bugün

bazen yorulduğumu hissediyorum. hayatın beni yorduğunu ve çok şey istemememe rağmen cok şey istiyormusum gibi davranıldığını görüyorum.
yalnizım hayatta. sevincimi paylasarak cogaltacaģım uzüntümü paylasarak azaltacağım biri yok.
en yakınım dedigim kişiler de arkamdan vuruyorlar beni.
ben kimim ki bu dünyada? kimin umrundayım ki? 5 gün olmasam ortalarda kim tarafından farkedilirim?
yaptığım bir şeyden çok pişmanım. etkileri hayatımdan asla gitmiyor. beynimden de.

şuanki aklım olsaydı asla yapmazdım.
sözlük kafayı yemiş amk..
bi tripler bi tripler..
ya gençler hem ergensiniz hem de bahar aylarındayız.. yaşadıklarınız çok da ehemmiyet arz eden şeyler değil..
biyokimya desem dayak yer miyim?
Keşke demeyi hiç sevmesem de keşke dediğim günlerden biri oldu bugün.
Dünya büküldü.
Bugun dersten biraz erken çıkayım da eve gidip sınavıma çalışayım dedim. Yalan. Ders çok sıkıcıydı o yüzden çıkayım eve gideyim de dersime çalışayım dedim. Baktım arkadaşlar da çıkıyor. 10 dk onlarla oturayım dedim bu sefer. En az 20 el langırt çevirdik. Sonuç ne ders çalıştım ne dinlendim. En önemlisi de bileklerim felç.
En kötü gün bugünse bugün de en büyük Fenerbahçe. 10 yılda 1 şampiyon olanların zoruna gitmesin. Evet.
kedi seven erkeklerin, içlerinde ibnelik barındırdıklarına inanıyorum.
iğde kokusu olmasa yaşanmaz bu dünyada.
Bir misafir olasım var. Söz uzun kalmayacağım.
Yarın teyzemin doğumu var, ikiz oğlanlar geliyor. Ayrıca her saat başı ömer koç'u stalklıyorum.
Mazoşistim. Şaka şaka yalnızca öldürmeyen acı güçlendirir diyorum.
görsel
Seviyorum.
zamanın birinde biri sen radyocu olmalısın ses tonun çok güzel ve çok akıcı konusuyorsun demişti. ama o şiir okuyan zamazingolardan değil espritüel olanlardan. şuan canım çok sıkılıyor ve acayip konusasım var keske radyocu olsaydım diyorum. ama kendi kendime.
Ben artık olduğum kişi değil olmayı istediğim kişi olmak istiyorum. Çünkü bu ben boş, bu ben yaşamaya müsait değil.
Artık bende birileri tarafından umursanmak sevilmek istiyorum bıktım artık ya.

Çok mu şey istiyorum be sözlük ?
dedem öldüğünde, abim ameliyata girip çıktığında aramadın, doğum günümden bir gün sonra arayıp erkek arkadaşının annemin facebook hesabında unutulmuş fotoğrafları sorun ettiğini söylediğin günün gecesi, arayan numara yok olarak arandım. aynı senin ve erkek arkadaşının beni aradığı gibi. o güne kadar hiç aranan numara yok tarafından aranmamıştım.

seninle konuştuktan saatler sonra yeniden arandım. ve benden hoşlandığını söyleyen bir kadına yine seni beklediğimi söyledim. biliyorum, sendin. veya erkek arkadaşın. yaptığımı güzelleştirmek, yüceltmek istemiyorum ama. tüm bunlar olurken, ben yine seni beklediğimi ve bekleyeceğimi söyledim. ha o gün değil de başka bir gün, numarası gözüken bir yerden aransam ve aynı şeyler söylense, ben de aynı şeyi söylerdim. zaten telefondan arayıp, böyle bir şey söyleyen kim kaldı ki? telefon da olmasaydı, karşıma biri çıksaydı da aynı şeyi söylerdim. nitekim 7 ay 7 gündür yaptığımdan farklı bir şey değil.

bekliyorum işte. sen gelene kadar hiçbir yere gitmeyeceğim. geldiğinde de doğru beşiktaş evlendirme dairesi. yeter.

ayrıca erkek arkadaşın anneme mi yazılıyor? onu bulup fotoğraflarına bakmak nasıl bi sapıklıktır?
Onun gelmisini geçmişini sikecegim haberi yok. Bunlar iyi günlerin amini siktimin kallesi.
Yaşlandıkça tahammülsüzleşiyorum kendimi zamana karşı bir yarışta hissediyorum ve aklıma game of the thrones taki söz gelip duruyor.

" sikeyim kaderi, sikeyim kehaneti, bizden olmayan herkesi sikeyim"
bu aralar en büyük hevesim küçük bir dükkan açıp, butik olabilir, çikolatacı olabilir, cafe olabilir, önüne sandalyemi atıp akşama kadar çay sigara içmek, yandaki esnaflarla, gelen gidenlerle sohbet etmek. içimdeki iş kadını seyahate çıktı.
Şehit haberleri geldikçe kahroluyorum.
Bu saatte neden uyanığım lan yarın tonla iş var. Kafama mıçayım.
Canımı söktü bu edebiyat be.
vücudumdaki yara izlerini seviyorum. boynuma atılan 15 dikişten incecik bir iz kalmasına üzüldüm. bazen üzerimde sigara söndürüyorum.
Şu an bir otobüs yolculuğu yapmaktayım, tekli koltuktayım, içerisi loş, kulaklığım kulağımda istediğim müzikleri dinliyorum, öte yandan firmanın verdiği dondurmayı yiyorum. Her şey iyi güzel gibi görünüyor dışarıdan bakılınca ancak müziğin ritmine kapılıp da kafamı cama yasladığımda eskisi gibi hayallere dalamıyorum, öyle hissizleştim ki bu canımı bile sıkmıyor. Farkındayım bu eksikliğimin hem de kaybettiğim ilk andan itibaren, yine de tekrardan elde etmek gibi bir istek de yok içimde. Hissettiğim tek bir şey var; hiç istemediğim bir yolculuktayım şu an, sanki yanlış zamanda yanlış yerdeyim.