bugün

büyük hayallerle okuyup mezun olduktan sonra kabak gibi ortada kalmak anlamına gelir.
aslında bu ikiye ayrılır.
1 - mezun olduktan sonra torpili ya da tanıdığı olanlar
2 - hiçbir tanıdığı olmadan sektörün içine girmeye çalışmak

1: bu arkadaşlar iyi veya kötü mezun olduktan sonra bir kişi ya da kişiler yoluyla iş sahibi olabilirler. yani setlerde ya da tv kanallarında iş bulabilirler. hadi iyi bir maaşla başlamasınlar ama bir işi vardır ki bu sektördekiler, bu alanda işe girmek çok zordur.

2: diplomayı aldıktan sonra ilk önce bir hedef doğrultusunda bazı yapım şirketlerine ya da tv kanallarına cv gönderirler. hangi alanda çalışmak istediklerini bilenler olur bilmeyenler olur. daha sonra - gerçekten istekli ve iyi olanlardan bahsediyorum - bu şekilde bir yere varılamayacağını anlayınca abartısız her yere cv göndermeye başlarlar. bu da olmayınca yusuflamaya başlarlar. nere olursa olsun ne olursa olsun çalışmak isterler. para artık unutulmuş bir kavrama, olguya dönüşür. parasız çalışmak istediklerini söylerler. bir şekilde şansı olanlar iyi kötü bir yere bu şekilde kabul edilirler. kendilerini kurtların ve alakasız, gerizekalı insanların içinde bulurlar bir süre sonra parasız yaşanılmadığını anlayan çoğu şansız kişi başka iş arayışına başlayıp mobilya, avm, memuriyet, kasiyer gibi sektörlere kaybolup yok olurlar. ama içlerinde hep sinema, tv sektörü yaşıyordur. hayatı ve geleceği şansa kalmış garip insanlardır. bir gün bir yerden bir şey geleceğine inanırlar. daha sonra bu da biter...
işsizliktir.

bu ülkede odası, barosu olmayan mesleğe meslek gözüyle bakılmaz. 20 yılınızı verirsiniz; bırakın konuşmayı, düşünme yetisi bile olmayan iki meme, bir çift bacağa satılırsınız. dışarıda yapabileceğiniz, uzmanlığınız sayılabilecek neredeyse hiçbir iş yoktur. bu ülkenin en çok işsiz mezun veren fakültesidir iletişim fakültesi. ilk sıradaki güzel sanatlar fakültesidir ki onlar dışarıda eğitmen, öğretmen olabilir; bir yerlerde müzik yapabilir ya da resimlerini satabilirler. oysa sizin böyle bir yöneliminiz de olamaz.

(bkz: atv/#18533705)

gördüğünüz gibi, olan iki meme ve bir çift bacağı da aşmış durumda. ülkenin duayen gazetecileri bile işsiz kalırlarken sizin mesleğinizi yapmanız zaten imkânsızlaşmaktadır.

prodüksiyon şirketi gibilerinde çalışabilirsiniz. dizi falan çekersiniz. günde 16 saâtten az olmamak kaydıyla it gibi çalışırsınız. sonra bir gece 20 saât aralıksız çekimden dönerken fsm köprüsü'nün girişlerinde direksiyonda sızarsınız. canınızdan olursunuz.

(bkz: yerli dizi yersiz uzun)

hayır, herkes konuyu oyuncular açısından ele alıyor. gelin gelelim bir sette en az kalanlar oyunculardır. en ağırı set ekibinin işidir. daha karga bokunu yemeden seti kurarlar. yönetmen v.s. gelir. oyuncular gelir. çekimler yapılır. herkes evine dağılır ama set ekibi kurdukları seti kaldırmak için daha saâtlerce çalışmak zorundadır.