bugün

Muavinin eline mikrofonu alıp tüm yolculara dua okuması duraklarda otobüsten inip yayla yayla klimalı yayla diye bağırması .
uzun yolculuklarda sigara içmek için tuvaletim geldi diye yalan söylemek.
sabah 6'da ankaraya varmamız. yanımda oturan amcanın horul horul uyuması cam kenarında oturduğum için bir türlü otobüsten inememiş olmam;

- amca kalk geldik ankaraya.
+ mmmm.
- amca kalkta inelim otobüsten.
+ 5 dakka daha lütfen.
- vay aq.
yolculuklarımda her seferinde ama her seferinde orta yaşlı bayanlarla oturuyor olmam..
bana her seferinde ama her seferinde o bağyanların doktor olan biricik kızlarını öve öve bitirememesi..
sekiz saatimin beş saati kızlarının başarı öyküleriyle geçer ve o bağyanlar zafer kazanmış komutan edası ile koltuklarına kurulurlar..
(bkz: otobüsün tam saatinde durağa varması)
bir cuma günü ankara'dan eskişehir'e sevdiceğin yanına gidilecektir. vizeden çıkar çıkmaz aşti'ye koşulur. bulunan ilk otobüse bilet alınır. o telaşede sıkıştığını bile farketmez insan. yolculuk başladıktan sona bu rahatsızlık kendini belli etmeye başlar. 3 saatlik yol çabucak geçer denilir ama görecelik kuramına kesin olarak inanılmaya başlanır geçmek bilmeyen o dakikalarda. son çare olarak muavinle konuşulur. ilk akaryakıt istasyonunda durdurulur otobüs. otobüsten son sürat wcye koşarken bütün bakışlar sizdedir. utanılır.
tıklım tıklım dolu bir otobüste hoş bir bayan görüp tutunacak yer bulamayınca ilk virajda savrularak rezil olmak.
otobüs çok kalabalıktır ancak şoför durakta kalan son birkaç kişiyi de almak istemektedir. yerinden kalkarak insanları yönlendirmeye başlar; "sen şöyle geç.", "sen de şöyle geç."...

otobüse orta yaşlı bir teyze ile kızı biner. kadına tarafımdan yer verilir. kadın kızını benim yerime oturtur. delikenlılardan biri de teyzeye yer verir. onlar rahat rahat giderken ben bozum bozum bozulurum...

otobüs yine kalabalıktır ve durakta durmaz bile. tam köşeyi dönerken duraktan bir abi kendini otobüsün önüne atar "ya alırsın beni ya da ezer geçersin." diye küfürler eşliğinde bas bas bağırır. şoför kapıyı açsa bile tek kişilik daha yer yoktur otobüste. adam uzun süre ikna olmaz ama en sonunda çekilir otobüsün önünden.
otobüs full doludur ve :
yolcu abbas : ya kardeşim daha ne yolcu alıyosun?
şöför haydar : var orda bi yerde boşluk var hissediyorum.
kalabalık bir otobüste, yayılan kokunun ardından herkesin birbirinden şüphelenmesidir.
Hiç unutmam ufakken * adana dan yola çıkmıştık. Otobanda şöför'ün para saymaya başladığını gören babamın ; yüksek sesli biçimde şöförü uyararak , otobüs içinde bi nevi halk kahramanı olması*
arkadaşlarla dün ankamall e gitmek için otobüse bindik. ankamall in karşısında, hipodromun önündeki durağa doğru yanaştı otobüs. tam o sırada hipodromda 29 ekim cumhuriyet bayramı için tanklar prova yapıyordu. tam otobüs duracağı sırada ben bombayı patlattım ve 'aha darbe olmuş' dedim. o sırada bütün otobüs bana bakıyordu.
otobüste ayakta giderken karşımda oturmakta olan adam uykuya dalmakla dalmamak arasında gidip gelmektedir. o dalma esnasında kafasının üstüme doru düşmesi beni rahatsız etmiştir. pratik çözümleri olan benim elimdeki telefonu adamın kafasına geçirmemle adam uyanır ve ne olduğunu anlayamadan mal mal sağına soluna bakar. artık adam uyanmıştır ve kimse üstüme düşmüyodur. (bkz: rezillik)
ankara, trabzon seferi yapan metro turizm otobüsü, öndeki teyzenin su istemesiyle başlayan diyalog yanımda oturan kadir şinas amcanın arkasını dönen muavine en yükses sesiyle hönkürerek "la uşağum baada verda bi su ya, içumuz yandi amina goyayim " demesiyle son buldu. gerisi dumur olma ile kahkaha atma arasında yaşanan bir anlık tereddüt.
okuldan dönerken otobüsün kapısına yapışmış vaziyette duruyordum. hemen üstümde de (ya da ha çıktı ha çıkacak) bir kız vardı, kocaman.

ve birden şöyle bi'şey dedi: "ben birazdan inicem isterseniz pozisyon değiştirelim".

otobüs kahkahaya, kız morlara büründü haliyle.
mersin'de okuduğum yıllar. orta son sınıfa gidiyorum. okulun bitmesine 10-15 gün kalmış. mersin yanıyo. mersin alev almış.

istanbul'a bu yeni otobüsler alınınca eski otobüsleri anadolunun çeşitli illerine göndermişlerdi. avcılar-topkapı servisini yapan otobüslerden birine de mersin'de rastlamıştım. orta kapının düğmesi zamanında kaybolmuş onun yerine üzerinde kalp şeklinde oyma olan -büyük ihtimalle herhangi bir oyuncaktan alınmış- bir düğme takılmış. ordan tanıyorum otobüsü. işte o otobüsteyim. mezitli'den binmişim, demirtaş mahallesi'nde ineceğim.

otobüste bir kız var. benim sınıfımdan bir kız. kız mükemmel. o yaşta bir insan bir kıza ne kadar hasta olabilirse o kadar hastayım. en arka koltuktayım ben. o cam kenarındaki tekli koltuklarda. bir göz selamı vermiş bana binerken sadece o kadar. varlığımdan haberdar. ama benim yapacağım büyük artislikle aklını alacağımdan bihaber.

yaklaştık ineceğim durağa. kalktım ayağa. kızın beni göreceğinden emin olacak kadar yavaş bir şekilde geçtim yanından. ön kapının ağzına geldim. aa baktım kız da kalktı. aynı durakta ineceğiz. milyon tane sohbet konusu düşünüyorum şimdiden inince yollarımız aynı tarafa giderse - ki aynı yön olmasa bile yürünecek- diye. ama iyi bir giriş yapmalıyım. ne yapmalıyım? ne yapmalıyım? nerden geliyorsa o sırada aklıma otobüs hareketliyken atlamak geliyor. ön kapıdan atlayarak artist bir şekilde konmalı, gitgide yavaşlamalı, kız indikten sonra yanına giderek durmalıyım. trenlerden hatırladığım kadarı ile hareketli bir araçtan atlayınca o aracın gittiği yöne doğru koşmak bana yardımcı olacak.

kapılar açılıyor. ben ön kapıda kız arka kapıda otobüsün durmasını bekliyoruz.

ve ben atlıyorum.

ve ben yönü şaşırıyorum.

ve istikametin tersine doğru koşmaya çalışıyorum.

ve kızın ayaklarının dibinden yuvarlanarak geçiyorum. kafamı gözümü patlatıyorum. durmamın neden bu kadar uzun sürdüğünü düşünecek kadar bir süre yuvarlanıyorum. üstüm başım yırtılıyor. dizlerim kan içinde. otobüs benim atladığım yerden yaklaşık 25-30 metre sonra duruyor ve içindeki herkes "çocuk düştü lan" diyerek yanıma koşuyor. "ne düşmesi?" diyemiyorum. toplanıyorlar etrafıma. sağımı solumu elliyor aynı anda beş kişi birden. "bir yerin kırıldı mı acaba? çok ağrıyan bir yerin var mı?" diye soruyorlar. "yok" diyemiyorum. ağladım ağlayacam. o sırada kalabalığın arasından kızı görüyorum. ağlayamıyorum. artislik yapacam derken kızın ayaklarının altında süründüm resmen. permeperişan oldum. hastanelik oldum.

okulun kalan 15 günü kızla aramızda bu sıırı saklıyoruz. herkes soruyor "ne oldu ağzına gözüne?" diye. "yok birşey" diyorum. "etka10 büyük dayak yemiş olm" diye söylenti ağızdan ağıza yayılıyor. ben gerçeği söylemiyorum. ben razıyım. o da söylemiyor. o da razı demek ki. herkes dayak yediğime inanıyor. "onların halini görecektiniz" diyorum bazen gülerek. kalp şeklinde oyması olan otobüsten bahsettiğimi kimse anlamıyor.

bilakis dayımı ikna edemiyorum otobüsten düştüğüme.

- kim dövdü seni açık söyle gidelim konuşalım olm valla birşey yapmayacam.
- ya dayı valla otobüsten düştüm. erken atladım, yuvarlandım. böyle oldu.
- ulan insan otobüsten düşünce ağzını gözünü kırar mı? ne oldu da bu hale geldin anlat işte.
- kız mevzu dayı boşver.
teyze: bu otobüs kipadan geçiyor mu evladım?
şöför: evet geçiyor teyze
teyze: tamam.
ve teyze otobüse binmeden gitti unuttu herhalde..
il: istanbul
hat: 34

sıfır nokya üç salisede, seksenüç kişiyle aynı anda zincirlikuyu dan bindiğim metrobüs de ayakta kaldığım halde, arka orta boşlukta ki köşeyi kaptım. sonrasında yanıma gelen saftorik dallama belimi okşayarak havaya doğru şu sözleri söyledi;
+ ahh aşk ahh...
- kaş göz hareketlerimle konuşmadan kafamı sağa sola seri şekilde sallayıp, napıyorsun bilader bakışlarımı attıktan sonra,
+ ayy pardon.... deyip bir sonraki durakta * koşar adımlarla uzaklaştı.

tövbe tövbe şeklinde yolculuk devam ederken tekrar yanıma gelen başka bir cins, yanında yolluk olarak beşli baket çokanat, onlu paket halley, üç ayrı çeşit birbirine bağlı küçük boy cipsi, poşet olmadan kolunda sıkıştırmış bir şekilde tutarken, yolculuk boyunca herbirinden bir tane yiyerek yolculuğunu tamamlamıştır.
olay metrobüste geçmektedir. arkadaşla buluşulacaktır. telefon çalar arayan arkadaştır. nerdesin olm sorusuyla muhattap olursunuz geliyorum ya metrobüsten indim şimdi dersiniz yalandan halbuki daha köprüye bile gelmemişsinizdir. sen nerdesin dersiniz ben geldim seni bekliyorum cevabını alırsınız. bikaç bi şey daha konuşup telefonu kaparsınız. sonra zincirlikuyu durağına geldiğinizde siz arka kapıdan çıkarken arkadaşınız orta kapıdan çıkar pişti olursunuz. hani gelmiştin lan godoş temalı muhabbetten sonra gideceğiniz yere gidersiniz.
Yıllarca önce arkdaşımdan duyduğum bir olaydı bu olay Ankara-Amasya seferi yapacak olan bir otobüste geçer. Bayan yanına erkek yolcu bileti kesilmiştir* bayan bu durumu kesinlikle kabul etmemektedir. Eşiyle oturan bir bayandan, bayanın yanınan geçmesi, adamın da kocasının yanına havale edilmesi rica edilir onay alınır ancak büyük bir problem vardır; cam kenarı... Devamı şöyle gelişir:

Bayan 2: Yalnız tamam kabul ediyorum da ben cam kenarında oturuyordum cam kenarı isterim.

Muavin: Tamam abla söylim. Hanımefendi koridoru tercih etme durumu olabilir mi, lütfen?

Bayan 1: Mümkün değil, ben cam kenarından başka yerde oturmam.

Bayan 2: Siz bir çözüm bulun yoksa yerime geçerim. Cam kenarında oturmazsam yol tutar beni, olmaz, oturmam.

Muavin: Lütfen anlayış gösterin bayanlar. Hareket etmemiz lazım. Lütfen.

Bayan 1: Olmaz, mümkün değil.

Bayan 2: Kat'a, olmaz.

Otobüste huzursuzluk artık ayyuka çıkmıştır yolcular da gerilir; muavin kıpkırmızı patlamak üzeridir ve bir yolcu muavine çıkışır.

Yolcu: Arkadaşım, hata sizin, kimseden anlayış beklemeyin iki tarafı da tatmin edecek bir çözüm bulmalısın.

Muavin: Ne yapayım a.q araya cam mı koyim?

Bayan 1: Tamam tamam ben koridora geçerim.
tıka basa dolu olan otobüste giderken birden fısıltıların arasından bir ses yükselir:

-bana bakın! diye bağırır bu ses ağlamaklı bir şekilde.

etkileyici bi giriş tabi, herkesin kafa sesin olduğu yöne çevrilir. adam ağlamaklı bir şekilde 300lira parası olduğunu sadece 100 liraya ihtiyacı olduğunu, eğer bulamazsa kiracının 2 çocuğuyla birlikte onları evden atacağını anlatır. ayrıca ekler: "ben dilenci değilim, isterseniz gelin hepberaber gidelim."

tabi ki yardımsever olan insanlarımız bu çağrıya kayıtsız kalmazlar. ya adam çok profesyonel, ya da gerçekten yardıma ihtiyacı vardı bilemiyorum ama "bana bakın!" diye bağırışı hatırladıkça olayı çınlar kulaklarımda.
içinde tıkabasa yolcu bulunan bir otobüsü kullanan şöförün yolda sinirlendiği özel bir arabanın şöförüne, kafasını camdan çıkarıp "sağa çek sağa çek iniyorum" diye bağırıp sağa yaklaşması ve de otobüste bulunan yaşlı kadınların korkup sen ona uyma evladım diyerek şöförü yatıştırmaya çalışmaları.
otobüs boğaz trafiğine saplanmış ağır ağır giderken, bir yaşlı amcanın radyosundan son ses arabesk şarkıyı otobüse dinletmeye çalışması ve ayıp amca milleti rahatsız ediyorsun diyenlere karşılık; ne yapıyorum sevişiyo muyum ayıp olsun demesi.
bir otobüs dolusu öğrenci bir öğleden sonra, Afyon'daki Metin Göktepe davasından Ankara'ya, kiraladıkları çok eski model otobüs ile dönmektedir. Afyon'a gece yarısı gidildiği için dönüşte herkes uyumaktadır. Ancak Orta sıralarda oturan Pecos Kid uyanıktır. Çünkü kaptan da uyumaktadır.

Pecos Kid olan biteni orta aynadan görmektedir. Kaptanın zaman zaman 1-2 saniyelik sürelerle gözleri kapanmakta, otobüs yavaştan şeridin dışına doğru kaymaktadır. Karşıdan gelen her araç selektör yapmakta ve akabinde uzun uzun korna çalarak yanımızdan geçmektedir. Kaptan ise gözlerini ovuşturarak kendini ayık tutmaya çalışmaktadır. Bu şekilde 5-10 dakika geçer.

Bir ara otobüs yine şerit çizgisini ortalamışken kaptan aniden koltuğundan sağa doğru 90 derece yıkılır, Pecos Kid yerinden fırlar ve adeta haykırır: "şoför düştü arkadaşlaaar!", ve oturduğu yerden fırlayıp ön tarafa doğru koşmaya başlar. Daha 3 sıra ilerlemeden yine orta aynada kaptan ile göz göze gelir. Kaptan oturma açısını sıfırlamış ve şaşırmıştır: "Aklımı aldın yiğenim, eğildim kaset koyacaktım".
26 Kasım 2009 tarihinde 36M Cebeci-Mecidiyeköy otobüsünde bizzat şahit olduğum olaydır. Lavuk vatandaş elinde tırnak makası ile çıt çıt toynaklarını kesti ve ineceği duracağa geldiğinde kalkıp kestiği tırnakları bir güzel yere silkeledi. Göz göze geldiğimizde ne yaptın sen şimdi dedim ve karşılığında gülerek nasıl olsa uçar ordan gider diye cevabımı aldım. Ahtım olsun bu akşam ağdamı alıp binicem otobüse. Mecidiyeköy'e kadar iki bacak hallederim.