bugün

romenlerin lirik siirleriyle unlu sairi. 1920 dogumlu. 2. dunya savasindan sonra toplama kampinda tutulur. daha sonra fransa'ya yerlesir ve kendini sen nehrine atarak intihar eder...
"Say acı olanı, uyanık tutanı say
Beni de onlara kat.."

-Paul Celan-
yahudi asıllı, avusturya edebiyatı'nın en önemli temsilcilerinden olan celan'ın todesfuge (ölüm havası) adlı şiirinde geçen bir söz " alman bir ustadır ölüm".

anlatır bizlere, yaklaşık 18 ay kaldığı toplama kampını ve kendi mezarlarını kazan yahudileri.

Gece vakitlerinde içmekteyiz sabahın kapkara sütünü
ve sabahlarla öğlenlerde bir de akşamları
hiç durmaksızın içmekteyiz
Bir adam oturuyor evde yılanlarla oynayıp yazı yazan
hava karardığında Almanyaya senin altın saçlarını yazıyor Margarete
senin kül olmuş saçlarını Sulamith
bir mezar kazıyoruz
havada rahat yatılıyor

Adam bağırıyor daha derin kazın toprağı siz ötekiler
şarkılar söyleyip dans edin
tutup palaskasındaki demiri savuruyor havada
gözlerinin
rengi mavi
sizler daha derine sokun kürekleri ötekiler devam edin
çalmaya ve dansa

Gece vakitlerinde içmekteyiz sabahın kapkara sütünü
ve sabahlarla öğlenlerde bir de akşamları
hiç durmaksızın içmekteyiz
bir adam oturuyor evde senin altın saçların Margarete
senin kül saçların Sulamith adam yılanlarla oynuyor

Sesleniyor daha tatlı çalın ölümü çünkü o
Almanya'dan gelen bir ustadır
sesleniyor daha boğuk çalın kemanları sonra sizler
duman olup yükseliyorsunuz göğe
sonra bir mezarınız oluyor
bulutlarda rahat yatılıyor

Gece vakitlerinde içmekteyiz sabahın kapkara sütünü
sonra öğlen vakitlerinde ölüm Almanya'dan gelen bir ustadır
akşamları ve sabahları içmekteyiz hiç durmadan
ölüm bir ustadır Almanya'dan gelen gözleri mavi
bir kurşunla geliyor sana tam göğsünden vurarak
bir adam oturuyor evde senin altın saçların Margarete
köpeklerini salıyor üstümüze havada bir mezar
armağan ediyor
yılanlarla oynuyor ve dalın düşlere ölüm Almanya'dan
gelen bir ustadır

senin altın saçların Margarete
senin kül olmuş saçların Sulamith.
ikinci Dünya Savaşı sonrası Alman edebiyatının güçlü ve çağdaş seslerinden Rumen asıllı Avusturyalı şair. Asıl adı Paul Antschel'dir.
''insan, sadece anadilinde hakikâti söyleyebilir. Yabancı bir dilde şair yalan söyler.''

-paul celan-
"alman bir ustadır ölüm
gözleri mavi"
Seine nehrinde onu öldüren bu alman ustaydı.
Kuzey Romanya'nın Bukovina bölgesinde, Cernauti'de Yahudi bir ailenin çocuğu olarak doğan ve Nazi işgali döneminde 1942'de anne ve babasını toplama kamplarında yitiren Alman dilinin en usta şairlerindendir. Kendisi de o yıllarda gettoda hapis hayatı yaşamış, çalışma kamplarında tutulmuş ve ailesini kurtaramamanın acısını bir ömür içinde taşımıştı.Dahası, anadili Almanca idi. Ama yine aynı dilde annesinin katlinin de emri verilmişti. Celan, köklerinden koparıldığı hayata, şiiriyle tutundu. Yaşatılanın tarifsizliği karşısında o güne kadar hayran olduğu köklü Alman sanatının bütün geleneksel kalıplarını reddederek yeni bir dil yarattı Bach'a, Rilke'ye, Goethe'ye selam eden "Ölüm Fügü" şiiri başlıbaşına bir kült oldu. Öldürülmeden önce mezarlarını kazıyan ve bir de emir üzerine şarkı söyleyen, keman çalan Yahudilerino kan dolduran görüntüleri eşliğinde içindeki Alman ve Yahudi mirasının bir daha birleşmemek üzere parçalanışını iki kadın üzerinden simgeleştirdi. Alman Margarete ve Yahudi Sulamith, biri altın diğeri küle dönmüş saçlarıyla şairin cehennemini bize ulaştırdılar. Sayısız sinir krizi sonrası 49 yaşındayken Seine nehrine atlayarak intihar ettiğinde yıllar öncesinin ölüm döngüsünü de tamamlamış oluyordu.

(Karin Karakaşlı, Radikal, 08.04.2012)
1920 yılında Romanya'nın Czernowitz kasabasında dünyaya geldi. Asıl adı Paul Antschel'dir. 1938 yılında tıp eğitimine başladı fakat II. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla Romanya'ya döndü. Savaşın sonuna kadar on sekiz ay toplama kampında tutuldu. 1945-1947 yılları arasında Bükreş'te çevirmenlik ve düzeltmenlik yaptı, 1948 yılında Paris'e yerleşti. Tahmini olarak 20 Nisan 1970'da Paris'te kendini Seiné Irmağı'na atarak yaşamına son verdi.
geç ve derin şiirini panoma asıp her sabah yeniden okuduğum şair ama insan...

Yaldızlı söylevler denli sinsi baslıyor bu gece.
Elmalarını yiyoruz dilsizlerin.
Yaptıgımız,
Yıldızına bırakılmak istenen bir is
bizim.
Ihlamurların güzünde durmaktayız, düsünen bir
bayrak kızılı gibi,
güneyden gelen konuklar gibi, yakıcı.
Ant içiyoruz Yeni Isa adına; tozu tozlarla,
kuslarla gezgin bir pabucu,
yüreklerimizle sudaki merdiveni evlendirmeye.
Kumun kutsal andını içiyoruz dünyaya,
bilerek, isteyerek,
haykırarak düssüz uykunun damlarından bunu dünyaya,
sallıyoruz ak düsmüs saçlarını zamanın…
Diyorlar ki: Günah isliyorsunuz!
Evet, biliyoruz bunu,
biliyoruz da ne yapsaydık yani?
Sizler, ölümün degirmenlerinde
ögütür
beyaz ununu vaadin
koyarsınız kız kardeslerinizin, erkek kardeslerinizin önüne-
Biz ak düsmüs saçlarını sallarız zamanın.
Uyarırsınız: Günah isliyorsunuz!
Biliriz bunu biz de.
Gelsin günahlar üstümüze
Gelsin ne kadar varsa
bütün uyarıcı isaretler
Gelsin boguntulu deniz,
dönüsün zırhlanmıs rüzgâr darbesi,
geceyarısı günü,
hiç olmamıs ne varsa, gelsin!
Gelsin bir de
Bir insan
çıkıp gelsin mezardan.
celan okuyan birini hiçbir şair kandıramaz ve hiçbir şaire intihar yakışmaz onun kadar. ki zaten şairin yaşamı her zaman durgun akan bir nehrin dibine yazgılıdır. kalbinin, birikmiş duygulardan yosun tutması da bundan.

bu dünyadan böyle bir adam geçti. kendini sen nehrine bıraktı, gitti...

güz kendi yaprağını yiyor elimden: biz iki dostuz.
zamanı ceviz kabuklarından ayıklayıp yürümeyi öğretiyoruz ona:
zamansa dönüyor kabuğuna.

aynada pazar,
düşte uyunan uyku,
ağızsa gerçeği söylemede.