bugün

intihar, mızıkçılıkla haddini bilmezlik arasında gidip gelmenin sonucudur.

nerden aklıma geldi de böyle bir konu yazıyorum derseniz, eskiden çok yoktu, öyle kafası atan eline ipi alıp da bir boruya bağlamazdı.

hayat denen merete daha bağlıydık sanki.

ya da daha mı inançlıydık bilemiyorum.

şimdilerde hangi gazeteyi açsam, birileri hayatını sonlandırmış oluyor. kimi sevdilisinden ayrılıyor, kimi annesine kızıyor, kimini babası dövünce bunalıma giriyor.

ne ara bu kadar hassas bir millet haline geldik.

12 yaşındaki velet, babası bir fiske vurdu diye okul kravatıyla asıyor kendini. ah be güzel kardeşim, biz az mı yedik babamızdan dayağı, ağladık ağladık sustuk, sonra barışıverdik. biz mi çok salaktık, sen mi çok akıllsının. bizim zamanımızda öyle kafana esince odaya çekilmek yoktu. oda da yoktu ya gerçi, her çocuğa ayrı oda olayı yeni yeni moda oldu. neymiş özgürlük, özgüven... o kadar da özgür olmayalım canım, bizim ayrı odamız yoktu diye toplum içinde konuşamıyor muyuz yani.

başka bir haberde çıkıyor 14 yaşındaki bir kız, güya ders verecek sevgilisine yokluğuyla. atıveriyor kendini sulara. ah be yavrucum, sen 14 yaşındasın. bizim dönemimizde 14 yaşında bir çocuk gelip de seni seviyorum dese, döverdik biz onu, ya da ben nerde yanlış yaptım deyip oturup ağlardık. sen şimdi öldün ya, o çocuk arkandan yas mı tutuyor sanıyorsun. o askere gidecek, bir kız sevecek, sonra evlenecek, çocukları bile olacak belki. seni kaç kez hatırlar hayatında. çok olmaz, sanmıyorum.

biz öğretemiyoruz evlatlarımıza hayatta kalmayı artık.

annem eski toprak... çok kızardım ona eskiden, beni hiç çocukmuşum gibi yetiştirmezdi. herşeyi bana yaptırırdı. içten içe be biçim annesin, başkalarının anneleri ne güzel çocuklarıyla ilgileniyor derdim. bense sanki ilgisiz büyüyordum. okulun ilk günü götürmedi mesela okula beni, ondan önceki bir gün yolu iyice öğretti. sonra okulun ilk günü giydirdi okula gönderdi beni. bense öksüz gibi hissettim başlarda kendimi. herkesin elinden annesi tutardı. işte o yüzden belki, okula gitmek istemiyorum diye ağlayacağım kimsem olmadı. tıpıpş tıpış okula gider, dersi dinler eve dönerdim.

şimdi düşününce, annem hayatta kalmayı öğretmiş meğer bize.

biz farkında olmamışız.

başımıza ne gelirse gelsin, dik duruşumuz ondan sanırım. şimdiki nesilde olmayan.

sıkıntılardan, dertlerden Allah'a sığınmak bile bir ibadetken, biz başka insanların gölgesinde dinlenmeyi yeğliyoruz oysa artık.

başka insanları, ondan daha çok seviyoruz. Oysa ki Allah, Al-i imran suresi 160. ayetinde:

"Allah size yardım ederse, artık size üstün gelecek hiç kimse yoktur. Eğer sizi bırakıverirse, ondan sonra size kim yardım eder?" buyurmuş, sığınılacak tek kapının onun kapısı olduğunu göstermiştir.

Bizlerse, anneye, babaya, sevgiliye sığınmaya, hayatın orta yerine onları koymaya alışmışız.

Allah aşkını, onlara pay etmiş, sonrasında kaybettiğimizde oluşan boşluğu da dolduramamışız.

Sonrada çareyi çaresizlikte aramışız.

annem hep allah yanınızda derdi. çocukluk işte, fiziki olarak göremediğin bir şeye inanmak zaman alıyor. çok sonraları anlıyorum, allah'ın yanımda, yanıbaşımda olduğunu. ben onu bırakmadıkça, o beni bırakmıyor.

o yüzden umutsuzluğa düşmüyorum. benim umudum bu dünyada değil çünkü. umudunu bu dünyada arayanlara üzülüyorum.

sizler de evlatlarınıza tek başına hayatta kalmayı öğretin.

küçücük çocukları, basit mevzular uğruna kaybetmeyelim.
gram aklı olmayan insandır ve nankörün önde gidenidir net..gerizekalılıktır..işin dini boyutu umrumda değil..ama seni istemeyen sana ihanet eden veya bişekilde canını yakmış biri için senin için canını verebilcek annen baban ve varsa kız veya erkek kardeşini üzmek yasa boğmaktir..
Senin için ölürüm laflarını bırakmalı insan. Ilk önce biri için yaşamayı öğrenmeliyiz.
şuurunu kaybetmiş insandır çünkü aklı başı yerinde olan kişinin yapacağı iş değildir. intihar sonucu ölmese bari.
kendisine yazık etmiş insandır.
sıradan bir ayrılık sonucu, bir ihanet sonucu bunu yapıyorsa geri zekalıdır.

Ancak ansızın gelen bir ölüm sonucu hayatla olan bağ kopabilir anlamsızlaşabilir her şey. Hele kurulmuş bir sürü hayal varsa... Zor yani. Yinede allah kimseyi o durumu o raddeye getirmesin. Can tatlıdır yaşamak daha tatlı. 70 yaşındaki dedeye de sorsan yaşamak güzeldir. Kötüde olsa yaşamak güzeldir. insanlar ne şartlarda yaşıyor bir sürü sıkıntı şu bu... intihar etmiyor. Bir kız bir erkek beğenmedi istemedi diye ölmenin bir manası yok.
Eloglu icin olmek istemek geri zekaliktir.Adam iki gun sonra takar birini koluna keyfine bakar...
Cahil insan.
Askerde çok karşılaşılan insandır. Orospular hep askerdeyken ayrılır aldatır.
insanların belirli dönemleri olur. Hiçbir şeyin yolunda gitmediğini zannettiği o dönemlerde çaresiz ve hiçbir şeyden keyif almayan biri haline gelir. Hiçbir şey mutluluk vermez, hiçbir şey onun içindeki boşluğu doldurmaz. işte insan böyle dönemlerde acı çeker, acı çekmek için de yeni bahaneler bulur kendisine. Eski sevgili ya da geçmişte yaşadığı bir olayı acı çekme nedeni olarak alır ve bunu oldukça büyük yaşamaya başlar. En sonunda çözüm bulmak istemeyen mantığı aradan çekilir ve duygusal bir karar ile intiharı seçebilir.

işte bir insan bu dönemi ancak sevgi ile atlatabilir. Çevresindeki herkes yok iş, yok yoğunluk, aman sevgilim ile mesajlaşayım diye düşündüğü için bu tür insanlar kendilerini daha fazla yalnız hisseder ve yanlışa daha çabuk yönelir. Biraz çevremizdeki insanları sevmeyi, ilgilenmeyi ya da önemsemeyi başarıyor olsaydık kimse sevgilisi yüzünden intihar etmez ya da bir başka olaydan dolayı çok acı çekmezdi.

Kısacası çevresindeki insanlar tarafından yalnız bırakılmış insan davranışıdır bu. Eleştirilmesi gereken sadece intihar eden insan değil. Onun çevresine, dostum, arkadaşım, ailem dediği insanlara da bir bakmak lazım. intihar edene kadar neredeydiniz? Bu soru önemli.
Asker olabilitesı yüksek. Yada 18yaşını doldurmamış olabilir. Sosyalite olmayinca bunalim dibe çeker. Biraz iş cevresi, meşgalesi olsaydı çok kısa bir süreçte atlatıp, en azından acısını hafifletecekti. Yazık.
saftır.

bazen insan uğruna ölecek kadar sever, karşılığı görmezse belki uygular.

işte uygulayıp uygulamaması da mallık derecesini belirler.
ölmüş insandır. intihar etmeden önce de beyinen ölmüştür zaten.
ergendim. bir sevgilim vardı yaşadığımız ilişki her ergende olan ilişki gibi değildi. daha yakındık. babasından hiç bir şeyi saklamayan birisi olarak haliyle babamda biliyordu bu durumu. kız arkadaşımla tanıştırdım onu. zamanla baba kız gibi konuşmaya başladılar. iyiydik. güzeldik. fakat bu zamanla benim aleyhime işleyen bir durum haline geldi. ne zaman kavga etsek babama bir sms atardı '' baba, oğlun bana şunları şunları söyledi'' , '' baba oğlun böyle böyle'' babam gelirdi oğlum yapma kız seni seviyor işte vs. anlatırdı. baktı ki biz birbirimizin değerini bilmiyoruz. her büyük gibi kendinden örnek vermeye başladı.

zamanın da sevdiği biri varmış. 20li yaşlarında. babamı ailesi imamhatipe gitmediği için red etmişmiş. gidip bayan kuaförü olmuş o da her neyse. bunlar kafasına evlenmeyi koymuş. kanlarının dik aktığı dönemler. kızın ailesi ters çıkmış. istememişler babamı küçük görmüşler.ailesinin bile red ettiği adamı ne yapacaksın demişler. kaçmayı denememişler bile . neden diye sorduğum da sağlam temeller üzerine kurulmayan evlilikten hayır gelmez evlat demişti. eyvallah dedim. neyse babam da üzgün, kız arkadaşına da üzgün. ortada birbirini sevip de kavuşamayan çift durumu var. genç kız bu duruma bi süre dayanabilmiş ancak. yaşadığı binanın çatısına çıkarak intihar etmiş.

babam beni kekledi mi yoksa olay gerçekten doğru mu bilmiyorum fakat gözlerinde ki gerçeği gördüm dolan gözleri sayesinde. o yüzden pek sevgili yapan biri değilim. o yüzden belki de ortamların berkacanı değilim.

sevgilisi için intihar edeni bilmem de. sevgisi için intihar eden insan. huzur içinde uyusun.
aynı zamanda mavi gömlek sarı pantolon giyen bir almandı.