bugün

itiraf ediyorum; burnumu karıştırmayı seviyorum.
Şimdi eşim dostum beni yastayım sanıyor. Hastayım hiçkimse bilmiyor.*
dişi maymunların götünü kim kaldırdı lan.
metro ne kadar boş diye düşündüm bu akşam, sanki her akşam gördüğüm ve sıradanlaşan yüzler yok gibiydi ya da ben yoktum o an'dan itibaren. vücut ısımın yükseldiğini ve nefes alışımın hızlandığını, kalbimin göğüs kafesime daha hızlı çarptığını hissetmeyeli ne kadar uzun zaman oldu diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. rayların üzerinde dönen tekerleklerin her sarsıntısını hissedecek kadar da bilinçliyim...
bir an iyi ki son durakta iniyorum, yoksa yine döngüsel olarak yaşadığım yanlış durakta inme sendromunu yaşayacakmış gibi bir his var içimde, engel olamadığım.
her akşam bindiğim otobüste boş bu akşam, nerede ki tüm insanlar? nerede aynı yüzler? nerede gölgeler? nerede ağlayan ufak sarışın kız, nerede eşi ile rutinleşen kavgalarını eden kadın?... umurumda da değil, özlemişim bu yalnızlığı...
trafik olağan akışında, karşıma oturan kızın dudaklarından alamıyorum gözlerimi... vücut hatlarına bakmamak için cam' a çeviriyorum başımı, akıp giden ağaçların yapraklarında ki ahenge bırakıyorum benliğimi... tam o sırada bir kadın bindi otobüse, siyah dalgalı saçlı, esmer tenli, üzerinde mor, beli kemerli ince bir bluz... gözüm bir an çenesinde ki gamzesine kaydı, ben gamzesinde kaybolduğumu hissederken, diğer tüm boş koltukları umursamadan yanıma oturduğunu far kettim. yüzümde ki aptal gülümseme ile tekrar yaprakların ahengine dönmek istedim...
belki gözlerimi çevirmeyi başarabilmiştim ancak kalbim ve zihnim hala gamzesinin güzelliğinde, saçlarının dalgasındaydı... daha önce hiç hissetmediğim bir heyecan ve ürperti sarıyordu benliğimi, nefes alış verişlerim daha da hızlanıyor, göz bebeklerimin büyüdüğünü daha fazla hissediyordum... sahi ne kadar olmuştu bunları hissetmeyeli? ama biliyorum ki zaten, antrenmanlıyım... teslim olmaktan başka seçeneğim olmadığı halde, savaşacak kadar güçlüyüm...

bir an yüzümü istemsizce onun tarafına çevirdim, yakaladı bakışlarımı... usulca elini uzattı elime, sanki kalp atışlarımı parmak uçlarımda hissediyormuşçasına dokundu... sevdi, sevdi, sevdi...
korkma dedi, korkak insanları sevmem ben...
ağzımı dahi açmadan, anlattım tüm hislerimi, yaşadıklarımı o kısacık göz göze geldiğimiz an'da... tanıyordu artık beni, en azından öyle olduğunu göz bebeklerinin derinliklerinde okuyabiliyordum...
göz bebeklerini seyrederken hayranlıkla, bir an elimi tuttu ve hadi iniyoruz dercesine, usulca ayağa kaldırdı... nereden biliyordu ki ineceğim durağı? daha önce hiç rastlamadığım birisinin beni bu denli tanıyor olmasına hiç bir anlam yükleyemiyordum, hoş umurumda da değil zaten... çenesinde ki gamzesi ve dudaklarının kırmızısı tüm benliğimi alt üst etmeye yetmişti...

aynı durakta inip, her gün evime giderken bastığım ayak izlerimi takip ederek evin kapısına kadar yürüdü benimle... annemin her akşam geliş saatim de balkonda bekleyişine alışması gerektiğini söylemek istedim bir an, onun varlığının hissettirdiği özgüven ile gülümsedim anneme...
annem yine o sevinç ve merak dolu göz bebeklerini dikti gözlerime, hoş geldin dedi usulca... yanımda ki güzel kadını umursamadan...

hiç bir şey söylemeden, usulca bıraktı elimi "buraya kadar güzel çocuk, bundan sonrasını yalnız devam etmektesin" kelimeleri döküldü dudaklarından... "neden" diye sordum... "ben bunalırım fazlası ile, yalnızlığına geri dön" dedi... "peki" demekten başka seçeneğimin olmadığına pişman bir şekilde yine de döküldü dudaklarımdan...
"peki"...

apartmanın kapısını açarken tekrar baktım "belki bekliyordur, gitmemiştir, sadece güçlü olmam için söylüyordur" düşünceleri ile...
ancak hiç bir iz yoktu... kokusu dahi karışmış, kaybolmuştu gökyüzünde...

annem yine klasikleşen "aaa geldin mi" diyerek açtı kapıyı, sanki balkondan görmemiş, sanki zile basmadan kapıyı açmamış gibi...

hemen boynuna sarıldım, "ne kadar güzeldi gördün değil mi anne, saçları, gözleri, dudakları, teni, ya çenesinde ki gamzesi?!"...

kimden bahsediyorsun oğlum, sesi ile irkildim bir an...

"yanımda ki kızdan, hani biraz önce balkondan bakarken yanımda idi!!!" diye yükselttim sesimi, kırılmaması için hayallerimin.
"haa evet, sarı saçları ipek gibiydi" cümlesinin sonunu beklemeden, kapıyı usulca kapattım ve odamın yolunu tuttum...
.

11.04.2014

tekrar hoş geldin... fazla yakma bu sefer canımı, biliyorsun kırık tüm duygularım...
Narsistim sözlük, benlik sevgim ve saygım üst düzeyde.
Iyi nasıl opusulur bilmiyorum sözlük. Iyi mi öpüşüyorum kotu mu onu da bilmiyorum. Ne hoşuna gider erkeklerin o da çok karmaşık.
Bazen ne yapıyorum ulan ben şimdi dediğim çok zaman oluyor.Arkama bakıyorum geride bir şey bırakmamışım.Tamam 40 yaşımda değilim de yine de insan geride bir şeyler kalsın istiyor.Bir film izledim bugün o filmle ilgili araştırma yaparken bir şarkı geldi denk çok güzel şarkıymış dinledim mutlu oldum.Böyle şeylere mutlu oldum hep hala mutlu oluyorum muhtemelen de olmaya devam etcem.Başta anlattığım şeylerle bunların ne alakası var dersi
en-belki okursan bunları, inan ben de bilmiyorum.Belki de biliyorumdur anlatmaya değecek şey değildir.Neyse şarkı bu.
http://www.youtube.com/watch?v=R_0JDJWMb_M
Yalniz kalmaya alistim artik yalniz kalmak ister hale geldim, bugun internetten depresyon testine girdim sınır 17 puanmis benim puanim 32. Korkuyorum sozluk ya delirirsem dusunmekten?
genel kültür takıntısı olan bir kişiyim hangi ülkenin başkentinin ne olduğu ve havalimanının adının ne olduğunu sokak cadde takıntısı olan bir insanım zor gerçekten zor.
Ben dedemi görünce dedem konuşmaya başlayınca ne yaptın kara kızım deyince babamı özlüyorum çok özlüyorum...
3 haftadır bilgisyarım bozuk ve internete telefondan zar zor giriyorum. ne gariptir ki sözlükte en aktif olduğum dönemdeyim. özetle; ulu'nun mobil versiyonu gerçekten çok iyi.
En yakın arkadaşım rujunu kullandıktan sonra ortalıkta bıraktığım için bana bağırmıştı. Ben de ruju gizlice tuvalete sürmüş sonra yerine koymuştum. Pişman mıyım ? Asla!
Ulan küçük kız yaktın beni okula gitmediğim her gün üzülceğim aklıma gelmezde acaba bi yerden numaranı bulsamda buluşsakmı falan diyorum ama nerde o cesaret ben seni okulda kıstırmazsam şerefsizim gel buraya tatlıcık geeeeel.
uyuyorum sözlük boyuna uyuyorum. belki rüyamda güzel birşeyler görürüm diye durmaksızın uyuyorum.
bugün beni görmemezlikten geldi kesinlikle. ona ilk defa el salladım, iyi günler diyecektim ancak beni görmemezlikten gelince yüzümdeki boş gülümseme anında hüzüne dönüştü ve boş bol salladığım elimi ağır ağır indirdim.
ne ara 12 oldu lan?
Hayatımda en çok mutlu olduğum an colada ismimi bulmam olmuştu. Fakir miyim neyim.
üşenmedim gittim 20 liraya atari aldım. 9999 in 1 kasedi de içinde. bu sefer gerçekten 9999 tane oyun vardır diye umut ettiydim ama sonuç yine hüsran.*

edit: duck hunt oyununundaki teknolojiyi de şu yaşıma geldim hala çözemedim.
hiç sevenim yok la buralarda.
hakkımda da iyi yazanım yok.
eskiden arkadaşlarım vardı baya arkadaş ama iyi günlerdi bundan 3 yıl öncesi..
zaten hayat çok sıkıcı.
24 yaşındayım, okulum bitmek üzere, rahatsızım, sürekli sırtım ağrıyor ve bu yüzden çalışamıyorum. hatta bu yüzden önümde bir hedefim bile yok. her gece düşünüyorum ne bok yiyeceğimi, bu uzun ve karmaşık hayatta. sahi, ben ne bok yiyeceğim?
bugün işten eve dönerken yerde 100 lira buldum. çok sevindim lan sanki sayısal lotodan trilyon çıktı amk. sonra gittim bi güzel yemek yedim. üstüne de çerez ve votka aldım eve geldim. tam apartmana gircem bir baktım yerde 50 lira. ulan gülmekten parayı yerden alamadım. ölcem mi nedir anlamadım ki, ölüm iyiliği geldi üstüme galiba. neyse aldım onu da çıktım yukarı. kapınının önüne elektrik faturasını bırakmışlar. 58.5 tl. votkanın üstünden kalan parayı da ekledim yarın yatırcam. kısa günün karı allah bereket versin.
unutkanlığım yüzünden burada ki 3. hesabım.
bıktım yahu.
unutkanlık başa bela sözlük.
bazen aynanın önünden geçerken kendimi ne kadar çok sevdiğimi fark ediyorum, iyiki varım. beni gidi sevimli varlık.
bugün nedense harika hissediyorum ters bir şeyler oluyor diye tırsmaya başladım.
Baktı baktı gitti..