bugün

saygı, nitelikli sevgiyi meydana getiren değerli bir kavramdır. gerçekten değerli insan, öz saygısı yüksek; zeki ve derin insanlar tarafından saygı gören, hak edene hak ettiği saygıyı duyan ve gösteren insandır. bir insanın sahip olduğu gerçek değer ne kadar yüksekse, hak ettiği saygıyı görmekten o kadar uzaklaşır. çünkü insanlar derin, karmaşık ve nitelikli bir zihne çok saygı göstermezler. zeki ve derin bir insanın elde edeceği en iyi saygı, kendisi gibi farklı, yüksek değere sahip, derinlikli insanlardan göreceği saygıdır. bu insanlar toplumun %1'inden daha az sayıya sahip oldukları için birbirlerini bulmaları, birbirlerini tanımaları, birbirlerine saygı, sevgi ve değer göstermeleri zordur. insanların büyük çoğunluğu kendisini zeki, farklı ve özel zanneder. neredeyse hepsi de bu konuda yanılır. gerçek olanıyla sahte olanı arasındaki fark, birinin farklı olduğunu hissedip düşünmesiyken, diğerinin bunu bilmesidir. çoğunluk, çoğunlukla sığ, yavan ve ortalamadır.

yaşamım boyunca binlerce insanla sohbet ettim. bir hayli çok zeki, derin, nitelikli, entelektüel insan tanıdım ancak bu özelliklere sahip olup da aynı zamanda ruhu güzel, ahlaklı, saf, masum, temiz, saygılı, duyarlı, bilinçli sadece 1 insana rastladım. ve o insan çok ama çok özel ve farklı bir insandı. onu arkasından çok güzel düşüncelerle anıyorum.

nitelikli sevgi, saygıdan oluşur. bir kızın bir erkeği cinsel yönden arzu etmesi, değer vermesi; saygı duymasıyla mümkündür. saygıların içinde en değerlisi ise, bir kızın erkeğin zihnini merak etmesidir. bunun dışında erkeğin kızdan yaşça büyük olması, saygıya dayanan bir gücü beraberinde getirir. kızlar kendi yaşıtlarına, kendilerinden büyük erkeklere olduğu kadar hayranlıkla bakmazlar. buna kızın zihne olan merakı, erkeğin çok dolu bir erkek oluşundan dolayı kızı zekasıyla, derinliğiyle, niteliğiyle, entelektüelitesiyle beslemesini eklediğimizde o dolu, zeki, derin, nitelikli, yaşça büyük, güçlü erkek, kızın gözünde ulaşılması zor bir mertebeye erişir. bu mertebe saygının güçle birleşiminden oluşan bir mertebedir. kız da, erkek de son derece özel ve değerli canlılardır. birbirlerine saygı ve sevgi duyarlar. hatta saygı, sevgiyi doğurur. aynı odada kalan her iki karşı cinsin yaşayacağı kaçınılmaz sonda olduğu gibidir: hormonlar devreye girer. ancak burada salt, bir kız bir erkek olmanın getirdiği doğal hormonal bir durum söz konusu değildir. kızın erkekten yaşça küçük olması, kızın erkeğin zihnini merak etmesi, ondan sürekli yeni bir şeyler öğrenmesi, kızın erkeği anne babasını dinler gibi dinlemesi, erkeğin kızı derinliğiyle beslemesi, kızın masum ve saf oluşu, erkeği gözünde ulaşılamaz bir noktaya çıkarması, ona saygı duyması ve benzeri durumlardan sonra kızın hissettiği saf ve mutlak sevgi, erkeğin hak ettiği bir sevgidir ve hatta aralarında sevgiye dair bir konuşma geçmeden, aralarında bir ilişki söz konusu olmadan duyulan saygının doğurduğu nitelikli bir sevgidir. bu insanlar sevgili değil, aşık değil, yalnızca arkadaştırlar. tüm bu durum onların aralarında zaman içinde sevgiye dayalı bir ilişkilerinin olmasına yol açmazsa, kız erkeğe aşık olur. çünkü erkeğin kızla ilişki kurmak gibi bir niyeti yoktur. sadece ona iyi ve güzel şeyleri öğretmek ister. erkek sevgisel anlamda kız kayıtsız kalır. onu sever ancak bir ilişki düşünmez. kötü bir niyeti hiçbir şekilde yoktur. erkeğin bu kayıtsızlığı karşısında kız daha da aşık olur. çünkü kız erkeğe son derece güveniyordur. ve güven ve saygı bir kız için çok önemlidir.

bu dünyada hiçbir şey karmaşık, derinlikli ve gelişmiş bir zihin kadar merak uyandırıcı ve etkileyici değildir. bir zihni ise sadece gerçekten özel ve farklı insanlar merak eder. ortalama, sığ, hayatta kalmak ve üremek için yaşayan, hiçbir derinliği bulunmayan insanlar merak etmezler. konuya dair düşünceleri bile yoktur. bazı insanlarsa "ben zekayı merak ediyorum, zekayı arıyorum" diye popülist söylemlerde bulunurlar. oysa gerçekten merak ettiği şey bu değildir. hepimiz biliyoruz ki, dostoyevski, einstein, nikola tesla, goethe, zeki insanlardı. bir çoğunuz bu zeki insanları tanımak isterdi. zihni merak etmek, dostoyevski ile aynı dönemde yaşayıp, onunla birlikte yaşayıp onun zihnini merak etmek, çözmeye çalışmaktır. nitelikli olan budur. fakat aynı şey bu insanların popüler olmalarından sonra geçerli değil. van gogh muydu emin değilim, yaşarken neredeyse hiç tablo satamamış. ancak şimdi insanlar van gogh'u tanımak için onunla ilgili kitaplar okuyor, filmler izliyor. bir çok insan gerçek hayatta onunla tanışmak isterdi. bu salt ünlü olduğu için olan sahte bir ilgi. hiçbiri de onu o adam yaşarken, ünlü değilken, sefalet içinde yaşarken tanımak istemezdi. kimse dostoyevski'yi kumar borçlarını ödemek için kitap yazarken tanımak istemezdi. mesele sadece zihni merak etmek değil, merak edilecek zihnin ne kadar farklı ve özel olduğunu kalabalık içinde ilk fark edenlerden olmaktır. dünyaya mal olduktan sonra tanımak istemek bir şey ifade etmiyor.

dostoyevski, zeki insanların en çok kendileriyle ilgili konuştuklarını söyler. doğru da söylemektedir. zeki insanların her zaman söyleyecek bir şeyleri de vardır. çok düşünürler. kendileriyle konuşurlar. insanlarla karşılıklı düşünce ve fikir üretir, birlikte analiz, çıkarım ve tespitlerde bulunurlar. bir alt yapısı, derinliği, felsefesi olan özel insanlardır. ayrıca ben yüksek ahlak anlayışının çoğunlukla zeka ile mümkün olduğunu düşünüyorum. bana göre ahlaksız bir insan zeki olamaz ve ahlak zekanın önkoşuludur. bunlar benim düşüncelerim ama söylemek istediğim şu: erkek bu kıza da düşünce, fikir, analiz, çıkarım ve tespitlerinden bahseder ve kız bundan etkilenir. kızın sevdiği şey entelektüel sohbet değil, erkeğin derinliğiyle sohbeti derinleştirmesidir. bu arada kızın da bazı farklılıkları olduğu doğrudur. örneğin inatçıdır, başını eğmez. bazı konularda katıdır. geceleri uyumaz.