bugün

bir dönem psikolojiye giriş dersi alıp cc ile gecen arkadasın bir psikolog edasıyla herseye psikolojik acıdan yaklasmasından daha iyi bir durumdur.
her insanda psikoloji varsa her insan psikoloğu anımsatan yaklaşım da bulunabilir.
sizi sürekli dinlemesidir. diğer arkadaşlarınız derdinizi anlattığınızda aa ben de diye araya kendini katıp olayı kendine döndürebilirken sonuna kadar sizi dinleyen kişidir.
eğer bu arkadaş ev arkadaşıysa eve iş getirmektedir.
(bkz: seksolog arkadasın her seye seksolojik yaklasması)*
hadi bu yine anlaşılır bir durumdur. adamın mesleğidir, hayatına etki etmesi garipsenmemelidir. asıl sorun kendini psikolog sanıp her boku psikolojiyle açıklamaya çalışan bu konuda mesleki eğitimin yanından bile geçmemiş kişilerdir, arkadaşlardır. belki bir kitap okumuştur belki bir makale. ama kafanı yer durur:

+ ben şimdi çay içmeyim. yoksa uyuyamıyorum.
- psikolojik lan o.

+ sabahları sigaranın ilk nefesinden hemen sonra bokum geliyo lan benim!
- olm sen kendini ona göre ayarlamışın. psikolojik bi şey bu.
+ lan sıçıyom nesi psikolojik bunun...

onu yaparsın piskolojik, bunu dersin psikolojik. her şeyin içine de psikolojiyi sokma arkadaş. biz de öğrendik lisede bi şeyler. algıda seçicilik, bilinçaltı falan. biliyoruz bunları yani. daha ne ayak yapıyon bana?
(bkz: bsg olayı)
psikolog olması da icap etmez. birinci sınıfta olması bile yeterlidir. hayatı psikoloiden ibaret görmekten öte kendini tıp fakültesi öğrencileri ile kıyaslamanın verdiği aşağılık kompleksinin bir sonucudur.
psikolojik danışman olan teyzenin dersaneden, össden, derslerden vs. yakınınca "peki bunu çözmek için napılabilir, peki bu konudaki başarınızı nasıl yükseltebiliriz? bir de şöyle bir çalışma yolu denesek" tarzı bi yaklaşım göstermesiyle benzer bişe olsa gerek.
bir de freudyense yandığınızın resmidir. yok bebekken ananı az emmişsin de oral evren tamamlanmamış, yok babana karşı penis kompleksini yoğun yaşamışsın da, neler neler.
bir de karşılaştığı her psikoloğa psikolog gibi davranan, "sence ben normalmiyim" diye ısrarla soran tipler vardır.
bazen bir doktor hastasını nasıl sadece "fizyolojik bir varlık" gibi görüyorsa -ki buna örnek olarak, hastasının ruhsal bir varlık olduğunu unutup iki aylık ömrünüz kaldı diyen doktorları örnek verebiliriz- bazen bir psikolog da insanları, sadece ruhsal bir varlık gibi görebiliyor.
annesinin uykusu vardır, suratı asılmıştır uykusuzluktan, hemen düşünür, hmmm, morali bozuk kesin. yada açlıktan ölüyordur arkadaşı, kan şekeri yerlerdedir, o yüzden de beti benzi atmıştır; ama bir psikoloğun aklına gelen ilk şey, depresyonda olabileceğidir. özellikle okurken ve mesleğin ilk yıllarında böyle tutumlar sıkça yapılır, yapılan bu tutumlar da tecrübesizlikten dolayı normaldir. deneyim kazandıkça insanları rahat bırakmayı öğrenir ve hastalarını da sadece ruhsal bir varlık olarak görmekten vazgeçer.
çok sinir bozucu olabilecek durumdur.

yeni tanıştığınızda bunu pek farkedemeyip karşınızdaki mükemmel dinleyiciye 15 senelik arkadaşlarınıza anlatmadığınız şeyleri anlatırken buluverirsiniz kendinizi. bir zaman geçer ki anlarsınız aslında derste öğrenilen metodların üzerinizde uygulandığını.

o sevimlilikte son noktayı bulmuş sesleriyle sormazlar mı bi de "peki neden?", "neden böyle hissettin" vs vs tarzı sorular. dikkat etmek gerekir böyle insanlara karşı.
gerçek arkadaşlar ders notlarıyla bizleri dinleyen değil, gerçekten bir şeyler paylaşabileceklerimizdir.
seneye başıma gelmesi mümkün hadisedir..bekliyoruz bakalım..
(bkz: psikoloji okuyanlarin sorunlu olmasi)
psikolojisini psikolojiyle bozmuş olması demektir ...
aslında psikolojik bunalımın eşiğindedir en kısa zamanda bi psikoloğa görünmesi gerekir .
her şeyin fazlası zarar denen hadisenin bir psikoloğun başına gelmesi durumu.
bir üst modeli için;
(bkz: sevgilinin psikolog olması)