bugün

rakı içerken tadını alırsınız, içmeden bir güzel koklarsınız ve kokusunu alırsınız, içerken dudaklarınız da, diliniz de, gırtlağınız da, mideniz de hissedersiniz, dokunursunuz. ancak sesini duyamazsınız. sesini duymak için de bir kereye mahsus rakınızı bardağınıza doldurduğunuz da arkadaşlarınızın bardaklarına tokuşturuğ "çin" sesi alırsınız ki rakıyı 5 duyunuzla da algılamış olur ve keyfine daha da varmış olursunuz.

bunun dışında kalan bazı kısımları da aşağı da ersin kalkan'ın bir yazısından ekliyorum.

--spoiler--

bilirsiniz kimisi kadehleri değil elleri tokuşturur, cancana manasında (aslında fena fikir de değil, şangur şungur bir sürü ses çıkmıyor), kimileri birbirlerinin kadehinin altına vuracağım diye yarışır; kadehini diğer kadehin altına vurmak karşısındaki insana saygı duyduğunu belirtmektir ya da yaşça küçüklerin büyüğüne saygısı olarak yaptıkları harekettir. sonra bir de kadehleri tokuşturup, 'şerefe' deyip kadehi masaya vurmak vardır. bu da “şerefim üzerine yemin ederim ki bu masada konuşulanlar bu masada kalacaktır” manasında. yine aynı şekilde kadehin masaya vurulması, bu akşam bu masada olmayan dostların şerefine anlamına gelmekte (imiş).

--spoiler--
hepsi doğrudur. hepsini 50 yaş üstü racon bilen ağabeyler bilir ve uygularlar. genelde tokuşturulmaz çünkü muhabbet masası büyüktür ve uzanılmaz. masaya vurulup kadeh yukarı kaldırılır *. fakat bnm gibi ağzıyla içmeyen insanlar bir kaç şişeden sonra umursamaz racon bozulur. *
(bkz: götüyle içen adam)
(bkz: gece gece can çekti)
beş duyu organımızla algılamak içindir. görürüz, kadehi elimize alır dokunuruz, koklarız, tadına bakarız ve tokuşturup sesini duyarız. budur.
Çeşitli rivayetler vardır ama beş duyu ile tatmak aslında şarap için kullanılan bir terimdir. Şarabın da en son "çın" sesi için çeşitli rivayetler vardır. Kimi rivayete göre önceden avrupa'da misafire zehirli içki içirterek onu öldürme gibi bir kötü huy varmış. Ev sahibi ikram ettiği şarabı misafirinin kadehine değdirerek ilk yudumu kendi alırmış. Bu tokuşturma sana ikram ettiğim şarap zehirli değil anlamına gelirmiş. Ondan daha aklı selim bir rivayete göre ise kaliteli şarabın çıkardığı o güzel "çınn" sesinin kulağa hitap etmesi sağlanmak istenmesindendir. Ancak Rakı için ilk defa duyduğumu söyleyebilirim çınn olayını. Nitekim rakıya ne kadar su koyarsanız içindeki anason da kendini ona göre belli eder, kokusunu bırakır, renginde değişimler olur. Çok fazla su o yüzden makul değildir. Güzel içenler biraz su koyar. Rakı sevenler sek içer bu yüzden. Rakıdan bir yudum sudan bir yudum.
bakalım sarhoş olmuş muyuz diye tokuşturulur. rakı bardaklardan dökülüyorsa sarhoş olunmuştur.
bardakların tokuşturulması sonucu çıkan çınlama sesi özellikle rakı bardağı ile yapılması durumunda kulaklarda hoş bir tını bırakır. böylelikle rakı sever tüm duyuları ile rakıyı hissederek içmiş olur.
ayrıca masya vurulan kadeh o sırada orada bulunmayanların şerefine, ardından eğilip yere vurulan kadeh o gruptan ölmüşlerin şerefine manası taşımaktadır.
Bu konuda iki ayrı açıklama vardır.

1) insanların beş duyusunu tatminamacıyla şarap kadehini sofrada çın sesiye tokuşturmak. Şarabın rengi, görme; diliyletat alma; burunla koklama;eliyle dokurma,ve çın sesiyle işitme. Şarap bütün duyguları tatmineder anlamını taşır.

2)Antik çağlarda bir insanın düşmanını yemeğe davet edip,onazehirli içki sunması doğal sayılıyordu. Ev sahibi içkinin zehirsiz olduğunu kanıtlamak içinkendi içkisini havaya kaldırır ve misafirin içkisinden bir yudumun kendi kadehine dökülmesini isterdi.Sonra aynı anda içkilerini içerlerdi. Misafir böyle durumda ev sahibine güvenini göstermek içinkadehini ev sahibinin yukarı kaldırdığı kadehe hafifçe vurur, çın sesiyle içkiyi denemeye gerek olmadığını gösterirdi.
*
teee eskilere dayanan geleneklerden biridir.

bi rivayete göre: gelen misafirle kadehler hızla tokuşturulur ve iki kadehteki içkinin birbirine karışması sağlanırdı. dolayısıyla misafire ikram edilen şarabın zehirli olmadığını evsahibi kanıtlardı.

başka bi rivayete göre: ölülerin anısına içilen şarabın ilk yudumu toprağa dökülürdü. iki kişi bi ölüyü andıkları zamansa kadehlerini tokuşturur ve iki kadehten de şarabın yere dökülmesi sağlanırdı.