bugün

yarın iş görüşmesinde ne halt edeceğimi bilmiyorum, muhtemelen alınmayacağımı da biliyorum gerçi ya neyse.
Yazar oldum.
Mutluyum ve gururluyum.

Hadi dağılın şimdi.
az evvel inci sözlükte yazdığımı sanıp bir başlık açtım. nasıl bir şey olduğunu tahmin edebilirsiniz sanırım. allahtan kimse bişi yazmadan silmeye vaktim oldu.
başka dünyadan olduğuna inandığın, kendinden on iki yaş büyük birine aşık olmak öyle zor ki..Ortalığa sahte gülüşler atmak, hiç hayatına girmemiş gibi davranmak zorunda olmak her nefesinde kendini onu özlerken bulmak,yollarda gözlerin dolarken insanların sana ne olduğunu anlamadan bakmasına alışmak çok zor..
itiraf ediyorum sözlük ben bu başlığı sözlük yazarlarının iltifatları olarak okuyordum.
yazarların bazen saçmalamasıyla boku çıktığı için sözlükten soğuduğum olmuyor değil .
lise yıllarında dönüp yüzüme bakmayan kızlardan çok fena intikam alıyorum sözlük çok fena! söyleyesim geldi bian tutamadım kendimi...
bilgisayar oyunlarındaki grafik hatası gibi oluyorum senden sonraları. çayım dökülüyor, sigaram elimi yakıyor, telefonum düşüyor. beni farkedene kadar doya doya bakıyorum sana. hücresinde ekmekle doyanlar gibi. ne zaman ki çarpışıyor bakışlarımız, o an kafamı çeviriyorum. elim ceplerime gidiyor, çakmakla oynuyorum, telefonun tuşkilidini açıp kapatıyorum, saatime tekrar tekrar bakıyorum, parmaklarımla oynuyorum. bir panik, meşguliyet havası esiyor aniden. tanıştığımız andaki gülümsemen geliyor aklıma, tekrar tekrar. neden muhabbeti ilerletemediğime kızıyorum, küfrediyorum kendime. en ağır küfürleri hep kendime saklarım hayatta. sonunu tatlıya bağlayıp <tesadüfle başlayan işte plan yapsam ne boka yarardı ki> diyerek teselli de vermeyi ihmal etmiyorum.

öyle tuhaf ki... beğenme duygusunun artmasına karşın ilgiyi gösterme de bir okadar azaldı. bir şeylerin kafama dank ettiğinde ipin ucu kaçmış oldu. hem öyle örgülü arkadaş çevren oldu ki artık gelip günaydın demesi bile ayrı bir sancı oluyor.

kimi zamanlar aynı masada oturup iki çift laf etmiyoruz ya, o daha bir üzüyor. senin olduğun yerde koca bir boşluk beliriyor sanki. gözlerim programlı, kesin emir var, bakmayacak oraya. ve biliyorum bakamayacak. çünkü sen görmemelisin baktığımı. yeni bir duygu değil bu, aylar önesindeki emin olamamanın yarattığı çekingenlik. yarın daha da büyüyecek.
kantine gelir gelmez, kapının orada, ayakta duruyor olacaksın. bense saati gelmiş günlük rüzgar gibi geçişimi yapıp tam karşıdaki masada sigaramı ve çayımı içerken bir kaç dakikalık seyre dalacağım.

en ufak bir olumlu sinyalde dibinde biteceğim. ikinci bir çocukluk yapar mıyım, emin değilim. mesele ilan-ı aşk türünde olsa, açılayım, kabul ederse ya da etmezse kendi bilir derdim zira öyle bir durum değil. daha iyi tanıma fırsatını kaçırdığıma sitem ediyorum. kıvılcım hala çakıyor ruhumda ve sen bu kez uzaksın.

seninle yeniden konuşacağım günü düşlüyorum.

seni, senden dinlemek nasıl olacak merak ediyorum.

''sadece susarak özlüyorum seni, tanımadan ne garip''
benden hoşlanan bi kız var sözlük. evet bu daha önce hiç başıma gelmemişti. genelde erkekler hoşlanır söyler olursa olur olmazsa olmazdı. kızla sinemaya gittim. hata mı ettim yoksa duygularıma mı yenildim bilemiyorum sözlük. kız benden birşeyler bekliyor. bense bozuk plak misali hep eski şarkıyı çalıyorum. bilmiyorum sözlük bu iş nereye gider. ama olur da kız bana duygularını anlatırsa çok pişman olurum. o sinemaya gitmeyecektim, o espirileri yapmayacaktım sözlük. buhranlardayım inan. oysa herşey ne güzeldi ben onu düşlerimde büyütürdüm o beni umursamazdı. 3. kişiyi kaldıramıyorum sözlük.
şiirlerim hep ölüm üstüne. oysa ben seni düşünüyorum hep yazarken.
ahmet kaya'nın başım belada ve başkaldırıyorum şarkılarını dinlediğim zaman inanılmaz derecede atarlanasım geliyor. tutamıyorum lan kendimi. senelerce kuralsız yaşamışım!
dinlediğim çoğu şarkıda kendimi mikrofonda onu izleyenler arasında hayal ediyorum. bir şekilde ona armağan ediyorum o sözleri o melodileri.

(bkz: nothing else matter)

(bkz: fade to black)

(bkz: the unforgiven ii)

(bkz: give in to me)

(bkz: dirty diana)
eğer bi'şişe şarabi sarhoş olmadan bitirebilen bir kadın tanırsam ona evlenme teklif edeceğim. aha da yazdım buraya.
bugün itiraf edebilecek kadar düşünemdiğimi anladım sözlük .
artık başka günlere diyelim tam olsun .
yinede küçük bir itiraflar olarak kabul edersen şu demek istiyorum ,
"nereye ve nasıl sorularının hangisi daha önemlidir" sorusuna verecek cevabom hep
karasızdır .
roman pearce isimli yazar gay olduğunu itiraf etmiştir.(#11344281)
annem, cep telefonunu şarj olması için yatağımın yanındaki komodine koydu gece. (onların odasındaki prizi ben bozdum, o ayrı tabi...)

saat 8'de alarmı çalmaya başladı bu telefonun:

+ dı rını dırınını nını dı rını dırınınını...

her 2 dakikada bir çalmaya ayarlanmış zaten. inat ettim, kapatmıyorum bilerek. her çalışında rastgele bir tuşuna basarak susturuyorum, tam 2 dakika sonra senfoni yeniden başlıyor.

bak saat 8'de başlamış, saat 8.58. yani tam 29 kere çalmış bu sabah... 30 olmasını bekleyeceğim, eğer 31 olursa cinsel eğilimlerim bu telefon üzerinde yoğunlaşacak.
itiraf ediyorum dertleşmeye çok ihtiyacım var.
ygs skandalı diye bir şeyin var olmadığını düşünüyorum. hayır korkmayın herhangi bir cemaate de sempati duymuyorum ayrıca. belki de bunu çevremde bulunup da netleri çok düşük gelenler diğer insanlardan daha fazla dillendiriyor diye böyle düşünüyorum. bilemedim bak şimdi.
öyle bir geçer zaman ki dizisi hakkında hiç bir şey bilmiyorum. o kadar popüler bir dizi hakkında nasıl bu kadar fransız kaldım açıkçası şaşırıyorum kendime. bazen ulan biraz izliyeyim diyorum, hiç olmazsa bi ortamda iki kelime ederim diyorum fakat ne mümkün, 2 dk sonra kendimi başka kanala geçmiş olarak buluyorum. ha bu arada o kadar da abartmıyayım galiba küçük bir çocuk oynuyodu o dizide.
--spoiler--
ne geri dönecek yolun olacak
ne de tutunacak dalın kalacak
korkarım pişmanlık sonun olacak
yalnız kalacaksın günün birinde
--spoiler--
- babam normalde sinirli değildir, hatta çoğu zaman neşeli ama sofrada içeceği bir bardak suyu bulamazsa terör estiriyor evde arkadaş. içine canavar kaçıyor o an.

- bir işi başardığımda ya da çok sevindirici bir haber aldığımda sağ yumruğumu sıkıp göğüs hizasından omzuma kadar hızlıca kaldırıyorum. bu sırada istemsizce "hıı" diye bir söz çıkıyor ağzımdan.

- insanları yüz yapısından yola çıkarak güvenilir ya da güvenilmez diye yargılıyorum. çoğu zaman haklı çıkıyorum ama.

- tam bir araba manyağı olduğumu geçenlerde anladım. arkadaş ortamında kendimi bir kıza motorun çalışma prensibini anlatırken buldum. elimde görsel bir şeyler olsaydı tam olarak kavrayabilirdi ama temel olarak anladığını düşünüyorum.
insanlar yaşadıklarını atlatır, zaman unutturur, belki de sindirmemize yardım eder. zaman işte, her zaman söz konusu olan bir ilaç*. peki neden bende öyle değil? yaşanmışlıklarımın hepsi sanki bugün, şuanda yaşanıyor yine. o derece yoğun, ağır, can yakıcı. herkes yaşar, herkes devam eder hayatına. ben? ben neden geçmişimle yaşıyorum? beni hep tökezleten geçmişimle... yoruldum, yorgunum. çabalamaktan, ilerisi için emek sarf etmekten, kendim için çabalayıp sonuç alamamaktan... yorgunum çok. melankoli diyoruz, öyle adlandırıyoruz hep. yok ya, hayır bu kadarı da melankolinin ötesinde. ilerlemek istiyorum artık, her çabamın boşa çıkmasından yoruldum. biliyorum, tabii ki de bu benim beynimde bitiyor, ben düzeltmeli ben yapmalı ben etmeliyim, hep ben ben ben... kendimi bilmiyor, bilemiyorum artık. belki de bunu isteyen benimdir. hıh, ne komik gelgitler bunlar. asalak hayatı sürmek istemek? olabilir mi? ... offf, herkes diyor evet bu hayat beni yordu diye. hatta herkes diyor, yok beni başka yordu diye.herkes diyor benim yaşadığım çok ağır benim yaşadığım çok büyük. ama herkes kendine göre yaşıyor. insanlar zamanla unutuyor geçmişi. ya ben? neden ben 10sene önceki şeylerle bile birlikte yaşıyorum. şimdiye ve sonraya odaklanamıyorum? silkelenip kendime gelmeye çalıştığım her saniyemde bir engel var? neden? neden çevremdeki herkes yakın olduğu kadar uzak geliyor? neden yalnızlığı her şeyden çok seviyorum? yapmak istediklerime engel aslında sadece hep benim. ben kendime hep engelim, ben başlıbaşına bir sorunum kendime. yaşadığım yer, yaşadığım insanlar, yaşadığım şeyler olması gerekenler değil. köklü değişim istiyorum*. kim bilir belki o zaman düzelir bir şeyler. bana yeni bir hayat lazım. belki o zaman bir türlü oturmayan tüm taşlar oturur yerine.

[http://www.youtube.com/watch?v=Nwh3FmpZ7kg]
http://www.biyografist.co...orumlar/robert-pattinson/

herkes bir şey vermek derdinde. ne ayak??
hayır diyemiyorum sözlük. sonunda da üzülen hep ben oluyorum.

biz arkadaşlarla haftada bir stüdyoya gideriz *. ben 5 aydır klasik gitar kursuna

gidiyorum ve bana bass 'çaldırıyorlar' -elektro çalamıyorum bası da sevmiyorum-. 2 hafta önceden ayarladık perşembe

bakırköy meydana stüdyoya gidelim diye. ben perşembe için olur dedim *. ama sonra

çarşambaya aldılar üstelik okula gelmeyecektik. çarşamba olmazdı ve hayır diyemedim. sonra salı günü aileme söyledim

gidebilir miyim diye izin vermediler*. sonra haber verdim gelemiycem diye.ısrar ettiler okula

gitmiş gibi yap sonra gel son günde yaptığın iş mi vb. dediler.ben de iyi tamam dedim.

okula arabayla gittiğim için 8.20 de okula vardım. 10.00 da stüdyoda olcaktık. ben de zorla gittiğim için içime bir şey

oturmuştu adeta ve en azından ilk derse giriyim sonra izin alır çıkarım dedim. haber verince tedirgin oldular ''ya

çıkamazsan, vb.'' dediler. birinci ders bitince müdür yardımcısı ben ve başka bir arkadaşımı çağırdı. '' dün neden derse

girmediniz evladım ? '' , bizde ''şey hocam , ıı '' gibi kıvırtan cevaplar verdik. o da ''kaçmış sayıldınız bu bir

disiplin suçudur , bi daha olmasın'' dedi. şimdi böyle bir olaydan sonra aynı hocadan izin almak olmazdı , kaçarsam ve bu

öğrenilirse kesin disipline giderdim. o yüzden okulda kaldım anlattım durumu. onlar da ''ayıp amk , dedik o kadar gelme

okula ektin resmen bizi , vb. saydırdılar işte. o mesajdan beri onlarla hiç konuşmadım sadece kırgınlar mı yoksa küsmüyüz

bilmiyorum.

okula gelince üzerimden bir yük kalktı adeta ama en başından söylemeliydim. hepsi benim mallığımın sonucu. bunun yanı sıra annemi kandırabilirdim , ruhu bile duymazdı.

ona yalan söylemediğim için içim rahat ama arkadaşlarımı ektiğim için üzgünüm.
platonik aşkı plato da yaşayan insanların yaşadığını sanmak.*
güncel Önemli Başlıklar