bugün

zor olan. hele bir de elçi ise daha da kasıyor. işte şöyle bir şey;

sayın başkonsolos, bay markovic,

nasıl anlatsam bilemiyorum, günlerdir gözüme ne bir uyku giriyor ne de ağzıma bir lokma. iştahım kesildi, ben eski ben değilim galiba. kızınız evet biricik kızınız...efendim lafı fazla dallandırıp budaklandırmadan diyeceğim o dur ki; geçen ay bir gündüz vakti, beyaz eteği ile makam aracından inerken tevafuken görmüş olduğum, altın saçları ile nadide bir papatya gibi güneşe doğru açan sevgili kızınıza aşık oldum. evet yanlış duymadınız. adını dahi bilmediğim bu narin yaratığa tüm kalbimle ama samimiyetle söylüyorum, bay dragan markovic, tüm kalbimle deliler gibi aşık oldum.

biliyorum sayın bayım, gerçekleri yüzüme vurmanıza gerek yok. ne dediğinizi duyar gibiyim. pelin batu gibi o da koskoca bir konsolos kızı, 5-6 dil bilen, evrupalarda fransa'da eğitimini almış, asilzade, okumuş, kültürlü, entelektüel, zarif, peri gibi bir kız. ben ise konsolos köpeği'nden pespaye, biçare, aç karnını doyurmaya ancak muktedir, kendime bakmaktan aciz, istiklal caddesi'nin arka sokaklarının derin kuytularında sürünen bir lağım faresi, toplumun içinde yitip gitmiş bir adam sersefil bir serseri.

ama sayın markovic sevmek benim de hakkım değil mi? bir günah mı işliyorum kızınızı sevmekle? kızınıza aşık olmak suçsa, sibirya'ın buzul bozkırlarında kürek mahkumu olarak prangalara çarptırılmaya razıyım, sürün beni buralardan, bir daha göremeyeceksem o zeytinden kara minik gözleri, beyaz pamuk narin ellerini, dantelli eldivenini, kısa küt saçlarını sürün beni, sayın başkonsolos.

üzerindeki o kırmızı kazağa, altındaki bembeyaz eteğe, yanaklarındaki tatlı tebessüme, kiraz dudaklarına, tatlı kulaklarına, yan yan bakışına aşığım galiba...bir düş gibi, bulutların üzerindeyim inanız ki... kül kedisi prensesin hayaliyle, ince bir hastalığın pençesine düştüm. kuru kuru öksürüp tıksırıyorum, zamansız gelen ateşli titremeler bedenimi kurutuyor. bu zor anlarımda arkadaşım marat gözümoviç ağzıma bir kaşık ayranaşı çorbası vermek için uğraşıyor saolsun. ben ise iki aydır kirasını vermediğim çatı katındaki tabut gibi odamda her gece onu düşünüyorum. ev sahibem fadime karaduloviç, yakında beni yakamdan tutup, sokağa atıcağını söyledi. bu kışta kıyamette ne yaparım.

sayın dragan markovic, lütfen beni yanlış anlamayın bu satırları size kendimi acındırmak için yazmıyorum. vodka için bir kaç kopek koparma peşinde de değilim. kızınıza karşı derin duygular besliyorum. hayatımın geri kalanını, bir ömrü hayatımı ona adıyabilirim. yeter ki, evet yeter ki evet deyin sayın markoviç, evet deyin o narin elleri bir kez olsun öpme şerefine erişeyim. cebimde kalan son 20 kopekimi de bu mektubu göndermek için postahane katibi irfan ilipovniçe veriyorum. şahidimdir, ona da sorabilirsiniz ne halde olduğumu.

kızınızı daima sevecek olan asil bir yüreğinden başka asalet unvanı bulunmayan, pek kadirşinas müstakbel damadınız larry, kuzen larry.

en derin saygılarımla...
--spoiler--
2 nömaralı mektup.

sayın markovic,

mektubunuzu ve zarfın içinde gönderdiğiniz yüz kopek'inizi aldım. hiç merak etmeyiniz, paranızı ve malum surede oluşan artı valör kaybınızı bizzat elimle size geri teslim edeciğim. bir an için beni satılık bir "kopek" yerine koymadığınızı umarak, aşık olduğum kızın pederi olarak size en içten gelen teesüflerimi iletiyorum. benim aşkım para, iş, aş, akbil ile satın alınabilecek bir aşk değil. ben satılık değilim sayın markovic. üzülerek söylüyorum ki, sizin o yağlı göbeğiniz benim duygularımı anlamaya bir engel teşkil ediyor. naçizane küçük bir tavsiye; salam ordövreleri biraz azaltınız. size bir önceki mektubumda aşkımı anlatmaya çalıştım. ama siz o değerli vaktinizden iki dakika olsuncuk ayırarak, mektubumu okumaya tenezzül etmediğinizi anlıyorum. öye olsun. sizi yine de anlayışla karşılıyor, hayati, mücbir bir işinizin var olduğu hususu nazarında, yüz yüze görüşene dek cevabınızı ertelemenizi rica ediyorum.

saygıdeğer dragan markovic,

konsolosluğun işçi kadrosunda bahçıvan olarak iş teklifinde bulunmanızı bir iyiniyet göstergesi olarak telakki ediyor; her ne kadar yazınızda "bahçıvan açığımız var pazartesi gel işe başla" gibi konsolos selamı'nı andıran nahoş bir üslubu takınmış olsanız da saygıyla karşılıyorum. çünkü sizi belki şaşırtmayacak fakat kendimi şaşırtacak bir şekilde davetinize icab ediciğim. bu boyun büküşümün altında yatan gerekçeli kararı: tunalı hilmi sokaklarının ıslak, soğuk, buzlu kaldırımlarında, uçları kesilmiş eldivenlerimden çıkan morarmaktan kararmış olan parmaklarımı tuşlarına naifçe basarak çaldığım akordeon ile bir nevi dilenmeye başlamam olarak atfediyorsanız, yanılırsınız, hata edersiniz bay entelijansiya. lütfen bendenizi ve akordeonumla bendeniz'den çaldığım şarkıları yanlış anlamayınız. yeter ki biricik sevgilimin miskü amber kokan nefesine biraz daha yakın olabileyim. eğer şanslı isem günde bir iki kez olsun o pak yüzünü bahçe parmaklıklarının ardından gizlice görebilme şerefine nail olabileyim, umman'ın çöllerinde kavrulan şu hasretimin kor alevleri hiç değilse birazcık olsun dinsin peder. ühühühü..

en kısa zamanda sizinle yüz yüze görüşmek temennisi ile, kızınızın hizmetkarı, 1.ss tümeni leibstandarte ile stalingard'ın müstahkem mevzilerinde göğüs göğüse çarpışmış olan 19'uncu tümenden emir eriniz kuzen larry.

not: durumun aciliyetine binaen bugün üsküdar'dan ilk troyka ile yola çıkıyorum. mektubunuzda adından tedirginlikle bahsettiğiniz sevgili eşiniz nilay filipovanaya'da acil şifalar. aziz nikolas hatrına sağlıcakla kalınız.
--spoiler--
cevap,

ulan it,

sen bu satırları okurken ben meşe sopamla tam arkanda duruyor olacağım. elalemin namusuna zarf atmak neymiş göstereceğim sana.
3 nömaralı mektup, pulu yalayıp yapıştırdım.
--spoiler--
sayın dragan markovic,

son mektubumdan sonra başıma neler geldi bilemezsiniz. hayır hayır sandığınız gibi faytonla boğazı geçerken boğulmadım allah'a şükür. aşk nelere kadir, inanız ki su üzerinde bile yürüyor insan. aşk ne fena bir şey imiş bay markovic öyle. siz hiç aşık oldunuz mu? ama asıl anlatmak istediğim aşk üzerine yoğrulmuş kulak memesi kıvamında duygularım değil, cama çıkan sevgili cosette'me ajdar kıvamındaki sesim ile yapacağım müzikal seranatı iple çekiyorum orası ayrı tabi ki. bakınız kalbimin ürpertisi gibi diz üstü çökeceğim ayaklarımın naçiz bilekleri bile titredi şimdiden. efendim bu konulara girmeyelim lütfen. şunu demek istiyorum;

bay markovic hazır mısınız, duyunca kulaklarınıza inanamayacaksınız. midas ın kulakları eşek kulakları bayım. evet o yüce midas ın kulakları bir eşeğinkinden farksız, kocaman, lime lime, iğdiş edilmiş, sünen çeken kulaklar. biliyorum cümleleri farklı bir şekilde tekrar ediyorum ama şu anki ruh halimi satırlara dökmekte zorlanıyorum, korkuyorum, yalnızım ve titriyorum. ıslak bir kedi yavrusunun ağzındaki biçare farenin bıyıkları kadar titrek bir haldeyim. somuncu zisimov baba'nın altınları buldum galiba, sanırsam, bir ümit, aşk ile bir daha. evet buldum buldum!! tefeci zisimov babanın altınları. hepsi parlak altın madolyonlar, eski çarımızın tasvirleri olan, dişlerimin arasına alıp tarttığım altınlar, 24 ayardan aşağı değil ve bayım bilin bakalım altınlarla ne yapacağım. kızınızın drahomasına talip olacağım tabi ki müstakbel pedercim.

hahahaha! artık o sersefil adam yok karşınızda, değiştim, redingortun arta kalanından pantolon diktiren kuzen larry geçmişte kaldı. geber kuzen geber, al sana bazuka. en pahalı melon şapkaları, en lüks cigaraları alıp sarıp sarmalayacağım, tabi kızınızı da sarmalamam gerekecek; bunun için bir köşk, yalı yavrusu satın aldım emirgan korusuna nazır, içerisine düzinelerce uşağı tıktım. çalışın köpeler diye haykırıverdim bayım. ahahaha. artık küstah bir asil var karşında pavlovic pardon markovic miydi canım. fransız mektepleri her nerde ise savulunuz mösyö, ilk işim boku bonju jötem, öpem, ne varsa tüm fransız lügatını yalayıp yutmak olacak. akrostişler yapacağım biriciğime, sefiller kitabını, anjan valjan'ı cayır cayır yakacağım alev alev yanan şöminemin mazgallarında. savulun bayım ben geliyorum.

markovic, o koca göbeğini doyuracağım dostum. bahçıvan olarak iş verdiğin o hakir genç artık yok karşında, sandıklar dolusu altınla geliyorum, aç gözlü oblomov seni paraya boğacağım timsah gıdılı gırtlağını.

vaftiz baban kuzen lerriiiii!!
--spoiler--
nokta
yanlış adrese postalandığı takdirde kötü sonuçlar doğurabilecek eylem.