bugün

insanı yaşamdan ve her şeyden bi anda soğutan kezbandır.
neden diyeceksiniz. buyrun anlatayım. yağmurlu bi istanbul sabahı.
yağmurlu günlerde istanbul trafiği boktan olduğu için toplu taşımaya yöneldim.
boş bir yer bulup zor bela oturdum. ipodumdaki tek şarkı olan master of puppets'ı dinlerken yanımdaki eleman
kalktı ve indi. yanıma bu kezban oturdu. ben müzik dinlemeye devam ederken bana bakarak bir şeyler söyledi.
kulaklığı çıkardım. buyrun dedim.

- ......nasıl gidebilirim acaba?

+ iki durak sonra ineceksiniz. kime sorsanız gösterir zaten dedim.

tamam sağol deyip elindeki suyu açtı, tam içecekken suyu tuttuğu elinde takılı olan saate bakmak istedi.
elini ters çevirince haliyle ben altıma işemiş gibi ıslandım. pardon falan deyip pipimin olduğu bölgeye
peçete marifeti ile kurulama çalışması yapmak istedi ise de ben bırakmadım. yağmur yağıyor kimse anlamaz zaten deyip
ilk durakta indim.

bu da böyle bi anımdır. evet.
rüyasından uyandığında altına kaçırmış yazarın itirafıdır.

kezbanlar su içen varlıklardır. bu da tanım.
(bkz: ciddi bir şey yazınca siklenmemek)
Hikayeye göre şu içememiştir.
Saati sağ koluna takmış veya Solak bir kazbandır.
içmeye çalışırken yeryüzünde kimsenin yapmayacağı bir hareket yaparak saate bakacak şekilde kolunu çevirmiş ve şişedeki suyu yanında oturan kişinin kasıklarına dökmüş. Bileği kırıldıysa bunu başarmış olabilir.