemezdim ama buradan pek umudum kalmadı. Her şey kötüye gidiyor. Yapımda emeği geçen herkesin abv.
Bugün ülkemde geçirdiğim son gece. Uçağım yarın kalkıyor ve 2025'e kadar izin yapma lüksüm yok. O da yaza denk gelir.
sayounara minna.
çok canım sıkılıyor sözlük. beni eğlendir.
Eve çıkma işleri yine sarpa sardı. Bu kadar stres minik bünyeme ağır geliyor.
Akşam dışarıda mutlu mutlu yürürken yol kenarında bir kedi cesediyle karşılaştım, resmen şok oldum… ve hala onu düşünüyorum, biri yavrucağı gömdü mü öyle açıkta mı kaldı diye… offf Allah kahretsin ağlamaktan başka bir şey yapamadım ya…
Zamanda yolculuk temalı entrylerden bir tane daha.

Sene 2014, lise son sınıfım. Takıldığımız bir yer var, orada üniversiteyi bitirmiş abilerle tanıştık. Gel zaman git zaman arkadaş olduk. Keyifli sohbetli, iyi insanlardı hepsi.

Bu abilerden birisi bir gün bana “Joseph, senin özgüvenin aşırı dalgalı. Bir gün aşırı özgüvenlisin, öteki gün aşırı özgüvensiz ve siliksin. Kendini yeni oluşturuyorsun ama görüyorum ki temellerin yanlış. Kendine yazık etme.” Dedi.

Kendisi, benim rol modellerimden birisiydi. Bilgiliydi, anlayışlıydı, temkinli ama cesurdu. Ve en güvenlisi kendisinden her zaman emindi, kesindi. Aslında tüm rol modellerimin temel özellikleri bunlardı. Rol modellerim gibi olabildim mi peki? Hâlâ birkaç eksiğim var.

Bugüne kadar olan süreçte ne zaman kendime güvenimi kaybetsem, ne zaman yenilenecek gibi hissetsem o an canlanıyor gözümde. “Özgüvenin çok dalgalı, yapma kendine.”

Dün akşam instagram’da gezerken istanbul’a geldiğini gördüm. 10 sene geçmiş üstünden, “abim” dedim, “hoş geldin.” Planı yaptık ve bugün mesai bitişi görüşmeye karar verdik.

Heyecanlandım aslında, 10 yıl sonra kendimi ispat edecektim. Özgüvenimin, egomun ve kendimin ne kadar geliştiğini gösterecektim ona. “Sen yunus Emre değilsin, ne bu kadar tevazu” diyerek mütevaziliğimi eleştirirdi hep. 10 sene sonra, birden çıkıp gelecek karşıma ve ben ona ispatlayacaktım.

Geldi, sadece biraz saçları beyazlamış. Yaşı kaç bilmiyorum. Hemen eskiden takıldığımız yere benzeyen bir yer bulduk, gittik oturduk yâd ettik. Anlattım 10 seneyi ben ona, o bana. 10 sene geçmiş hâlâ aynı haşarı genç. Yazdıklarımızdan bahsettik birbirimize, monotonluktan, sosyokültürel yapıya kadar indik.

Söylemedim ona, sen zamanında böyle böyle demiştin de benim mihenk taşlarımdan birisi oldu diye ona. Muhtemelen de hatırlamazdı zaten. Ama insan yola nereden çıktığını hatırlamalı değil mi?
Aya haber sal çıksın bu gece,
Görünsün şöyle gönlümce..
Haydi abbas vakit tamam.
Akşam diyordun işte oldu akşam..

Abbas türküsünü uçsuz bucaksız bir merada, bir koyunun kulağına söylemek istiyorum.

Koyunu kendim seçebilir miyim?
Lütfen.
Babam ..
belki de bir aşkın başlangıcına nasıl engel olduğunu anlatıyorum şimdi…

Hastaneden taburcu oldum dün. (Allahım şükürler olsun) neyse Haftaya kontrolüm var. Dedim ki giderken benim doktora, ekibe hediye bir şeyler alayım hem gerçekten benle çok uğraştılar sürekli ağladım zırladım falan hem de işte şu façalı doktorla biraz iletişim kuvvetlensinsjdjf.
Neyse babam bugün hastaneye gitmiş ve yani o kadar açık kapı bırakmamış ki hemşiresinden hastane müdürüne kadar hepsine hediye götürmüşsjdjd.
Yav sen niye bu kadar ince düşünüyorsun ben yapacaktım Allahım ya sinirim tepeme çıktı.
Ben nerede görcem şimdi façalıyı bir daha….