bugün

platonik olarak sevdiğin insana rezil olma anıdır.

işten yorgun argın gelmiştim üstümdekileri çıkarıp dolapta özensiz şekilde duran ev kıyafetlerimi giydim, karşı binada oturan dayımlara uğrayıp kuzenden yeni aldığı oyunu alıp.apartmana doğru yürürken platonik olarak sevdiğim komşu kızını gördüm, otopark kapısından girmişti tatlı bir heyecan duydum, her zaman olduğu gibi ama o anda düşündüğüm sadece komşu kızının kırmızı ruju olmamıştı, kıyafetlerime baktım ayağımda terlik, altımda dizleri çıkmış eşofman, üstümde yakaları yırtılmış tişört yer yarılsa içine gözümü kırpmadan atlayacağım andı.

durup geçmesini beklemeyi düşündüm, acaba beni görmüş müydü? arabaların arkasına yatayım dedim olum öleyim lan allahım al canımı hızlı adımlarla apartmana yürüdüm yanıma anahtarı almamıştım, zili çaldım beklemeye başladım kapıyı kimse açmıyordu tekrar tekrar zile bastım arkama bakamıyordum ama yaklaşmış olmalıydı açın kapıyı lütfen ağlayacaktım artık sinirden,

artık yanımdaydı.''müsadenizle kapıyı açayım'' apartmana girdik ben merdivenlere yöneldim asansörün kapısı açıldı 9. katdaki kokoş teyze indi asansörden bana baktı konuşmaya başladı.

-evladım nerede su.
+teyze ne suyu.
-sen sucu değil misin?

dünya başıma yıkıldı yaşlı teyzenin bastonunu alıp kafasına vurmayı o kadar çok istemiştim ki komşu kızının 'buyrun'' demesi ile kendime geldim asansörün kapısını tutuyordu ağır adamlarla asansöre bindim.yukarı bakıyordum asansörün lambasının içindeki sineklerin neden orada öldüğünü düşünüyordum.komşu kızına göz ucu ile baktığımda beni süzüyordu acıyan gözlerle bana bakıyordu o anda demek istediğim tek şey parfümün çok güzel kokuyor komşu kızı.
tuğçe vardı ortaokulda, arka sırasına oturmak için sınıfın gencoları yarışırdı, ben utangaç olmamdan mütevellit anca arkadaş çağırırsa giderdim. gide gele kaptırdım kendimi zaten. bir gün doğum gününe çağırdı sınıfı, amk ben mahalledeki okulun bahçesinde top oynamaktan adresimi bile ezbere bilmiyorum nereye gidem, kimlere dert yanam aybalam.

serviste yanımda oturan benden 1 yaş büyük çağdaş vardı, itne saçlarına bir jöle atardı, görme aga. bakıyo kendine adam. ben teneke kutuyla maç yapmaktan nasıl olsa yine kirlenecek diye ayakkabıları sadece ilk alındığında temiz gören tip. bir gün canıma tak etti ama, pazardan banyomu yaptım misler gibi, sabah ise uyanır uyanmaz çağdaş'ın önerdiği jöleyi yedirdim saçlara. ulan adamın saçları düz, canavar gibi şekil yapıyo, aynı şekli dalgalı saça yapmaya çalışırsan, kafa haliyle pişmaniye gibi olur.

törendeyiz sabah, arkadaşı geldi tuğçe'nin, vay bu saçları tuğçe için mi yaptın dedi herkesin ortasında, meğer tüm sınıf bilirmiş ona yanık olduğumu. tuğçe kızar gibi oldu arkadaşına, ben kızma, öküzlük bende triplerinde. zaten çabuk kızaran bir tipim, kırmızının her rengini gösterdim okula, benim diyen bukalemun sandalyeden düştü. o günden sonra jöle kullanmadım, liseden beri de zaten saçlarım ya 1 ya 3 numaradır. 2 sene önce gördüm yanlış hatırlamıyorsam tuğçe'yi, hiç değişmemiş, hala hatırladığım gibi, melek...

banka kazınmış kalp gibi kalbe kazınan fuck u yazısıdır platoniğine rezil olmak.

edit: aga biriniz dememiş yıl olmuş 2012 yanık olmak diyen adam var diye...*
kendini böyle sanmana sebep olur.
görsel
platonik sevgili için saçlarını yaptığında rezil olursan yapacağın ilk şey kimsenin görmediği bir yere gidip saçları bozmak olur.
geçen yazdı. çocuk hoş bir şey. ama tabii, aramızda bir hoşlanma gibi bir şey yok yani. neyse. dershaneye gideceğim bir gün. ama ilk birinci kattaki arkadaştan defterimi almam gerek. açtım kapıyı. ayakkabıları arıyorum ayakkabılıkta. o sırada yanda oturan çocuk çıktı. oda bir yere gidiyordu belli ki. bende ayakkabıyı bulduğum halde oyalanıyorum çocukla aynı asansöre binme rezilliği yaşamayım diye. malum, ''binince suratım utançtan kıpkırmızı olacağına, hiç binip, kendimi rezil etmeyim.'' düşüncesi var bende. neyse. çocuk ayakkabısını giydi, asansöre doğru ilerledi. bende hemen ayakkabıyı giymeye koyuldum. çocuk asansörün düğmesine bastı, gelmesini bekledi. ben daha oyalanmaya çalışıyorum işte. asansör geldi. çocuk asansörün kapısını açıp, bana baktı. kafamı kaldırdım bi baktım ki, çocuk beni bekliyor. ''ulan bendeki de şans mı anasını satayım. of yine kızaracak suratım tavuğun kötü gibi.'' neyse artık kilitleyip kapıyı, asansöre doğru ilerledim. bindik birlikte. asansör birinci kata inene kadar muhabbet ettik. ( 5 dakkalık muhabbet. eheheh.) 22 yaşındaymış genç. kirli sakallı, siyah saçlı, 175 boylarında, üniversite okuyan bir genç işte. sonra geldik birinci kata. ben ''iyi günler.'' diyip, çıktım asansörden. bana ''hoşça kal. görüşmek dileğiyle.'' dedi. bende kafamı çevirip, yüzüne gülümsedim. sonra neyse arkadaştan almam gereken defteri alıp, çıktım gittim.

başka birgün daha karşılaştık. bu sefer bakkalda. burda daha da rezil oldum. ben, abur cubur ne bulduysam aldım, gittim parasını ödemeye kasaya. o sırada bakkalın kapısında durmuş, başını dayayıp, ellerini cebine koymuş vaziyette, bana bakıyor. biraz kalabalık olduğundan bakkala girmemeyi tercih edip, biraz boşalmasını bekliyordu herhalde. başımı kaldırdım baktım yüzüne. ''ne bakıyor bu mal bana ya? of allahım suratım kızardı kesin yine.'' diye içimden söyleniyorum. ama elimde değil hani. hoşlanayım, hoşlanmayım böyle bir yabancı bana bakınca tuhaf oluyorum, kızarıyorum. çocukta hani yakışıklı bir şey. tam benim istediğim gibi bişi. neyse. sonra ödedim parasını. asıl stres dolu an, çocuğun yanından geçip, marketten çıkmakta. ona doğru ilerledim. hafif bir gülümser gibi oldu. yanından geçerken hafif bi çarpar gibi oldum, çıktım, gittim. velhasıl, bildiğin öküzlüktü benimkisi anlayacağınız. çocuk orda bakıyor, gülümsüyor, senden bi ''iyi akşamlar'' bekliyor, sen geçerken başını yere doğru ey utançtan.
fırlama bir arkadaşının açığını yakalayıp aşık olduğun kızı millete dedikodu etmesi rezil bir durum.
sevilen kızdan cetveli istenir. üzerinde kızın adının yanına senin adın eklenir, ortaya da bir kalp. cetvel iade edilir.
beş dakika sonra:
- ay bu neeee!!??!! falkieeee cetvelime naaaptın?
+ poker face ile dokunmadım ben senin cetveline!
kızı arada görürüm evlenmiş. çocukça bir salaklık yüzünden hala bakamam suratına *
(bkz: olm ben 12 5 falandım) *
ne içinizde sevincin bıraktığı , ne de ona bakmaya gücünüzün kalmadığı durumdur.
yer yarılsa da içine girsem diye düşündüğünüz zamanlardır.
+ şu bilgisayarı karıştırmayı bırakır mısın gel kahvemizi içelim.
- oha bu ne yaa porno film resmen hatta filmler. bir sürü var hemde.
+ ne pornosu yeaaa.

(bkz: gençlik hataları)
görsel
sınıfta ülkücü hareket engellenemez diye bağırmak. geyik amaçlı da yapsak bi böyle değişik baktı o. biri kafama sıkaydı iyiydi o an.
o anda insanın başından aşağı kaynar sular dökülmesine sebep olacak hadise. 3 gün kendinize gelemezsiniz. sonrası iyilik güzellik..