bugün
- oruspuda sevgili şefkati arayıp hüzünlenmek15
- bluetooth kulaklık önerileri12
- frekansı yüksek insanlar16
- hz nuh kürt tür31
- 26 eylül 2024 fenerbahçe union saint gilloise maçı22
- sözlüğün en fingirdek kızı12
- türk topraklarına yunan botu değmesi14
- adanada yaya geçidinde öldürülen kadın12
- sikayetvar com11
- 26 eylül 2024 ajax beşiktaş maçı24
- 26 eylül 2024 babamın dolandırılması35
- 14 yaşındaki öğrencisine mesaj atan sapık öğretmen11
- komşunu çıplak görsen ne yapardın18
- sözlükten sevgili edinmek24
- istanbul daki evime haciz memurlarının gitmesi12
- piyangodan para çıkanların sonunda parasız kalması9
- sözlük yazarlarının tatlıları20
- sözlüğe götünün fotoğrafını atan erkek yazar9
- sözlüğe gözünü atan yazarın asıl amacı34
- bütün uludağ sözlük yazarlarının boktan yazması17
- fenerbahçe8
- sevgilim olur musun diyen müşteri10
- buluşmamak için kırk manevra yapan erko8
- yahudi olmak istiyorum11
- anın görüntüsü23
- herkese nude atan kadın yazar18
- kadınınızı kalkındırır mısınız10
- yahudilerin en iyi olduğu konular11
- sorunlu hatunların yatakta çok iyi olması13
- sözlük yazarlarının falları13
- takip ettiğiniz kadının size mesaj atması14
- klarnet calan sarapci koala 612
- tinder'dan evlenilir mi sorunsalı9
- true'nun özel dosyayla zall'ın odasından çıkması15
- gocu14
- grip aşısı olan yazarlar15
- pakistanda kadınların alınmadığı dans partisi9
- erkekte erkeğin önünde seksilik yapmak9
- havaların soğuması14
- çalışılan iş yerinin iflas etmesi8
- tinder8
- sevdiğiniz kızın babası 1 milyon tl teklif etse22
- bir sözlük kızına atılacak ilk mesaj8
- 25 eylül 2024 ali koç istifa mitingi23
- sevişmek için gidilen en uzun mesafe18
- 25 eylül 2024 galatasaray paok maçı38
- victor osimhen11
- arabama vurup kaçmışlar ne yapabilirim11
- true'nun eskiden bilgi içerikli entryler girmesi14
- mesaj atan eski sevgili11
kotu bir espri yapan/yapmaya calisan veya absurt bir davranis sergileyen kisilere soylenen cumle. sukunetinizi bozmadan sakin bir sekilde soylediginizde daha etkili olur.
mevcut "yapılan"daki bilgi/beceri katsayısının düşüklüğünü belirten.. eee.. belirten.. işaret eden.. eee.. ööö.. durum!
evet.
evet.
Endüstri meslek lisesi. 1. sınıf, 1.dönem. ders atelye...
ilk gün... Önce atelye gezdirilir, makinelerin çevresinde u şeklinde dizilen geleceğin mühendis (!) adaylarına tanıtım yapılır: "işte bu torna, şu freze, şu vargel. oğlum geriden bakma, biraz öne gel." soğuk, yağ ve demir kokusu eşliğinde bir eylül günü bulunulması gereken en son yerlerden biridir atelye. ama el kadar sabisindir, okula kaydolmuşsundur artık, kaderine razı gelir atalarından kalma teknolojiye sahip makineleri incelersin. bir bok varmış gibi hayret edersin.
ertesi haftaya önlükler alınır, sol üst cebine ismin baş harfi, soyisim ve okul numarası yazdırılır. bu yazım işini anneler yapar elbette. böylelikle dönem boyunca türlü annenin elinden çıkmış "dikiş fontları" yla dolaşır öğrenciler, beyaz yazı yağ olur, kir olur, dikiş kopar, iplik atar okunmaz. önemli değildir, zaten o yazıdan tanımaz kimse birbirini.
aynı hafta eğe denen törpümsü edevat tanıtılır hocalar tarafından. Metal parçalar üzerinde sürtünme yoluyla talaş kaldıran ve bu şekilde parçalara biçim veren primitif bir alettir aslında. kendisi bir sap ve gövdeden ibarettir. fakat ne akla hizmetse yıl boyu en yakın dostunuz olacaktır. avuç içlerinizi şişirecek, parmaklarınız nasır tutacaktır.
ertesi hafta nalburdan edindiğiniz plastik saplı ve baklava dilimli gıcır gıcır çapraz eğenizle okula gelirsiniz. elinize yamuk yumuk metal bir küp tutuştururlar. bir de teknik resim, altında da aynen şöyle yazar:
temrin: küpün tüm yüzeyleri resimdeki ölçülerde ve 90 derece gönyede olacak şekilde eğelenecek.
o güne kadar öğretilen ölçme bilgileri burada işinize yarar. küpü ölçersiniz, istenen ölçüyle elinizdeki arasında her yüzeyde 5 mm fark vardır. parçayı mengeneye bağlar, önlüğün kollarını sıyırıp işe başlarsınız.
Eğe bir sürtünmede 0.001 mm talaş kaldırır. yani parçadan 5 mm eksiltmek için 5/0.001 defa eğeyi sürtmeniz gerekir. tüm yüzeyler için düşünürsek bu sayıyı bir de altı ile çarpmak gerekir. üstelik her seferinde aynı baskıyı ve yüzeyselliği uygulayamayacağınızdan bazı sürtünmelerde talaş da kalkmayabilir. aynı nedenden ötürü de parçanın gönyesini yakalamak zordur, yani birbirine dik iki yüzey arasında 90 derece açıyı tutturmak pek mümkün değildir.
amma velakin hoca kısmısı en güzelini ister, mükemmeli arar. sürtünmeyle ısınan, hatta yanmak üzere olan parçayı çıkarır ölçersiniz. heh tamamdır. gönyeyle bakarsınız, yüzeyden ışık sızmaz, doksana takmışsınızdır. iş bu ya, büyük gururla hocanızın odasına gidersiniz:
- hocam bi bakar mısınız, olmuş mu parça?
- hüüüüp... (hoca bardakdaki son damla sıcak çayı hızla çeker, eliyle de kapıyı kapat işareti yapar, sıcak gitmesin. o esnada atelyedeki öğrencilerin soğuktan götleri donmaktadır tabi ki.) Getir bakalım.
Büyük ihtimalle hocanın misafiriyle olan muhabbetini bölmüşsünüzdür. misafir çaya verir kendini, eğitim adamı keyifsiz bir tavır takınır. "her öğrenci böyle odaya dalarsa o-hooo" der içinden. parçayı alır ölçer. sonra tak diye oturtur gönyeyi.
- Gel bakiyim yanıma.
- Geldim hocam.
- Aradan ışık sızıyor bak gördün mü, bi tarafı yüksek olmuş bunun, gönyeye gelmemiş.
- Ama hocam ben masadaki gönyeyle...
- Bak ramazan, ışığı görüyosun de mi, bak pencereye doğru da tutayım, aradan böyle bi ışın demeti...
- Hmm evet hocam.
- Olmamış bu. şuralardan biraz daha eğele.
Hocanın şuralardan diye gösterdiği noktada değen parmak bir yağ tabakası bırakır ve o noktadan da talaş kalkmaz. zira eğe ancak kuru yüzeylerde talaş kaldırabilmektedir. boşa giden yüzlerce sürtünmeden sonra nihayet talaş kalkar, hırslanır abanırsınız, cillop gibi yüzey yakalarsınız. Hoca atelyede geziniyorken yanına koşarsınız.
- Hocam hocam! bakar mısınız nasıl gönye?
- (Tık)*. Hmm iyi gibi. şurası olmamış yalnız, az kalmış oradan da al. bi de keskin köşe bırakma çapakları temizle.
- Peki hocam.
*** bir saat sonra ***
- Hocam hocam! Parça?
- Bakalım. Olmamış ramazan yan yüzeye tam dik değil. O yüzeyi de eğele öyle gel.
- Tamam hocam.
*** yarım saat sonra ***
- hocam bi kez daha baksak.
- işim var ramazan gelicem birazdan.
*** kırk beş dakika sonra ***
- Hocam geldiniz mi?
- Geldim. Referans yüzeyini eğeledin mi?
- Eğelemedim hocam.
- Olmaz o zaman. Eğele de öyle bakalım.
*** öğle arasından sonra ***
- Hocam afiyet olsun.
- Sağol yavrum. Getir bakalım parçana.
- Buyrun hocam.
- (Tık)*. Hmm güzel, bi de ölçüsüne bakalım.
- Bakalım hocam.**
- Ramazan bu ne, ölçüden düşürmüşsün?
- Hocam gönye şey olunca ben demek ki ehe... fazla eğelemişim galiba...
- Olmamış bu parça. Git yeni parça al baştan başla.
- ne yeni parça mı?
- evet.
- laaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaağğğnnnn parçanı da zkerim seni deee!!!
tabi ki iç ses bunlar, doğrusu ise şöyle:
(...)
- Olmamış bu parça. Git yeni parça al baştan başla.
- Alayım hocam nerede parçalar? *
ilk gün... Önce atelye gezdirilir, makinelerin çevresinde u şeklinde dizilen geleceğin mühendis (!) adaylarına tanıtım yapılır: "işte bu torna, şu freze, şu vargel. oğlum geriden bakma, biraz öne gel." soğuk, yağ ve demir kokusu eşliğinde bir eylül günü bulunulması gereken en son yerlerden biridir atelye. ama el kadar sabisindir, okula kaydolmuşsundur artık, kaderine razı gelir atalarından kalma teknolojiye sahip makineleri incelersin. bir bok varmış gibi hayret edersin.
ertesi haftaya önlükler alınır, sol üst cebine ismin baş harfi, soyisim ve okul numarası yazdırılır. bu yazım işini anneler yapar elbette. böylelikle dönem boyunca türlü annenin elinden çıkmış "dikiş fontları" yla dolaşır öğrenciler, beyaz yazı yağ olur, kir olur, dikiş kopar, iplik atar okunmaz. önemli değildir, zaten o yazıdan tanımaz kimse birbirini.
aynı hafta eğe denen törpümsü edevat tanıtılır hocalar tarafından. Metal parçalar üzerinde sürtünme yoluyla talaş kaldıran ve bu şekilde parçalara biçim veren primitif bir alettir aslında. kendisi bir sap ve gövdeden ibarettir. fakat ne akla hizmetse yıl boyu en yakın dostunuz olacaktır. avuç içlerinizi şişirecek, parmaklarınız nasır tutacaktır.
ertesi hafta nalburdan edindiğiniz plastik saplı ve baklava dilimli gıcır gıcır çapraz eğenizle okula gelirsiniz. elinize yamuk yumuk metal bir küp tutuştururlar. bir de teknik resim, altında da aynen şöyle yazar:
temrin: küpün tüm yüzeyleri resimdeki ölçülerde ve 90 derece gönyede olacak şekilde eğelenecek.
o güne kadar öğretilen ölçme bilgileri burada işinize yarar. küpü ölçersiniz, istenen ölçüyle elinizdeki arasında her yüzeyde 5 mm fark vardır. parçayı mengeneye bağlar, önlüğün kollarını sıyırıp işe başlarsınız.
Eğe bir sürtünmede 0.001 mm talaş kaldırır. yani parçadan 5 mm eksiltmek için 5/0.001 defa eğeyi sürtmeniz gerekir. tüm yüzeyler için düşünürsek bu sayıyı bir de altı ile çarpmak gerekir. üstelik her seferinde aynı baskıyı ve yüzeyselliği uygulayamayacağınızdan bazı sürtünmelerde talaş da kalkmayabilir. aynı nedenden ötürü de parçanın gönyesini yakalamak zordur, yani birbirine dik iki yüzey arasında 90 derece açıyı tutturmak pek mümkün değildir.
amma velakin hoca kısmısı en güzelini ister, mükemmeli arar. sürtünmeyle ısınan, hatta yanmak üzere olan parçayı çıkarır ölçersiniz. heh tamamdır. gönyeyle bakarsınız, yüzeyden ışık sızmaz, doksana takmışsınızdır. iş bu ya, büyük gururla hocanızın odasına gidersiniz:
- hocam bi bakar mısınız, olmuş mu parça?
- hüüüüp... (hoca bardakdaki son damla sıcak çayı hızla çeker, eliyle de kapıyı kapat işareti yapar, sıcak gitmesin. o esnada atelyedeki öğrencilerin soğuktan götleri donmaktadır tabi ki.) Getir bakalım.
Büyük ihtimalle hocanın misafiriyle olan muhabbetini bölmüşsünüzdür. misafir çaya verir kendini, eğitim adamı keyifsiz bir tavır takınır. "her öğrenci böyle odaya dalarsa o-hooo" der içinden. parçayı alır ölçer. sonra tak diye oturtur gönyeyi.
- Gel bakiyim yanıma.
- Geldim hocam.
- Aradan ışık sızıyor bak gördün mü, bi tarafı yüksek olmuş bunun, gönyeye gelmemiş.
- Ama hocam ben masadaki gönyeyle...
- Bak ramazan, ışığı görüyosun de mi, bak pencereye doğru da tutayım, aradan böyle bi ışın demeti...
- Hmm evet hocam.
- Olmamış bu. şuralardan biraz daha eğele.
Hocanın şuralardan diye gösterdiği noktada değen parmak bir yağ tabakası bırakır ve o noktadan da talaş kalkmaz. zira eğe ancak kuru yüzeylerde talaş kaldırabilmektedir. boşa giden yüzlerce sürtünmeden sonra nihayet talaş kalkar, hırslanır abanırsınız, cillop gibi yüzey yakalarsınız. Hoca atelyede geziniyorken yanına koşarsınız.
- Hocam hocam! bakar mısınız nasıl gönye?
- (Tık)*. Hmm iyi gibi. şurası olmamış yalnız, az kalmış oradan da al. bi de keskin köşe bırakma çapakları temizle.
- Peki hocam.
*** bir saat sonra ***
- Hocam hocam! Parça?
- Bakalım. Olmamış ramazan yan yüzeye tam dik değil. O yüzeyi de eğele öyle gel.
- Tamam hocam.
*** yarım saat sonra ***
- hocam bi kez daha baksak.
- işim var ramazan gelicem birazdan.
*** kırk beş dakika sonra ***
- Hocam geldiniz mi?
- Geldim. Referans yüzeyini eğeledin mi?
- Eğelemedim hocam.
- Olmaz o zaman. Eğele de öyle bakalım.
*** öğle arasından sonra ***
- Hocam afiyet olsun.
- Sağol yavrum. Getir bakalım parçana.
- Buyrun hocam.
- (Tık)*. Hmm güzel, bi de ölçüsüne bakalım.
- Bakalım hocam.**
- Ramazan bu ne, ölçüden düşürmüşsün?
- Hocam gönye şey olunca ben demek ki ehe... fazla eğelemişim galiba...
- Olmamış bu parça. Git yeni parça al baştan başla.
- ne yeni parça mı?
- evet.
- laaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaağğğnnnn parçanı da zkerim seni deee!!!
tabi ki iç ses bunlar, doğrusu ise şöyle:
(...)
- Olmamış bu parça. Git yeni parça al baştan başla.
- Alayım hocam nerede parçalar? *
(bkz: otur sıfır)
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar