bugün

türkiye'nin borçlanması ile ilgili birçok kişinin merak ettiği durumdur.

hazine müsteşarlığının açıkladığı rakamlar şöyledir. tabii dış borçlar dahil değildir.

rakamlar brüt borlar değil , net borçlardır.

2002 : 215,3 milyar tl
2003 : 250,6 milyar tl
2004 : 274,2 milyar tl
2005 : 270,3 milyar tl
2006 : 258,2 milyar tl
2007 : 248,4 milyar tl
2008 : 268,0 milyar tl
2009 : 309,8 milyar tl
2010 : 309,5 milyar tl (2010 yılı 3. çeyrek )
göte giren borçlanmalardır, üstelik tüm devlet varlıklarının satılmasına rağmen. ayrıca bu borcu döndürebilmek için neler yapıldı çok merak ediyorum, yoksa hiçbir şey yapılmadı da bu para birilerine mi aktı? ikinci ihtimal olduysa akp dönemi bittikten sonra kuvvetle muhtemel bu borçlanmalar 70 milyon olarak götümüze girecektir.
göte giren şemsiye gibi ilerde açılmayacaktır zira açılmaya zorlayınca da paramparça edecektir güzel totolarımızı.
(bkz: hey corç versene borç olmaz maykıl bende de yok)
net borç faiz ve maliyetin eklendiği rakamdır. yani günlük hayatta maaşınızdaki net - brüt farkından daha değişiktir. örneğin 2002 borçlanması 148 milyar lira brüt olduğunda 203,5 milyar net olacaktır. şimdi bunu aklınızda tutun.

2002 yılında çok daha yüksek faizlerle 215,3 milyar lira olan iç borç, 2010 yılında 309,5 milyara çıkmıştır. bundan anlamamız gereken düşen faizlere

(2002 ortalaması yaklaşık %60 dır ve devletin piyasalara 140 - 150 trilyon (eski para ile ) ana para borcu vardır.)`

rağmen `borçlanma rakamlarının inanılmaz artmasıdır. olası her ekonomik çalkalanmada patlamaya hazır bir saatli bomba, üstüne daha da dinamit eklenerek kucağımızda durmaktadır.

frenleri sabote edilmiş bir araba gibidir ekonomimiz ve eninde sonunda makro olarak da çökecektir. mikro düzeydeki işsizlik,yoksulluk, küçük esnaf ve girişimcinin silinip gitmesi problemini zaten yaşıyoruz.
sonuca bakmak lazım.
(bkz: koy koy koy) *
(bkz: hey maşallah)*
http://www.yeniasya.com.tr/2007/10/25/ekonomi/h1.htm
tayyip erdoğan ın asla açıklamayacağı tutarlardır.
eksik yahut hatalı listedir.
2002 : 215,3 milyar tl
2003 : 250,6 milyar tl
2004 : 274,2 milyar tl
2005 : 270,3 milyar tl
2006 : 258,2 milyar tl
2007 : 248,4 milyar tl
2008 : 268,0 milyar tl
2009 : 309,8 milyar tl
2010 : 309,5 milyar tl (2010 yılı 3. çeyrek )

protest sanayici: 35 bin tl...

beni unutmuş devlet. 35 bin tl kdv alacağım var an itibariyle. bu da yaklaşık 200 bin tl'lik bir fatura meblağı demek.

ama tabii sıkıştırmıyoruz, boğazına yapışmıyoruz...devlet bizim devletimiz ne de olsa.

lakin alacaklı taraf devlet olunca işin rengi değişiyor. misal 2 ay ssk prim ve stopajlarını yatırmadığınız takdirde 2000 tl borç için 30000 tl'lik banka hesabınıza bloke konulabiliyor, o gün o para ile ödeyeceğiniz çeklerin yazılmasına vesile olunabiliyor.
sağlık olsun...
Ben bOrçlandigim zaman hiç olmazsa ortada bi telefOn, bi led tv, bi bilgisayar falan oluyo. Ulan göte kaçtı ama bari ortAda mal var haybeye borçlanmadık diyorum.

E peki bu devlet bu kadar borç aldi da ne yaptı ulan bu paraları. Üste bir de elde avuçta ne varsa satılmadı Mı amk. Tüpraş ından tut, bankasına, limanina, telekomuna kadar.

Nooldu ulan bu paralar? Her seNe en yeni kreasyon türbanları kompile alsan gene çok bu para.
(bkz: boğazına kadar borca batmak)
(bkz: debt rollover)
(bkz: gitti güzelim telekom). bari işe yarasaydı.
öyle sattı sattı demekle olmuyor a.q, adamlar bunun fayda maliyet analizini yapıyor; devletin sırtında yük olan bir kurumu devlet ne yapsın. kurumları satıp vergi karı sağlıyor hemde hiç girdi harcamadan.

bürokraside kılıçdaroğlu gibi zarara uğratan, tüm hemşerilerini toplayıp kadrolaşan yöneticiler, bürokratlar olduğu sürece daha bir çok kurumun satılması lazım bu satılanlar az bile. birde kalkar kılıçdaroğlu sempatizanlığı yaparsınız.

iyi ki öğrenmişsiniz iki lafınız dan birisi sattı, beyin fukarası kulaktan duyma bilgilerle ahkam kesen ergenler sizi.

sonuçta devletin ekonomiye müdahalesi sınırlı, hayır zaten komple müdahale etse cumhuriyetle değil komünizmle yönetilirdik.

komünizm ile yönetilmiyoruz devlet tabi ki sahip olduğu bazı kurumları elinden çıkartacak, oldu heryerde fabrika açsın özel sektörün anasını ağlatsın o zaman.

hayır birde diyor ki borçlanma varmış, olur tabi kılıçdaroğlu gibi kurumların anasını ağlatan herifler olduğu sürece tabi ki borçlanma olur, en azından zarar eden borçlanmasına vesile olan kurumları satarak zarardan kurtulup üzerine birde vergisini alıyor devlet.

heee eğer diyorsanız kar ettirsin, o kadar kolay değil. devletin kontrol mekanizmasını o kadar verimli değil. hiç bir hükümetin bunu sağlaması imkansız gibi birşeydir, yapılabilseydi rusya yapardı.

hayır madem bir sik bilmiyorsun, konuşma arkadaşım. şimdi bu yukarıda yazdıklarımı güzelce okuyun anlayın kafanıza takılan yer varsa sorabilirsiniz. hahahaha
liberal ekonominin iliklere kadar hissedildiği ekonomi politikasında şaşırılmayacak olaydır.
borçlanma faizinin vadeleri ve faiz oranı 2002 yılına göre daha düşük ve daha uzundur.