bugün

kuzenimin günlüğüne sesleniş tarzıdır.

sevgili günlük defteri,
sıkıntılardan sıkıntılara koşarken ruhum bakılan tüm kahve fallarında balıklar, tavuskuşları, atlar, muratlar vs.vs. ile karşılaşmakta ancak bundan keyif alamamaktayım.
sözde bir tatildeyim.benden başka herkesin yönlendirdiği güzel bir tatil.cidden bak, çok eğlenceli.
yapılacak hiçbir şey yok.günler nasıl geçer ve nasıl biter.
tanrı ya çok şükür iftar erken saatte burada.acaba kendimi Tanrı ya mı adasam ?ne yapsam?
öyle işte be günlük..fırsat buldukça yazacağım sana.
hadi öpüyorum.
kendine iyi bak.
bugün, ateistlere türlü sıfatlar yakıştıran sözlük beni boğuyor ise bunu ancak sen anlarsın.biliyorum, seni de boğuyor.
o halde hep birlikte (bkz: bsg)
hayat çok zor yonca demek istiyorum ve bunu yalnızca sana söylüyorum.
burası benim evimmiş, diyerek yazdığım başlık.
sevgili günlük... ne nöbetti ama. sağ salim tüm bebeklerimi teslim etmek en güzeli.. 12 saat ayakta geçen geceden sonra uykuya mahkum bi gün...
bugün ülkem bişiler oyladı.
demokrasi yalanına inandı.yalan olduğunu söyleyenleri kınadı, yaftaladı aylardır.
bugün onların inandığı demokrasi geldi, yarın islam devrimi mi?-olabilir..
korku imparatorluğu mu?-o var zaten..

düşündüm de, acaba bu gece uyumadan önce, her insan gibi günün iç hesaplaşmasına giriştiklerinde, gerçekten demokrasinin kazandığına inanacaklar mı?
buna inanmayan cılız sesi bastırmaları bile kafi , fakat sanıyorum ki, onlar demokrisasiinin var olmadığını düşünebilen zihinlerinin küçük kısmını kullanmaktan vazgeçip, yıkanmış pırıl pırıl az çalışan kısmı kullanıyormuş gibi gözükecek, hep o çobanın sesinden gidecek ve bu tertemiz zihne hiç kıvrım kazandırmayacaklar.

sonun başlangıcı, dediler.dedim.
henüz , dün de olduğu gibi biliyorum ki,
"bazıları daha eşittir."
sevgili günlük defteri, günlerce kıçımı yırtıp sana adam gibi cümlelerle hayatımı anlatmaya çalıştım. ama sen hep hayatımın esasen ne boktan olduğunu bana hatırlattın. sen kendini ne sanıyon lan. geri dönüşüm defteri seni.
günaydın.
biri benden sonra saçmalamış.aldırma.
bugün daha demokratik bir güne uyandık mı diye sordum da şimdi kendime,
evet, daha özgürüz!yaşasın!
ne kadar da güzel!
daha demokratik bir yaşam oldu şimdi!
bak, mesela dün ne kadar demokratiksiz bir yaşantımız vardı.bugün hepsi geçti...
sokaktaki demokratik sesler penceremden içeri giriyor,
mesela, bu gece de eşinden dayak yemesi muhtemel bir kadın ve iş bulup çalışması yerine evde çocuklarına bakması öğütlenen bir kadın geçiyor tam da şimdi!
ne mi yapıyorum?-demokrasinin tadını çıkarıyorum tabiki.
istanbul bir cehennem.
Benim cehennemim.
Hayatımın daha büyük yalnızlığından başka hiçbir şey.
Kimsenin sevemeyeceği kadar çok sevmiyorum onu.
tanıdıkça sevilmiyor insanlar-mış.
dostlar pek bir başkadır...
zaman geçer, araya mesafeler girer sanırsın ama bir bakarsın ki, o işte!can dosttur! hayatın omzuna yüklediği her şeyi paylaşman için duruyordur karşında.

arkadaş bildiğinin dost olduğunu geçen zamanla anlıyorsun galiba..hesabı yapılmayan, saate bakılmayan zamanla anlıyorsun ki bir dostun var.
teşekkürler çıldırtan dostum!
ben ve arkamı dönüp o muhteşem gidişim işte!
evet, yine derbi var kadıköy de ve elbette ben o trafiğin içindeydim.
maçta olmak mı?! ne münasebet!
ancak gel gelelim, ben neden çıktım bugün yerimden yurdumdan?
cumartesi gününü ders çalışarak geçiren biri, pazar gününü de aynı şekilde geçirmek için günün kasvetli olması temennisi ile yola çıkar.ancak gün ışıyıp ışıyıp odanın içine bile girmişti ve benim kapalı bir alanda daha fazla kalmama mümkünat yoktu.
biliyordum ki, 8 gün sonra vizeler başlayacaktı, pişman olacaktım evet.ama vazgeçmeden önce dışarı attım kendimi.
vapur keyfi, üstüne beşiktaş, üstüne taksim, üstüne istiklal.
ve biri beni durdurmayıca dolan limitler ve erken erken dönemeyice çekilen trafik azabı.
evet biraz yorgun olabilirim ama olsundur.
sanırım hepsi, bu sabah vapur camından rüya şehrin gülümsemesini görmek için değerdi.
bir an kalbim ağırlaştı,taşıyamaz oldum anılarımı.hala duyduğum her eylemde, gördüğüm her arbedede, her patlamada aklıma geldiğin gibi "acaba bir kez daha "dediğim anda susturuyorum fikrimi.olmaz.biliyorum .soran bakışlarına cevap veremem, küçük kırgınlıklarımla üste çıkamam ve nefretini görme yargısıyla bakamam ki gözlerine.
oysa her şeyin sebebi, 5 yıl önce olan o kaza.o kaza, bugün yokluğumuzun sebebi.
daha da ağırlaşırken kalbim ,anılara bulanıp durmaya devam ediyorum.
evet, o ağacın altında.ordayken.hergün öylece yanından geçip gittiğim ağacın altında beliren iki siluet..öylece kalakalmış, öylece belirsiz söylenmemiş sözler gibi.dönerken moda dan gün gibi ortada olan kahverengiye yeşil derken.gözlerim orda öylece, sen orda öylece.geçemiyorum ordan da...de..
ve, son gecenin son olduğunu ikimiz de biliyorken, gitme derken sen, tereddütlerim..şimdi de biliyorum üç durak sonra ordasın.ama nerdesin?düşünmedin mi sanıyorsun orda olmayı?elbette pencerenin baktığı bir "sokağın karşısı" vardır. tabi kapatmamışsan pencereni ve hala arada sırada bakıyorsan o taraftan.
iyice ağırlaşırken ruhumun orta yeri,ben olmayan kimse beliriyor tam da yanında.yapış yapış bir haziranken istanbul, birkaç sıra ötemde orda beliriyor.yanı başında.tam orda.bizim olamayacağımız her şey oluyor.o, senin oluyor.bu yüzden birkaç sıra ötende bir çift göz buğulanıyor aralıklarla.orda bir çift göz de her şeyden habersiz gibi dururken, diğer bir çift gözde nefretin sarhoşluğu mu?.bakmasam da görüyorum o gözlerin nefretini.
"acaba şimdi yeniden..?" demiyorum, cevabın "hiç düşünmeden.." diye devam edeceğini bilsem de.yoksun.
çok bilindik günlüğe hitap şekillerinden biridir...örnekle bi kaç cümle;
canı sıkılan herkes, başkalarınında o anda canı sıkılsın istiyor.
09.01.2010
15.26
şu an öyle bir rüyadan uyandım ki..
ya kafka ya dönüştüm ya da kafka nın yazmadığı hikayelerini düşümde gördüm.
gördüklerimi tanımlayacak kelimeleri bulamamıştım ama o hikaye, o rüya kafka dan başkasının aklına gelmezdi, gelemezdi.
aklımda tutmaya çalıştıkça akıp gidiyor, oysa o kadar çok imge vardı ki içinde..
merdivenler..her basamak ..ve iki kadın var, biri hizmetçi diğer eskiden basamağın en tepesinde olan..ve sonra ben varım.hikaye kabalcıda kasiyer kızın söylediğine hukuki açıdan yaklaşı muhalif olmam, onların beni üst kata çıkarması (ya da bu kısımdan pek emin değilim) ve merdivenler…emrimde adamlar var oysa içimde o iki kadına karş öyle bir nefre, öyle bir kendini kanıtlama çabası var ki..bunu hissederek uyandım.
ve rüyanın başlangıcında ben bendim, evet. ancak daha sonra feminen bir rol değildi bu, sanırım bir erkektim
2009
gözlerini aç!
bu evren senin derinliğinde gerçek veya anlamsız vey durgun, belki dolgun..
dingin bir yaşantı, hesapsız.gözden ırak.oysa, öyle bir yaşantı mümkün mü?başka bir dünyada olabilmek mümkün mü?
senin evrenin de diğerleri ile aynı..diğerleri gibi görüyorsun gerçeği.
ulaşmaya çalıştığında kayboluyorsun.gözlerini açmaya başladığında, tüm gördüklerine anlam veremeyip tekrar kapatmak zorunda kalıyorsun.
yaşantı dediğin hadise durağanlıktan ötesi değil.farklılaşmaya başladığında yaşantın doluyor ve cıvıl cıvıl sesleri ile duyuyorsun onu.
oysa ancak, barok bir eser dinlediğinde , bu döneme ait bir kitabı okuduğunda karşına çıkabiliyor huzur ve mutluluk.
senin yaşamayı istediğin hesapsızlık, güven, huzur bu dünyada mümkün değil..
bu dünyaya ait olmayan yaşamın ve ruhunla zaman öldürüyorsun ve sonra beden öldüreceksin, ama birkaç gramın ağırlığını hiç kaybetmeyecek dünyan.o hep sana ait.
yıl 2010.
aylardan temmuz.
istanbul-beşiktaş ta hareketli bir cumartesi günü. pazar var.
pencerenin yanına oturmuş, yaz okulunun bitmesine 5 kala, finallere çalışıyorum. korna sesleri, bağırış çağırışlar, konuşmalar, her bir gürültü odaya giriyor. oda onlarla doluyor ve çıkmak bilmiyorlar.
dün gece hayatımın sorusunu sordum kendime. yine pencerenin yanındaki masaya tünemiş, çalışıyordum. içeriye bu kez naci usta nın sesini sonuna kadar açtığı televizyonun gürültüsü, yine arabaların sesi, kornalar, gülüşmeler, bağırışlar, bazen küfürler vs. giriyor, duvarları dolduruyordu. çıkıyorlar mıydı, bilmiyorum. tam da nerelere yerleştiklerini gözlemleyecekken , o soruyu sordum kendime:(bu arada günlerdir peynirle besleniyordum ve karnım açtı)
"o değil de, benim hayatım böyle mi geçecek?"

böyle mi geçecekti ha?!
sabahlara kadar çalış, uyanık kalmak için kahve iç. kahve iç..kahve iç..uykusuz kal..uyumadan, ekmek almaya gittiğin kuruyemişçi bile halden anlayıp ekstra nezaket göstersin. türkiye deki soğuk ve kasvetli müzeler yerine klimalı ve kasvetli kütüphanelere ilgi göster.
sonra bir sınava gir. öyle...sırada..vize.."yaparım. çok çalıştım" de. ve sonuçta beklenen açıklamayla 41 kere maşallah almış ol. i̇nanma. inanama. durumu anlamak ve anlatmak için hocaya git. ona aslında ne kadar çok çalıştığını ve pek çok öğrencinin yanlarına bu cümleyle geldiğini bildiğini ama gerçekten geçen gecenin gündüzün bu sonucu hak etmediğini anlat.
önce boynunu şöyle bir büksün. sonra acıyan gözlerle sana baksın. içinden, "biz bunları çok duyduk." desin. bu kez bir de dudağını büksün sana, karşısında cümlelerinle eziş büzüş bir hale geldiğin için. ve :
-herkes bu cümlelerle geliyor. ama olmuyor işte. demek ki olmamış. nerde hata yaptığına bakıp sana söyleyecek değiliz.
diyor.
teşekkür edip odadan ayrıldığında , üniversitede bulunma sebebini merak ediyor ol. merak et!korkma!kitabı ezberlemekse, zaten yaptın. pardon ama sorun nedir?bir sorun mu var?
o değil de , benim ömrüm böyle mi geçecek?
modern zaman evsiziyim.evet.öyle.
şehirlere de sığmıyorum.
başka bir şey benim aradığım.
başka bir şeye bakıyorum ama görmüyorum belli ki.
ne istediğimi de bilmiyorum.
o sırada erman çağlamasa ve ben de çelişkilerle dolmasam keşke.
uzun süren bir ayrılığın ardından sözlüğe döndüğümden değil de, öyle bi yazayım dedim.
aslında başlığa girdiğim ilk entaride sözünü ettiğim kuzenime yılbaşı hediyesi için ne alayım düşünüyorum..sadece düşünüyorum..,
işi abartıp, doğudaki çocuklara yardım moduna girme heyecanım bile var ancak hiç fikrim yok.
lanet!
bazen gerçekleri ifade etmeyi erteliyorum o kadar!
ama olmuyor!
"yıl olmuş 2010 hala kur'an ı tartışıyoruz arkadaş! hayır, inanan bırak inansın.yalansa da yalan olsundur.2010 da kafasını çalıştırmayan adamı ben ne yapayım?"
"yıl olmuş 2010 bizim yurda hala geliş aşamasında olan internet!"
"yıl olmuş 2010 hala uzaya gidememiş ülkem
"yıl olmuş 2010 , -en basidinden- azerbaycan ın dost olmadığını wikileaks ten öğrenen insan ."
"yıl olmuş 2010 hala liderini bulamamış chp."
"yıl olmuş 2010, başına sıktığı bezi çıkarıp atamamış kız.bunun yerine yeni kürkler edinerek biz laik elitlere fark atmış ve 'gün olur devran döner' sözünü akıllarımıza kazıyan bir iktidar."
"yıl olmuş 2010, hala her şeye 'EVET' diyen bir halk.biraz da muhalif ol, arkadaş"
"yıl olmuş 2010 kütüphanede sessiz olmayı bilmeyen kırocan."
"yıl olmuş 2010 elindeki telefondan müzik açarak caddelerde gezinen tipitip mode: on"
......
.......
bu cümlelerimle geçmek üzeresin.
diğeri de, diğeri de , diğeri de aynı olacak...
mesela, diyebilecek miyim ki;

yurda internet bağlandı.yurda giriş saati uzatıldı.
okul kütüphanesi sabaha kadar açık.
okulumda diğerleri kadar özgürüm-dinciler kadar, ülkücüler kadar...
tüm stk lar ve hukuk fakültelerinin katılımıyla hazırlanan halkın anayasasını oyladık.anayasamız var.
ülkem kimselerden özür bekleyecek kadar aciz, zavallı değil artık.
dostunu düşmanını bilen halkı var.
özgür medyası var.
özgür düşüncelerini paylaşabilen yazarları, gazetecileri var.
faşizme geçit veren hükümler artık yok.
üniversitelerde ezberleyen değil, düşünen, tartışmasına izin verilen bir gençlik var olmakta.var.
kadrosunu alıp oturan akademisyenler değil, üreten, yetiştiren hocalarla dolu üniversiteler.
.....
.....


aslında uzun uzun yazabilirim ama bak, hayal kuramıyorum bile.
yapamıyorum bunu.
hüzne sürüklendim.
günlüğe realist bakış açısıyla bakmaktır.
belki sözlük formatında da bulunması gereken bir giriştir. sevgili sözlük...
yine istanbul a dönerek mücadeleye başlamış olmak.yorgun olmak.uyuyup uyanmak değil de daha çok uyanık kalıp çalışmak çalışmak çalışmak.

"denebilir ki, hiçbir şeye muhtaç değiliz, yalnız bir tek şeye ihtiyacımız var: çalışkan olmak!"
garip olan şu ki,
hiç de umrumda olmuyor.
öyle olmuyor işte defter.
"günlerce tekrar eder kendine ve birgün onu yapmak isteyip de yapamaz hale gelir.
yapamaz.
bu kez akıllı olmayı öğrenmiş olmaz ki yine." dedim.
hulk oldum ben galiba..öyle pis bişi.