bugün

1. dünya savaşı, 2. dünya savaşı, ardından soğuk savaş... soğuk savaş yıllarında çift kutuplu dünyadan bahsedildi duruldu. aslında bu döneme rastlayan; afgan-rus savaşı, küba-abd çekişmesi ve domuzlar körfezi çıkarmasıvb. olaylar bizlere gösterdi ki; aslında bu dönemin bahsedildiği gibi pek de soğuk savaş dönemi olmadığıydı. yer yer bazı paravanların kullanılmasıyla abd ve sovyetler' in bilfiil çarpıştığı sıcak savaşlara sahne oldu yeryüzü. iki tarafın da çılgınca silahlandığı ve piyonların silahlandırıldığı bu dönemde uluslararası silah kartelleri altın dönemlerinden birisini yaşadı.
ve demirperdenin yıkılmasının akabinde, rusya tarihinin en zayıf dönemine yaşadı belki de. dolayısıyla kısa süreli tek kutuplu dünya düzeni 90' ların düzeniydi. bu dönemde dahi çeçen savaşıyla anladık ki, abd' nin ''hastayı yatakta s.kmeli, kalkarsa o seni düzer'' mantığıyla kadim düşmanını yıpratmayı sürdürmeyi amaçladı.fakat bu küresl durgunluk döneminde anlaşıldı ki; birden çok kutup arasındaki gerilim kapitalizmi besleyen önemli bir dinamikti esasında. öyle ya; silahlanma ve savaş ikilisi keynesyen teori de bile, kapitalizmin doğasında varolan resesyon eğilimini aşmada kullanılacak çok önemli bir maliye politikasıydı. ayrıca bu sektör diğer sektörleri de ileri-geri bağlantılarıyla besleyen bir sistem lokomotifi değil miydi?
hülasa rusya 2000' lere kapitalist evriminde yeni bir aşamaya geçmiş, doğal zenginliklerini stratejik olarak kullanmayı başaran, yenilenmiş taze bir güç olarak girdi. üstelik; artık sahnede; çin, hindistan gibi muazzam üretim dinamikleriyle varolan kalabalık nüfuslarıyla dikkat çeken yeni aktörler de vardı.abd ise bu dönemde ırak' ın işgaliyle yeni bir projenin üzerinde çalıştığını göstererek, batılı dostlarına bazı mesajlar vermeye başlamıştı bile. dünya çok kutuplu bir dünya düzenine yol almaktaydı. 2008'de kendisini iyiden iyiye gösteren ve modern batıyı uzunca bir süre etkisi altına alacağını o tarihte dahi belli eden batının krizi güç dengelerini, doğulu güçler lehine önemli ölçüde değiştirdi. ünlü ekonomistler güç dengesinin artık geri döndürülemez şekilde doğuya doğru kaydığından bahsetmekteydi. sözün özü; batılılar modern sömürgelerine artık eskisi gibi hükmedemeyecekti.
peki sonrasında ne oldu arap baharı...
aslında bu bahar, ortadoğu, iran ve arap coğrafyanın cephe olarak kullanıldığı, yer yer gürcistan' a * oradan libya' ya kadar genişleyen bir hinterland' da süregelen postmodern bir dünya savaşından başka bir şey değildir.asıl taraflar; rusya, çin bloğu ve abd, ab bloğudur. dünyanın enerji santrali olan bu coğrafyanın kontrolü de süregelen savaşın da başlıca sebebidir. (bu noktada rusya' nın vanalarını kapattığında avrupa' nın soğuktan donme eşiğine gelmesi ardından bir başka doğalgaz rezervi olan libya' ya getirlen bahar? arasında kolaylıkla kurulacak bağlantıyı örnek göstermekte fayda var.) silah endüstirsinin mucizevi gücü, yine krizleri aşmada kullanılan bir kaldıraçtır.
bu savaşta daha bir sürü, nispeten küçük piyon, senaryodaki rollerini gerektiği yerde oynamaktadır. bunların şimdilerde gözde olanları suriye ve türkiye' dir. daha küçük piyonlar ise bölgede manüple edilen terör örgütüdür.

evet üzüntüyle söylemek isterim ki; sizlerin bekleyedurduğu 3. dünya savaşı *. ilk üçünden farklı bir formda *, çoktan başlamış bulunmakta. ve ilerleyen sürede daha da şiddetleneceği alenen ortadadır.
bu savaşın en önemli farklılığı artık yıkılan şehirlerin dresden, varşova, petersburg, normandiya vb. değil de tiflis, kerkük, halep, şam, trablus, kahire, hakkari, tebriz vb. yerler olması/olacak olmasıdır.

bu yeni savaş formun pazarlandığı isim ise; yeni dünya düzeni' dir.

ha türkiye suriye' ye girsin mi girmesin mi, onu mu tartışalım diyorsanız, devam edelim orası ayrı.