bugün

hoca öğrencilerine "risk nedir?" deyü sorar, sivri zekalı bir öğrenci kağıda; "risk budur." der, verir kağıdını.
bu bilinen hikaye.
risk kavramının ortaya çıkış süreci ise, gerçekten de yığınla efsanenin bileşkesiyle oluşmuştur.
bildiğim kadarıyla, 16-17. asırlarda kullanımına başlanan risk, portekizce temelli bir sözcük olup, "bilinmeyen denizlere yelken açmak" gibi bir anlama sahipti. zamanla ispanyol ve portekizli denizcilerin kullandığı sözcük önce ingilizce, ardından da diğer dillere intikal etti. denizci kaşiflerin bu kavramı ortaya çıkarmasında, coğrafi keşiflerle bilinmeyen denizlere yelken açma girişimleri hızlanmasının rolü olmuştur.

bildiğimiz gibi katolik kilisesi, deniz aşırı seyahatlere, keşiflere izin vermiyordu. çünkü incili temel alan kilise, dünyanın tepsi gibi düz olduğu görüşünde birleşip, düz olan dünyada doğu veya batı tarafına gidilmesi fikrini günah olarak gördüğü gibi, bu düz dünyanın bir sonu olduğunu, bu sona varan insanların yüksek kayalıklardan aşağı düşebilecekleri, canarvar ve ejderhalarca boğularak öldürülebileceği, en hafif ihtimalle de, çıldırabileceği şeklinde efsaneler türetmiştir.
iş bu durum, risk kavramının içini olduran ilk tarihsel sürece işaret eder. deniz aşırı keşifler yapacak olursanız, risk alırsınız. aldığınız risk nedeniyle, ölme veya çıldırma durumlarıyla karşı karşıya kalabilirsiniz. ötesi, risk alıp almamak size kalmış.

özellikle anksiyete toplumunun 20. asırda doğuşuyla risk kavramı, birçok alana yayılmış; deprem, nükleer savaş, kanser riskleri gibi kavramlara beşiklik ederek, başka bir hal almıştır.
(bkz: risk nedir efsanesinin sonu/#13953137)
"bir çeşit oyundur" diye cevap verilen soru, evet oyun, hem de çok güzel bir oyun. araştırın ve ailecek evinizde akşam yemeğinden sonra oynayın derim ben.

yoksa her efsaneye inansaydık anka kuşu olurduk pirim.
risk budur hocam;

görsel
risk, bu sözlükte yazmaktır bazen.
asıl risk o kağıda a'lı b'li küfürler yazıp vermektir!!!
Şehir efsanelerinden biridir. Efsanenin en ilgi çekici yanlarından birisi ve belki de gücünü aldığı nokta öğrencinin cesaretidir. Cesaretle risk kavramları burada örtüştürülüyor olmalı. Bir diğer can alıcı nokta da açılımın ortaya koyulması gereken bir sınavda öğrencinin "budur" şeklindeki işret zamiri kullanarak verdiği yanıttır. Yanıtı "risk bunun gibi bir şeydir." biçiminde verse daha inandırıcı olurdu tabi. *
(bkz: muhan soysal)
lan bu var bir de sınava geç kalan üniversite öğrencilerinin efsanesi var. yok hoca sınavda hangi lastik patladı diye sorasıymış. senrayo bile amsalak bir şey. koca adam 20'li yaşlardaki veletlerin yalan söylediğini anlamıyo oldu amk. bu nedir ya?
(bkz: şehir efsaneleri)(#2930035)
başka versiyonları da vardır.
(bkz: why why not)
hatta bu efsanenin 2. perdesinden sonra 3. perdesi de vardır. 3. sınavda hoca yine aynı soruyu sorunca diğer öğrenciler hocaya "iyiden iyiye taşşağa bağladınız siz de" diyerek, "riksini de sikeyim dersini de, ne çileymiş be arkadaş" cevabını vermişlerdir. hoca da "aslında ben coğrafya hocasıyım, ikitisattan falan pek anlamam" diyip sınıfı ağlayarak terk etmiştir.
Sınav kağıdını boş bırakıp arkasına yada altına budur yazmak riske sadece bir örnektir. istenilen tanım değildir. eğer o dangalak sıfır aldıysa haketmiştir ama söylendiği gibi 100 aldıysa bu hocanın dangalaklığıdır.*
(bkz: arabanın hangi lastiği patladı geyiği)
(bkz: turk milletinin olusumundaki olgular)
zamanında otisabinin ekşisözlükte çaylak yapılmasına sebebiyet veren soru.
''zallcım, yengeye selamlar...''

(bkz: risk budur)
soruya boş bir kağıt verip altına sadece, budur, yazan öğrencinin dillere destan öyküsü.
(bkz: boş entry mi giriyim onu mu istiyorsun yani)