bugün

(bkz: şanlı geçmiş ütopyaları)
O özlem Osmanlıya değil padişahlığa/tek adamlığa.
ingilizlere analarını siktirme özlemi aslında o.
erhan afyoncu buna osmanlı hayaleti diyor.

biraz atlantisvari bir anlatım yüzünden ki özellikle bunu para toplamak adına adına ışıkçı denilen kalpazanlar tarafından profesyonelce geliştirildi; insanlar osmanlı'yı bir cennetvari model olarak düşünmek gibi bir yanılgıya düştüler.

her ne olursa olsun osmanlı'nın hüküm sürdüğü yıllar modernizmden uzak, iletişimin kısıtlı ve lojistiğin ise yok denecek kadar az oludğu bir zaman dilimidir. sanayi devrimini ve coğrafi keşifleri kaçırması ile birlikte sağlam bir bürokrasi ve devlet geleneği sayesinde yıkılması üç yüzyıl sürmüştür. yıkılmıştır, bitmiştir ve yermek için söylemiyorum fakat bir gerçek olarak son osmanlı padişahı bir ingiliz gemisi ile istanbul'u terk etmiştir.

insanlar bu günlerinde bulamadıkları özlemi, zihinlerinde aramakta ve hayal kurmayı da çok başaramadıkları için maalesef geçmişe yönelmektedir. hayal kuramadıkları diyorum çünkü bu ciddi bir eğitim gerektirir ve bilim kurgu ciddi bir iştir. bu nedenlerle kehanetler, menkıbeler ve olağanüstü olaylarla bezeli bir sözde osmanlı tarihi cami etraflarında insanlara enjekte edilmektedir.

düşünün, meselea habibullah yani Allah'ın sevgilisi denilen son peygamberin yaşadıklarını ele alalım:

arkasında onu öldürmek için gelen bir güruh varken yürüyerek gidiyor ve bir mağaraya sığınmak mecburiyetinde kalıyor. kufe'de taşlanıyor. uhud'da dişleri kırılıyor. oğlunu kaybediyor ve kendi elleri ile toprağa veriyor. aynı şekilde karısını defnediyor. yurdundan kovuluyor. yetim büyüyor.

amma velakin,

sözde mollalar bir anda tayy-ı mekan eyleyip istedikleri yere gidiyor, ölülerle konuşuyor, çirkini güzel yapıp hastaları iyileştiriyor.

allah en sevgilisi olan peygamberine vermediğini size verecek öyle mi?

peygamberden mucize sorulduğun en büyük mucizem kur'an-ı kerim'dir diyor, fakat onu anlamak isteyen yok. türk entelektüeli içinde bile bir lesley hazleton maalesef göremiyorum.

osmanlı'ya dönecek olursak, tarihin öyle ya da böyle kesintisiz süren en uzun hanedanından söz ediyoruz. (japon hanedanı demesin kimse, orası ada, üstüne üslük shogun dönemi öncesi imparatoru sallayan kimse yok. imparatör ünvanı olan çince tenno da buna işaret.) kabul edin ya da etmeyin, osmanlı tarih sahnesinden el çekmiştir. torunu olduğunu iddia edenlerin biraz haysiyetli olup o çok anlattıkları huzur ve güven ortamının geri gelmesi için biraz çaba sarfetmesine salık veririm.

ha unutmadan; bu dolandırıcılığın türkiye'deki nirvanası ihlasçıların büyük kahramanının oğlu hakkında ahmet hakan'ın yazdıklarına bir göz atın.
osmanlı bir ailedir. geçmişte şu an bulunduğumuz toprakların üzerinde halkı yöneten, halk üzerinde haksız otorite kuran bir aileydi. anlatılanın aksine, dinsizliğe asla hoş görü ile yaklaşmayan, zinaya bulaşana ağır ölüm cezaları veren lakin sarayda istediği kadınla istediğini yapan, canı isteyince alkol içen fakat halka içtirmeyen, kendi sultanlığını kurmuş, halkı koyun gibi güden, kendini tanrının gölgesi zanneden, taht için, zenginlik için, güç için kendi kardeşlerini boğdurtan, babasını öldürten, çocuklarını asan bir aile.

gelelim neden özlem duyulduğuna; maalesef millet olarak kaba kuvveti seven insanlarız. oysa ki kaba kuvvetin orta çağdan itibaren yarar getirmediğini, yüzyıllardır ilmin, bilimin ve zekanın ülkeleri öne taşıdığını, zirveye oturttuğunu kabullenemiyoruz. bize göre tek çare kaba kuvvet. bundan dolayıda totomuzu doğrultamıyoruz.