bugün

sevginin kolay kolay tuketilemeyecegine inaniyordum, ama basardim.
keşke keşke okula gitseydim demeseydim. kendime ihanet etmiş gibi hissettim.
hani çocuklara sorarlar ya; niye ağlıyorsun yavrum, diye; derin bir yara içinde bir yerlerde kanadığı için ağlar ama soruyu soran amcaya der ya; mavi kalemtıraşımı kaybettim. diye. ben de öyle kederleniyorum işte...
uykum geldiğinde istediğim kadar uyuyabilme ve başkalarının gürültüsüne uyanmama lüksümü geri istiyorum.
en büyük inançsızlığımdır artık inandıklarım.
göbeğim var ve bundan çok hoşlanıyorum.
itiraf ediyorum: Deplasmandan yatıya misafir geldiğinde çok sövüyorum..
depresyona girdim sanırım, hatda sanmıyorum girdim bayağida olmuştur gireli, nasıl çıkarım hiç bir fikrim yok, internetden baktım 10 depresyon özelliği icinde bende 12 tane var, ek bile çıkıyorum üstüne. hiç bir şıkda bu kadar doğrum olmamışdı hayatla ilgili.
geçirdiğim tramvanın etkisinden kurtulamıyorum. bütün sınav boyunca ensemde bitip kağıdımı olduğu gibi geçiren harkulade(!) insan imalı bakışlar ve laf sokmalarımdan sonra bana sınav sonu şu cümleyi kurdu: "ben kopya çekemedim ki o kadar kilodan nası göreyim kağıdı?" gel de katil olma!
ruh hastası bir ilişkim var gerçekten.
bu da böyle bir anketti

eklemeden duramama: değilmiş aslında mesela. eksilemiş arkadaş, bir bildiği var herhal.* te allaaam
deli gibi ders çalışmam lazım ama ben hala sözlükte zaman geçirip gönlümü eğliyorum.
aşık olmak istiyorum ama olamıyorum. karşıma çıkanları hiçbir zaman beğenemiyorum.
evi terk etmek istiyorum ama annemi çok seviyorum. ailenin toparlayıcısı olmaktan bıktım ama ben olmayınca herkes bir tarafa dağılacak biliyorum. artık yalnızlıktan sıkıldım ama bunu değştirmek için hiçbir çabam yok.
of ne çok dolmuşum sözlük. *
isyerinden ayrilmayi düsünüyorum. ama daha söyleyemedim müdüre yönetime filan. hayir müdür daha bu sabah dedi ki "agustostan sonra, yeni bir toplanti takvimi olusturalim".

iyi fikir

diyebildim sadece.
+çok salakça lan sözlük. ayrıca sana lan demeyi seviyorum neyse; oğlum ben çok pis bi sokakta oturuyorum ağzına zıçayım ya valla sokağın ismide ful öyle sokak ismimi olur lan. bu sokakta her türlü insan var her gece kavga oluyor oğlum bir nevi burda fight club kurduk diyebilirim. bu yazıyı yazarken gene kavga oluyor.

+ oğlum benim anten bozuk tek stv çekiyor, bu yüzden psikolojim bozuldu. artık insanlara bir iyilik yaptığımda fonda ney çalıyor o kadar ciddi. sanırım şizofren oldum, hayır ilerde şizofreni, psikoz manik depresif'e çevirir lan belki. allah'ım yardım et.

+ dün gece korkudan altıma zıçıyordum sözlük. saat 3 gibi uyandım ve kulağıma kuran sesleri geliyordu. bir irkildim gecenin o saatinde dedim ' kaa buraya kadarmış oğlum azrail canını almaya geliyor.' sonra sesin komşudan geldiğini anladım rahatladım. ama gecenin 3'ünde neden sesli kuran okuyorsun ki niye geriyorsun beni, ayrıca bu komşum tef çalıp ilahi sölüyor.

+ gecenin köründe yüksek sesle müzik dinlemek bana çok karaktersizce bir davranış olarak geliyor sözlük. komşun gecenin köründe yüksek sesle müzik dinliyor, gidiyorsun kapısına ' müziği kapatır mısın? ' diyorsun, kapatıyor. yani yaptığı işin arkasında durmuyor, diyemiyor ki ' yok birader ben bu gece son ses müzik dinleyeceğim, sabaha kadar eğleneceğim. ' öyle dese bana delikanlı gibi bende ona göre bir tepki veririm sonuçta.
kelimelerim bitmiş, çok olmuş. daha yeni farkettim ama.
(#7693001)

bu entryi kendimin yazdığını unutup okudum ve saçmalamış olduğumu farkettim. hatta öyle ki yapabilsem eksiliyordum. hiç de ilginç bir detay değilmiş.
Form yiyorum, Formda kalamıyorum.
yine yazıp yazıp sildim...
anlatamıyorum işte...
sözlükte yazan, her olaya ideolojik gözlükle bakan yazarları gördükçe ülkemden ümidimi kesiyorum. Sonra da bakıyorum, türk gençliği bu değil. peki o zaman nasıl seçmece oluyor sözlükler (ekşi mekşi hepsi aynı). anlamak mümkün değil. anlayamıyorum sözlük. çıkamadım ben bu işin içinden.
Bazı geceler uyumadan önce hayatımın en kötü günü nasıl olur diye düşünüp hayal kuruyorum ve ağlamayı seviyorum. Mesela dün gece babamın öldüğünü düşündüm ve sessiz sessiz, ağlaya ağlaya uyudum sözlük. Hayat ne zaman ne getirir kimse bilmediğinden kendinimi en kötüye hazırlıyorum sanırım. Evet deliyim.
facebook u ve sigarayı bırakamıyorum .
cok umursamazım.
bak şimdi güzel kardeşim:
önümün çok açık olduğu, bayılarak olmasa da severek yaptığım bir işim var. zaten içimizden kaçı hayalini kurduğu işle uğraşıyor ki... öyle bir ülkede, öyle bir sistemin kurbanlarıyız ki; bu pek de mümkün değil, öğrenmiş bulunmaktayım. ama herşeye ramen mutluyum...

ailemle olan ilişkilerim gerçekten süper. zamanında ve kısa bir zaman (birkaç ay) öncesine kadar benim de ailemin içinde sıkıntılar oldu. üzüntüler yaşadık. zaman zaman yine sorunlarla karşı karşıya kalıyoruz... ama bi elin parmakları gibiyiz. hangisini kesip atabilir, hangisini kullanmadığımızı iddaa edebiliriz ki? olur öyle aile içinde... kısacası canımdan çok sevdiğim bir annem, dünyalara değişmeyeceğim ablam, canım, bebeğim, bitanem, ruhumun ışığı minik yeğenim, derin'im... bir "tede" (teyze) desin, bi öpsün... öliyim koymaz... etimden et, canımdan can alsalar ruhum duymaz... öylesine bir şey... mutluyum...

beni çok sevdiğini bildiğim bi sevgilim var. gerçekten çok komik, çok keyifli, çevremizdeki herkesin gıpta ile baktığı bir ilişkim var.. birbirimiz için yaratılmış gibiyiz. aynı anda aynı şeyleri düşünüp-hissedip-aynı kelimelerle dillendirebilen insanlarız. herşeyden önemlisi çok komiğiz... eğlenirsiniz yani bizi görseniz... seviyorum onu. aşkla değilse de büyük bir saygıyla. bazen inanılmaz bir kıskançlıkla. zaman zaman şehvetle. kimi zaman ihtirasla, tutkuyla... ama bi şekilde hep seviyorum. hiç mi tartışmıyoruz? elbette kavgalarımız, küslüklerimiz, fikir ayrılıklarımız oluyor. birbirimizi kırdığımız zamanlar mutlaka olmuştur.. kötü dönemler geçirdiğimiz... ama bunlar bizi pekiştiriyor biliyorum... bu yaz sonunda nişanımız olucak. işte yuvarlanıp gidiyoruz... mutluyum...

yarın büyük gün. yıllardır bitiremediğim okulum için nihayet noktasına gelmiş bulunmaktayım. günlerdir ders notlarım elimde olmasına ramen hiç çalışmadım. yarın iş yerinden izin aldım. gelmeyeceğim ve bu akşamdan başlayarak deli gibi ders çalışıp, o dersimi de vereceğim... kararlıyım. en kötü ihtimalle bütünlemede... ama mutlaka bu yıl, bu dönem... umutluyum. mutluyum...

çok değer verdiğim arkadaşlarım var. kimseye değişmeyeceğim... bilirim ki naparsam yapayım, nasıl olursam olayım hep yanımdalar. gerçek dostlarım onlar benim. iki elleri kanda olsa da, sesim kötü geldiyse.. bitmiştir.. işime yaramayan, beni tüketen, bana zarar veren ya da verme potansiyeline sahip herkesi sildim attım hayatımdan... az ama öz kaldı... böyle dostlarım olduğu için mutluyum...

kendimle ilgili bir sıkıntım yok. fiziki sağlığım yerinde çok şükür. elim yüzüm düzgün. mutlaka kusurlarım vardır ama kompleks yapacak yapıda bir insan olmadım hiç... kendimi çoook seviyorum. megolamanlık değil bu. aynaya baktığımda mutlu oluyorum. saçım başım düzgün olmasa da, makyajım olmasa da, herşey kötü gittiği zamanlarımda bile, parlayan bir çift gözle mutlaka karşılaşıyorum. kendimin umut edebilme huyunu seviyorum. o umuttur parlaklığı veren...

aşırı derecede borçlarım vardı. bundan önce çalıştığım yerde aldığım maaşa göre yaşamayı öğrendiğimden, bankalarla, turkcelle,evkurla ve bilimum senet-taksit-borç-alacak ilişkkisi ile idame edilen firma/şirketler ile sıkıntım vardı. onları da hallettim. artık yediğim önümde yemediğim ardımda. istediğimi giyiyorum, istediğim yere gidiyorum, istediğim şekilde yaşıyorum... çok mutluyum...

peki bunları neden mi yazdım?...
ne hava atmak...
ne bişeyleri kanıtlamak...
ne de başka birşey...
asıl anlatmak istediğim şu ki, ben aslında çok mutsuzum. yani değilim ama öyle bir bunalım, öyle bir buhran ve öyle bir karanlık ki içinde bulunduğum; kimi zaman nefessiz kaldığımı hissediyorum. bu da bir süreç. gelip geçecek biliyorum. ama süreyi kısaltmak için ne yapıyorsam olmuyor.
ne rahat kıçıma battığından böyleyim, ne de şımarıklığımdan...
neden mi? adı aşk sebebimin...
belki aşk bile değildir. sadece takıntıdır. yaşanmamışlıkların kalbimde sıkışmışlığıdır... adını bilmiyorum. aslında hayatın bana sunduklarına hakaret ediyorum. kızdırıyorum şansımı. felek sillesi yemişliğim-bi nebze olsa da-vardır. ama bu halim nihayetinde yediğim sille değil kötek olacak biliyorum...
sırf kendimi tutmak adına telefonlarımı değiştirdim. numaralarını sildim. ezbere filan da bilmiyordum zaten iyi oldu. kendimi ilişkime ve geride kalanlara vermeye çalıştım. heryerde bir şekilde karşıma çıktı... unuttuğum bütün hatıralarım periyodik aralaıklarla canlandı kafamda. zihnim, unutmamam için, moralim bozulsun diye ne gerekiyorsa yaptı bana... ilişkimi sonlandırıp ona koşmayı denedim... sözlerinden yola çıkarak kapısı sonuna kadar açık bekliyor sandım. bazı şeyleri göze aldığımda anladım ki, kapısı aralık vaziyette, ve girebilmek için önce destur almak lazım... şimdi uzaktan takipteyim hep. engel olamıyorum kendime... bir mutsuzluk var onda da... bir hüzün var kirpiklerinde biriken... bir acı var yüreğini dağlayan ama benden mi bilmiyorum...
özlüyorum. hadi resimlerine bakiyim biraz durulurum diyorum. resimlerine bakınca hiçbirşey hissetmiyorum. ben sadece yanındayken hissediyorum içmdekileri.
tuhafım. anlaşılmazım. kendime konduramıyorum bu durumu. kızgınım kendime. kendime ondan daha fazla nasıl soyutlarım diye düşünüyorum. çok ağrılı çıkan bir çıban gibi... bütün ağrısına, acısına, kanamasına ramen patlatıyorum. kıvranıyorum acısından. yeri zonkluyo resmen. bütün iltihap akana kadar upraşıyorum. o gün yanlızca yeri ağrıyo. normal bu diyorum, olur o kadar... yatıyorum. sabah kalktığımda, eskisinden daha büyük, daha iltihaplı, daha ağrılı buluyorum... sonra yine aynı işlem... sonra yine aynı kısır döngü...
tahammülsüz, sabırsız, devamlı suratı asık, günde en az 1 defa ağlama nöbetleri geçiren, tuhaf bir mahluk oldum. yıkık bir haldeyim. görseniz tanıyamazsınız... zira ben, her sabah yeniden tanışmak zorunda kalıyorum kendimle...

ben gerçek beni özledim...
bu sabah bir saatten fazla kahvaltı yaptım sözlük. *
niye etrafimda hic kimseyi bulamiyorum gercekten ihtiyacim oldugu vakit? hayir nereye kayboluyor hepsi birden ben anlamiyorumki, sabah beri (sozde!)arkadaslarimdan hic degilse bitanesine ulasayimda sinavdan once yardim almam gereken 15 dk lik kisma bi el atsinlar diye ariyorum ama hic kimsenin 15 dk vakti yok! zaten sinirliyim evraklarim eksik okulda da bulamazsam sinava almiycaklar belki bi de bir basima kalinca boyle tokat gibi oldu zaar... cok sinirlendim dur sen ben de hafta sonu aradiklarinda musait olmam odesiriz!
gerçek bir tane bile dostum yok şu üniversite okuduğum yerde sözlük. sınıf arkadaşlarımla en fazla muhabbeti final döneminde kuruyoruz. sadece mecburi arkadaşlıklar, pragmatist yaklaşımlar... hiç böyle hayal etmemiştim, hayal kırıklıkları ayağıma batıyor şimdi...beni mutlu edebilen, gerçekten konuşabildiğim sadece sevgilim var o da şu an çok uzakta, özlüyorum.
gitmek istiyorum, çakılı kaldım burda sanki.

ne ümitlerle, nasıl büyük bir sevinçle gelmiştim oysa ki... hiç ümit etmeseydim, daha mı az canım yanardı sözlük?