bugün

52. Uluslararası Antalya Film Festivalinden; en iyi film, en iyi yönetmen, en iyi senaryo, en iyi erkek oyuncu ödülleri ile ayrılan filmdir.
nadir sarıbacakın oyunculukta şahaneler yarattığı film. Sadece Cenk karakteri ile rolu üstelenen Nadir Sarıbacak değil diğer oyuncularda filmin hakkını vermişler. Kurgu ,senaryo, oyunculuk, diyaloglar ve olayın akışı şahaneydi. Hiç sıkılmadan tekrar tekrar izlenebilecek filmler arasında kendi nezdimde yerini alacaktır.
Izleyin. Enfes bir deniz filmi.
bir tolga karaçelik başyapıtı. son zamanlarda izlediğim en başarılı türk filmi belki de. esasında sadece ''bir deniz filmi'' tabirini kullanmak da yanlış olur kanımca. filmin hikayesi bulundukları gemiyi terkedemeyen 6 kişilik mürettebatın başına gelenler en kaba tabiriyle. bunun yanında fazlasıyla alegorik bir çalışma ortaya sunmuş tolga karaçelik. vizyonfilm.net aracılığıyla 6tl karşılığında filmi kiralayıp izleme şansınız bulunuyor. izleyiniz efenim. ayrıca; çok büyük oyuncusun be nadir sarıbacak.

--spoiler--

filmin ilk 20 dakikasında zaten anlıyoruz ki; gemide kalmak zorunda olan mürettabat üyelerinin hepsi aslında bir topluluğu simgeliyor. hangi kişinin hangi topluluğu simgelediği üzerindeki görüşlerim tam olarak oturmadığı için yazmıyorum ama izleyenler farkedecektir demek istediğimi. farklı hayat tarzı ve görüşleri olan insanların ''kapana sıkışma'' durumundaki psikolojileri çok güzel aktarılmış. ast-üst ilişkilerindeki riyakarlık, otoritenin insanları nasıl delirtecek noktaya getirdiği, en mazlum görünen kişilerin bile yeterli koşullarda psikopata bağlaması vs vs. filmi çok beğendim, hala etkisindeyim. cenk'in delirme sahnelerinde onunla beraber sıyırdım kafayı, kaptanı kamarasından çıkarıp kafasını patlamak istedim amına koyim. o gemi bu topraklar haco...

''anahtarlar sende mi ismail?''

--spoiler--

edit: sarmaşık imgesini saçma bulan gencolar için;

sarmaşığın filmdeki kullanımı içimizden, çevremizden yani bizden beslenip bizi sarmasıdır. bir de bizim sinefillerin araştırmalarına dayanaraktan söylüyorum, kökünü sarmaşık kaplamış hiç birşey tekrar yeşermezmişmiş.
birbiri içine geçmiş olan.

karışmış, karışıklık. ayrıca açılmayacak şekilde düğüm olan şey içinde kullanılır.
bana kalırsa kış uykusu'ndan beridir can çekişen yerli sinemaya ilaç gibi gelmiş olan, hatta en iyi yerli sinemalar listemde üst sıralarda olan başyapıt.

--spoiler--
bir kere oyunculuklar açısından hiç bir diyecek söz yok. 6 kişinin 6'si da üstün oynamış ama nadir sarıbacak için ayrı bir parantez açmak gerekir. kendisini ilk olarak "istanbul'un altınları" adlı dizide görmüştüm. orada görmüştüm iyi bir oyuncu olduğunu ama bu kadarını beklemiyordum.
gerçekten oyunculuk dersi vermiş kendisi.

adana demir spor'lu eşofmanı ile cenk'in tarafının ne olduğu belli. bir de yancısı var alper, o biraz daha toy, cenk'in tarafında yer almak istiyor ama aynı zaman da öyle pek olay çıkması taraftarı da değil.

tolga karaçelik belki de en açık kartını "kürt" karakterinde oynamış, "bu karakter acaba kimleri temsil ediyor" diye düşündürmemiş. kürt içlerinde en sessiz ve fiziksel olarak en güçlü olanı. hiç konuşmuyor, sadece yemek yiyor ve kendisine buyrulan işleri yapıyor. arada kavga çıkarsa koca ellerini ve büyük gövdesini kavganın arasına sokup kolayca bertaraf ediyor insanları.

işte bu kürt karakterinin kayboluşundan sonra film aslında "büyülü gerçekçilik" kısmına giriyor. ama buna sonra geleceğim.

bir de ismail var. dini bütün, 5 vakit namaz kılan ve armatör'ün iflasından sonra beybaba tarafından "baş kaptan" ilan edilen birisi. fakat eline geçirdiği bu güç sayesinde isyankarlarımız cenk ve alper'den çok tepki topluyor. aslında gücünü, otoritesini kötüye kullanıyor. hatta cenk kendisi ile ilgili olarak şunu der;

"bu amına koduklarımı tanımak istiyorsan bunlara güç vereceksin."

cenk ile ismail'in arası sürekli gergindir. birbirlerinin boğazına yapışmak için an kollarlar çünkü cenk bir esrarkeştir. ve ilaçların olduğu odanın anahtarı ismail'de dir ve ismail sadece cenk'e değil kimseye hiçbir anahtarı vermez.

geminin aşçısı nadir var bir de. kendisi filmin başlarında evine dönmek ister fakat geminin yetkilisi "beybaba" onu ikna eder ve fikrinden caydırır. mutfak işleriye uğraşan nadir sürekli bir intihar eğilimi içerisindedir. ne zaman tek kalsa eline bıçağı alır, bileklerine dayar ve gerekli cesareti bekler ama bir türlü gelmez o cesaret.

ve sonuncu karakterimiz "beybaba"'dır. kendisi rotasız bir geminin kaptanıdır ve gemisini terk etmez. ilk olarak mürettebat tarafından fazla dikkat çekmese de zaman geçtikçe beybaba "otoritesini" yitirir, gemi halkı mevcut durumdan memnun değildir çünkü. bu otorite kaybı arttıkça beybaba daha da sertleşir, gereksiz işler yaptırmaya çalışır adamlarına.

bir sahnede durumdan çok sıkılan cenk, alper ve nadir beybaba'nın odasına çıkarlar ve istedikleri cevabı alamadan odadan kovulurlar. hatta beybaba kendisini odasına kitler.

ee amaç olmazsa kural da olmazya, aynı durum. geminin amaçsız bir şekilde orada durması, aslında beybaba'nın otoritesini geçersiz kılmakta. yani gemi resmi bir kurumdan çıkmış ve 6 adamın evi durumuna gelmiştir. beybaba artık onların patronları değildir ve bu durum kendisini çok korkutmaktadır. bu korkusunu ise iflah olmaz bir güç gösterme isteği ile bastırmaya çalışır. fakat adamlarımız aptal değildir.

dediğimiz gibi cenk ve tayfası beybabanın odasına gider, beybaba bu duruma çok sinirlenir ve bir gerginlik baş gösterir. ortaya herhangi bir gerginlik sırasında, sakinleştirme misyonu ile gelen kürt gelir ve kolayca cenk'i dışarı çıkartır. cenk bu duruma çok sinirlenir ve güvertede kürde bağırmaya başlar. bu bağırışmaya şahit olan nadir bir anlığına kafasını çevirir, tekrar baktığında güvertede cenk yalnızdır. kürt ortalarda yoktur. buradan sonra gemi tayfasının psikolojik savaş başlar.

--spoiler--

laf kalabalığı oldu biraz ama filmin özeti bu şekilde. yerli sinemamzı adına çok sevindirici bir film.

baya sonra gelen edit: filmin, filmi izledikten aylar sonra okuduğum joseph conrad kitabı olan The Nigger of the 'Narcissus'dan baya bir "esinlendiğini" fark ettim. direkt olarak çalma diye suçlamak istemiyorum ama rahatsız edecek derecede "esinlenme" vardı.
nadir sarıbacak'ın amına koyduğu on numara film.
günlerdir arka arkaya film izlediğim arkadaşımla bu gece de sarmaşık filmini izlemeye karar verdik. ve ilk kez filmden sonra "film böyle yapılır" yorumu getirdik. nadir sarıbacak'ın şahane ötesi oyunculugu agzımı açık bırakmaya yetti. çok saglam bir kurgu. kesinlikle izlenmesi gereken bir filmdir.
tanıtımlarında neden "korku" ibaresi yok yahu bildiğin korktum bi ara filmde. aldığı tüm övgüleri, ödülleri abartısız hak eden bi film çıkarmışlar. nadir sarıbacak mükemmel oynamış yine, hiç övmeye yeltenmiycem çünkü bu durum adam için sıradanlaştı. filmde ara sıra da güldürdü psikopat.

--spoiler--

follow the şişko

--spoiler--
türk sineması adına son dönemlerde izlediğim en güzel şey. nadir sarıbacak'ın oyunculuğu o kadar güzel ki tekrar tekrar açıp izletiyor bazı sahneleri.
"ismail, beybabanın anahtarı sende mi?"
muhteşem oyunculuğuyla (özellikle nadir sarıbacak) sanki onlardan biri gibi hissetmenizi sağlayan,
hiç bitmeyen gerilimiyle, bi 3 saat daha devam etse hiç sıkılmadan izlenebilecek, üstünde uzun süre düşünmenizi sağlayacak muhteşem yapıttır.

sonunda insanı boşluğa düşürüp sürekli karakterleri tek tek analiz etmeye başlıyorsunuz, hayret edici bir film.
izlediğim en iyi türk filmlerinden biri diyebilirim, belkide en iyisi. izleyiniz !

buda şurada dursun;

http://www.youtube.com/watch?v=39e65soKs70
Özellikle Nadir Sarıbacak'ın efsane oynadığı bir gemi üzerinden sosyolojinin gözüne vuran ödüllü film.
Günde bir metre boy atan sarmaşıklar vardır.
bu nasıl bir film böyle! bu kadar iyi olacağını sanmıyordum doğrusu. nerden toplamışlar bu kadar iyi oynayan oyuncuyu. hepsi ayrı efsaneydi. osman alkaş çok iyiydi özellikle. o ses tonu zaten allahın adama lütfu. izleyiz izlettirin.
Nadir sarıbacak ı izlerken abartısız ağzımız açık kaldı. O nasıl muhteşem bir oyunculuktu arkadaş. Müthiş bir film efenim. izleyin.

--spoiler--
Kürde seslenip cevap alamayınca, napalım açılım mı yapalım illa tarzı bir şey dedi. Koptum orda.
--spoiler--
şimdiye kadar izlemediğime beni pişman eden Tolga karaçelik filmi. Evet nadir sarıbacak, evet. uzatmıyorum bu kısmı adam gerçekten yaşamış, oynamamış. gerçeği de o bence adamın. sahicilik zirve. diğer oyuncular da öyle.

izleyenler usul usul psikolojik gerilime hazırlanmış. filmin kopuş noktası olan o sahnede daha da abartılabilirdi hatta bazı şeyler. çok deli bir sahneydi.

özetle çok çok başarılı bir türk filmi.
"Cigaracı cigaracıyı gözünden tanır." repliğinin geçtiği müthiş tolga karaçelik filmi.
sağ sarımsak, sol soğan.
insanı çocukluğuna götüren, hanımeli kokan bahçeli evlerin vazgeçilmezi. asansörün karşısında duran plastik çiçeklere benzemezler.
Burnumun direklerinde asılı kokun,
Beynimde aynı direklerde asılı bir cesedin şoku.
Sen varsan ben yokum,
Ben varken de sen yoktun,
Aynı cehennemde kaynıyoruz fokur fokur.
Tam değilim, en tam halim anca yarım.
Gözlerim ışıkta yeşil karanlıkta kan çanağı,
Biraz yanında olan her kimse canından çok sever seni,
Yastığımla hala arkadaş mı bal yanağın?

Gibi cümlelere sahip mükemmel bir şiir / şarkı. Her neyse. Güzel sonuçta.
"Hepimiz aynı gemideyiz."

görsel
film ilk yarısına kadar iyi, yarısından sonra çok saçma.
Mabel matiz in maya albümün de yer alan şarkı.

Arka vokelde sıla nın olması ayrı bi tat katmış şarkıya.
mabel'in loopa aldıran şarkısı. nağmelere gel. ey yavrum ey.