dayanamam bir itiraf daha yapmalıyım. ama bunun konusu değişik.
aynı anda üç sözlükte yazıyorum her biri de açık, bir birine bir diğerine.
biri ekşi, biri uludag, biri private.
bu arada lügat it turk ve inci sözlüklerde de hesabım var.
bir de armonik sözlükte.
sözlük hastası bir bünyeyim.
evet sözlük ben hep tercih edilmeyen taraf oldum. tam 4 yıl tek bir kişi vardı o da platonik olarak. o 4 yıl boyunca hep yeni aşklar buldu ben sadece baktım. o her gece başkasına seni seviyorum derdi tıpkı benim ona içimden dediğim gibi. bir gün bana seni seviyorum dedi ama hayatında hala o vardı. tamam dedim ya bu sefer beni seçti sonunda anladı ona ne kadar değer verdiğimi sevdiğimi... aradan 2 gün geçti tek bir mesajla her şeyi bitirebildi. kusura bakma sana kendimi kaptıramam... bir gün belki okursun bunları * anlarsın o zaman. unutma ama ben seni hep bekleyeceğim ve seveceğim.
ağlamak istiyorum hem de o kadar çok ağlamak istiyorum ki ağlamaktan bırak gözlerimi kafam şişsin sözlük.
itiraf ediyorum tuvalette helogen lamba kullanıp salonda 20 watt ampul kullanan öğrenci evinde yaşam mücadelesi veriyoruz.
sözlüğü en çok bu saatlerde (07:00 civarı) seviyorum.

çok az yazar etkin oluyor. daha az başlık, daha az entry oluyor. sakin, ama daha mantıklı işliyor sanki sol frame.
sözlüğü 3 yıldır bırakmadıysam, sanırım sebebi arada bir de olsa sözlüğü bu saatlerde görmemdir.
benim böyle boğazımın altına kadar sakallarım çıkıyor lan. yemin ederim tilt oluyorum. bi çaresi varsa söyle sözlük.
ırkçılık yapanlardan nefret ediyorum, hepsini bir kaşık suda boğasım geliyor. sanki sadece kendileri insan, ırkçılık yaptığınız kişiler de bir anadan doğmadı sanki. silkilin ve kendinize gelin. tanrı hepimizi bir yarattı!
blog sitesi açacağım sözlük. iki isim arasında kararsız kaldım itirafım bu.
blog.laughtimes.org
blog.soulgreat.org
ve bankalar saat 12'den sonra kapatıyor bayram dolayısıyla 9 gün hizmet verilmeyecek.
senden ricam hangisi daha hoş duruyor beni aydınlat. * *
çay bahçesinde kasiyerlik yapıyorum, kapalı dondurma fiyatları bize verilen talimatlara göre 50 kuruş fazla almamız yönünde.
ama dondurmaların tam fiyatlarını bilmiyorum, boyutlarına göre fiyat belirledim kafamda, baktım itiraz eden bi insan var, hemen suçu belediyeye atıyorum, git belediyeyle konuş diyorum.
eğer karşıma böyle sempatik bir kadın-erkek geliyorsa ya da böyle şeker bir çocuk, onlara fiyatı düşük söylüyorum.
napıyım sözlük fiyat listesi getirmediler gavatları bize.
benim suçum mu?
bazen yaptığım her seçimin yanlış olduğunu düşünmekten kendimi alamıyorum.
itiraf ediyorum ben sıçabiliyorum. tesadüf bu ya işebiliyorumda.
(bkz: tuvalet sanatı)
bütün enerjisini, zamanını işe harcıyor bana havamı almak ve beklemek kalıyor. bir de çok "şikayet ediyorsun beni" diyor. e içine at at kanser olur insan bunca olumsuzluk karşısında. ölüyorum habarı yok sözlük.
web tasarımı mı, veri tabanı mı? çok kafam karışık çoook.
dün gece arkadaşla bir iddiaya girdik.. bana dedi ki, burcuyla tekrardan sevgili olamazsın, olurum dedim. Sahura kadar süren var o zaman, kızı ikna edersen bir depo benzin veririm, ikna edemezsen bir depo benzin isterim. tamam dedim. ben çok rahatım tabi, burcuya merhaba desem mutluluktan havalara uçardı.. başladım burcuyla konuşmaya.. adımı duyduğunda eli ayağı titreyen kız o gece ben ona iltifatlar ettikçe aslan kesilmeye başladı. sahur ezanına 10 dakika kala attığı son mesaj

" xxxx lütfen 2 gün sonra istanbula geldiğimde yüzüme söyle bunları yoksa i-nan-mı-yo-rum."

hemen cevapladım.

" 2 gün sonra böyle bir şansın olmayacak şimdi siktir git."

sonuç ; 1 depo benzin içimde patladı piçler.
temizlik konusunda takıntılı bir anneye sahibim. duştan sonra saçlarımı kurutmak üzereyken çabuk bahçeye dedi. anne saçlarım ıslak napıcam orada dedim. saçlarını tara orada sonra kurut saçını dedi. o sırada mavi bir ekran devreye girdi.
geçenlerde sırf * birinin yanında daha uzun durmamak için almadığım topuklu ayakkabıları bugün gidip aldım sözlük. hemde sezon sonu indirimine girmiş neredeyse yarı fiyatına aldım. çok mutluyum çok. *
gün geçmiyorki itiraf gelmesin.
yeni bir itiraf: işemeden zıçabiliyorum.
telefonumu öyle saçma bir şekilde bozdum ki sürgüsünü kapattığımda ekran kayıyor kendinden geçiyor. yaklaşık 3 gündür kapağı açık şekilde kullanıyorum.
burada asıl itiraf ettiğim şey ise, annemle abim yunanistan'a anneanneme gittiler. anneannem bayram parası yollarsa şöyle bir 100,150 euro işte onunla telefon almayı planlıyorum. bunun çok hayalini kurdum.
elini öpemesem de burada olsam da yolla be anneanne accuk para. *
kötü bir insan olduğumu farkettim, lisede çelimsiz kısa boylu biriydim gücüm kuvvetimde yoktu. sonra bir gece gasp edildim ve babamda sinirlenip beni muai-thai'ye yazdırdı. spora başladıktan sonra hayvan gibi yemek yemeye çalışmaya yapmaya başladım, şu an yaklaşı 90 kiloyum fakat şunu farkettimki çelimsiz günlerimi unutmuşum biri lan diyince vuruyorum direk, en son olayımdan sonra tövbe ettim kavga etmeyeceğime ama dayanamadım sonra bu günde halk otobüsü şöförüne giriştim yanlız adamda boş değilmiş çürüttü pezevenk omuzumu.
cem yılmaz 'a aşık derecesinde hislere sahibim. yaklaşık 2001den beri. ama gelse evlenelim dese derim ki cem; sen boğa burcusun ben yay uyuşamayız en iyisi birbirimizi kırmadan bu işten vazgeçmek. senin sakin mizacın bana uymaz derim. sonra ellerimi uzun paltomun cebine sokar sahil boyunca yürürüm. eğer kafamı çevirdiğimde bankta oturup ağladığını görürsem evlenirim. ama yapmaz. çünkü boğa burcu.

eski evinin yanında oturuyorum ama bir gün de gezmeye gelmedi. ama cem bak, hayallerinin kadınıyım bunu bil. ama hayallerinin kadını olarak senden kaçmam lazım ki değerli oluyorum di mi? çıkmayacağım lan karşına, kıvran.
(bkz: cezveli öğrenci)
(#12962854)
anlamını bilmediğim bir çok lazca güzel kelimeler var. annem yıllardır beni ''annesinin parpalişkimisiii'' diye sevdi. anlamını bilmiyordum, birgün sorayım dedim. sormaz olaydım ''annesinin kelebeği'' demekmiş. o an ayaklarımda ufak bir titreme oldu, yıllardır kelebek diye sevilmişimde haberim yokmuş. işte böylede ufak bir hikayem var. itiraf ettimde üstümden büyük bir yükmü kalktı, yoo bi bokta olduğuda yok.
küçükken annemler dayımın eşi falan "arefe günü banyo yaparsan boyun bir arpa boyu uzar" derdi. banyo yapmadan önce elime metreyi alıp boyumu ölçüyodum, banyo yaptıktan sonra bir daha ölçüyodum. *
bazen insanların o kenafir gözlerini oyup, o bos konusan dillerini cıkartıp ici bos kafalarına sokmayı cok istedim sözlük. ama yapmadım. cünkü ben insanım.
henüz yeniyim ama halâ bakınız vermeyi öğrenemedim, bunun birde gizlisi yıldızlısı varmış,ümitvar olmak lazım.