bugün

Yerel kanalda 'Bursa'nın kestanesi, okka çeker beş tanesi' espirisi yapan orman bölge müdürünün; 'yanan ormanlara üzülmektense kurtardıklarımıza sevinelim' demesini nomal buluyorum.

ve sonra ekledi; 'biz zaten halkı bilinçlendirmek konusunda çeşitli çalışmalarda bulunuyoruz.'.
bu ramazanın tek sevdigim yanı aman pardon en sevdigim yanı bu saatlerde başlayan sahur programları.. sonunda biri gecemize yoldaş çıktı sözlük.
bazen insanlar öyle komik anılar anlatıyolar ki sözlük, mk uyduruyo mu la acaba diyorum içimden.. çekemiyom galiba. çok üzülüyom. neden benim de böyle anılarım yok.
hayatim boyunca yalnizligi hic boyle hissetmemistim sanirim.
insanların sevgili muhabbetlerinden nefret ediyorum.

"aşkım" kelimesi beni deli ediyor.
herkesin dilinde bir aşkım. yeter amk!
5 dakikalık şarkı, bir milyon hayal...
* boşa geçen günlerimden nefret ediyorum. çabucak geçsin istiyorum sonra aklıma " geriye dönüp baktığınızda aslında hep beklediğiniz, yaşamak istediğiniz hayatın bir şeyleri bekleyerek geçirdiğiniz hayatınız olduğunu göreceksiniz" sözü geliyor. iyi söylemiş shopenhauer.

* o değil de bak şimdi aklıma geldi yine. bu adam yüzyıllar öncesinde yaşamış bir insan. ben burada gelmişim onun söylediği bir şey üstünde düşünüyorum. ne insanlar varmış bee. olacak da. ama ben bunların hiçbiri olamayacağım. bir gün ölüp gittiğimde arkamdan üzülecek, bir şeyler diyecek birisi bile olmayacak. boş boş gideceğim buradan. ne zaman nerede bilmiyorum ama boş olacak. hissediyorum. inşallah yanılıyorumdur.

* 2- 3 saat sonra yola çıkacağız. yine içim sıkılıyor. canım sıkkın. kimseye söylemem bunu. anlamazlar çünkü ne hissettiğimi. ağlarım belki de kendi kendime. bu sıkıntının nedenini de düşünürüm her seferinde. yıllardır çözemedim.

* anneannemi çok seviyorum. onsuz bir hayatı düşünemiyorum ve ondan önce ölmek isterdim. ama çok bencilce biliyorum. eğer doğum, yaşlanma ve ölüm diye bir şey varsa ve bu ölümler genelde sıralı gerçekleşiyorsa bunun sebebi olmalı ve var.

* tanımadığım insanların ne yaptığını düşünmekten zevk alıyorum. mesela şu anda karşı apartmanda bir evin lambaları yanıyor ve ben oradakilerle ilgili bir sürü hikaye uydurdum.

* sessizlikten nefret ediyorum. sessizlik en gürültülü çığlıktır.

* bazen bütün insanlar kısa süreliğini de olsa şu anda olsun diye dua ediyorum. hiç kabul oldu mu merak ediyorum.

* yıllardır bu sözlükte dolanırım. her hesap alışımda ilk girdiğim entrylerin çok kaliteli olduğunu düşünüyorum diğerlerine göre tabii. ama sonrakiler tam bir felaket oluyor. saçma sapan konularla ilgilli gereksiz şeyler yazıyorum. ulaşınca kıymeti kalmıyor herhalde yazarlığın. başka şeylerin olduğu gibi.

* insanlar bu yaşama sevincini nasıl buluyorlar merak ediyorum. nasıl bu kadar mutlu oluyorlar ya da mutlu görünmeyi başarabiliyorlar. ben de öyle olmak isterdim. canlı, hayat dolu.

* keşke mecbur olduğumuz için yaşamak zorunda kalmasaydık. seçme şansımız olsaydı. ya da iki ölüm zamanımız olsaydı. biri gençken diğeri yaşlanınca ve isteyen ilk hakkını kullanabilseydi, istemeyen de yaşasaydı sonuna kadar.

* intihar suç değil hatadır demiş birileri. bence pek bir farkı yok ikisinin de. sahip olunan ideolojiye göre değişik şekilde söylenen ve aynı kapıya çıkan şeyler.

* sosyal çevremde kimsenin bunları yazanın ben olduğumdan haberi olmayacak. eğer olursa anında sileceğim bunları.

bunu okuyan birileri belki de kendilerine dair bir şeyler bulacak. tabii okuyan olursa. yalnız değilizdir belki de?
beni seven tek bir arkadaşım bile yok. insanlar beni sevmiyor ama yine de yaşıyoruz şükürler olsun.
Bana bu kadar derinden ozlem duymayi kim ogretti?
Hala herhangi bir yabancı kurumun haritasında Avrupa kıtasına 'lan acaba bizi de almışlar mı' diye bakıp bizi de Avrupa sınırları içerisinde görünce içten içe seviniyorum.
eğer o'nun resmine bile bakamıyor, utanıyorsan... bu ne demek? işte bunu merak ediyorum.
Daha kararlıyım.
buraya yazamayacağım itiraflar olması bile kaderimin ne menem bişi olduğunu gösteriyo aslında. siz siz olun itiraf edebilecek durumda olduğunuza şükredin.
insanların düşüncelerini okuyorum.
bi şekilde itiraf etmem lazımdı, çıldıracaktım yoksa.
5 ay kadar önce fitnessa gidiyordum.Hayatımın büyük bir parçasını kaplıyordu çünkü gidenler bilir ki 1-1,5 saatlik çalışmadan çok daha fazlası yediklerinize içtiklerinize dikkat etmek , uyku düzeninizi sağlamak gittiğiniz günlerle dinleme günlerinizi iyi bir şekilde dengelemek... Fitnessa başlamamdan yani 1,5 sene geçmesinden bu yana hayatımdaki değişmeler bununla sınırlı kalmadı kızlarla aram zaten iyiydi fakat vücut ölçülerimin bir hayli gelişmesiyle cafede oturan kızların bile göz hapsine tuttuklarına şahit oldum artık hoş çocuk ,yakışıklı erkekten öte bilinçaltında bir sex makinası imajı çiziyordum. Bazı kızlarda bir hayli iri olan kolumu mıncıklıyorlardı bir sıksana çok büyükmüş diye *. Bazı nedenlerden dolayı spora ara vermem gerekti kas kütlemin bir kısmını kaybettim yeme içme düzenimi bozdum 1 gün bile sporu aksatınca hayıflanan , o zorlu antrenmanlar sırasında " ilk sabun kahramanların küllerinden yapıldı acı yoksa zaferde yok " diye içinden tekrarlayan , spordan çıkınca ton balıklı salatasını hazırlayan yatmadan önce special K tarzı lifli gıdalar tüketen insan gitmişti. ilişkileri de buna benzetiyorum sevdiğimiz bir kız için hayatımızı modifiye etmemiz lazım.Bazıları bir kızın kendilerindeki boşluğu dolduracağını sanıyor ama aslında dopdolu olan bir insanın o kız için yer açması çok daha doğru gözüküyor.Nasıl ki fitness için kas kütlemiz için yeme içme düzenimizi değiştirmemiz gerekiyorsa insanlarda birbirleri için çabalayıp hayatlarından küçük bir parça feragat edebilirler.Kızlar kendilerine bağlanamadığımı söylüyorlar ,sorunun ne olduğunu soruyorlar ama düşünmüyorlar ki film hastası olduğumu söylememe rağmen hala bir şekilde o konudaki cehaletlerini gidermiyorlar.Ki insan küçük bir parçasını hayatını süslemek amacıyla güzel bir gül için açmasıyla hayatını daha da güzel hale getiriyor. Peki ilişki bittikten sonra ne olacak fittnesstaki gibi tüm alışkanlıklardan vaz mı geçilecek burası hassas nokta benimde kafamı karıştıran ve birçoğunda gördüğüm yani sevdiği erkekle beraber bazı konferanslara katılan ve o konudaki sohbetlerden çok haz alan kızın ilişkisinin bitmesinin ardından bu davranışı göstermemesi.*
2 hafta izin alan kafama sıçayım, patlayacağım sıkıntıdan. Şırnağı özleyeceğim günler de varmış demek ki.
O kadar itiraf okudum ama böylesini hiç görmedim. *
olur olmaz zamanda aklıma geliyor. inşallah üzülmemiştir. aşkı yalanmış lan zaten siktir et diyerek teselli ediyorum ben de kendimi ne yapayım.
böyle üzülürek doğru olanı seçiyorsun ama sonra yine de içinde bir sıkıntı kalıyor ya o hissin amk.
uyumamak için direniyorum resmen.
duyduğum en komik diyalog:

-senin oğlan nabıyo?
-hiiç avucuna osurup elini kokluyoo..

yahu boş adamlık ve amaçsızlık bu kadar mı güzel betimlenir?
"Bunları düşünmemelisin!" Diye azarlayına bi köşe pısıp sessiz sessiz ağlayan bi sosyopat var içimde sözlük. Umarım bedenimi ele geçirmez .
ilk okulda biri beş yüz var mı dese 0.5 uç verirdim uç isterse beş yüz verirdim. şu ikisini bir anlamadım bir ayıramadım.
uykum geldi, yatıyorum.
matt bellamy'e aşığım sözlük. hem de ergen gibi böyle. of.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar