bugün

evet efendim

hepimiz biliriz ki bir insan evladı olarak bir takım fiziksel ihtiyaçları gidermek için evimizin bir bölümü ayrılır. işte bu bölümlerden birinin adı tuvalettir. dışarıya çıktığımızda biliriz ki prostat veya bağırsak kanseri olmadığı sürece tüm insanlar işer, sıçar, çöldürür. amma velakin, sevdiğimiz kız öylesine yüce, öylesine insan üstü bir varlıktır onun asla sıçıp ossurmadığı zannedilir. gün olup da sevgilinin evine gidilince malum biz insan olduğumuz için ihtiyacımızı gidermek üzere tuvalet adı verilen bölüme gideriz. türk olarak aklımız başımıza sıçarken geldiğinden, beynimiz daha iyi çalışmaya başlar ve sorgulamaya başlarız. bu tuvaletin bu insanüstü varlığın evinde ne işi vardır. yoksa yoksa o da bizim gibi ossurup etrafa kötü kokular yaymakta, çatır çatır sıçmakta, zaman zaman kabız yada isal mı olmaktadır. oysa şimdiye kadar blumalarımızda hiç tuvalet ihtiyacı olup yanımızan ayrılmış değildir. işte o an tüm zihinsel denge alt üst olur ve epic fail. artık bu zamana kadar zannettiğimiz gibi überhuman değildir sevgili.

işte efendim sevgilinin evindeki tuvalet bizi gerçek hayata döndüren, gözümüzdeki pembe gözlüğü çıkarttırandır.
uyumak için bire bir mekan .
insan rahat osuramıyor. evet bu doğru.
zamanında elektriklerin kesildiği bir gün mum eşliğinde diş fırçalarken ufak bir sakarlık ile ateşe vermiş olduğum yer olur.
klozetin alev alabileceğine o gün şahit olmuş bulundum.
aman diyim sevgili duymasın diye yavaş yavaş yapılan ve insana işkence gibi gelen mekan.
misafirler için var olan tuvalettir zira o güzelim harika bedenden senin sıçtığın ve işediğin şeylerden çıkması mümkün değildir...