bugün

yavşaklıktır bence, ha kendin olmak kaybettirir ama bazı sert karakterler bundan taviz vermez, kaybetmek gerekiyorsa kaybetmekten de taviz vermez. ama bu biraz güçlü durmayla alakalı herhalde.
Yanında kendiniz gibi davranamadiginiz insanın yanında niye durursunuz ki anlamıyorum, bazen karşınızdakinden fazla kendinizi düşünmeniz gerekir.
mutsuz palyanço sendromuna yol açabilecek durumdur.
Olmayan zorunluluktur.
Öyle bir şey yoktur. Karakterli bir insan bunu zaten yapamaz. Düşünsenize aslında olmadığınız biri gibi davranmaya çalıştığınızı iğrenç bir duygu bence insan kendinden soğur. Hem ne gerek var böyle şeylere ben buyum ve herkes bana saygı duymak zorunda tabi benim de herkese saygı duymam gerektiği gibi.
yeter la! ösym paragraf soruları gibi başlık açmayın zira bana boktan bir günü hatırlatıyorsunuz.
iyi ilişkiler kurabilmenin tek yoludur. Karakterle ilgisi yoktur. Sizi tanıyan yirmi farklı kişiye sizi anlatmalarını isteyelim. Eminim çoğu başka şeyler anlatacaktır.
ruhunu dar kalıplara sıkıştırmaya çalışmaktır. Ruh yorulduğunda beden patlar.
müşteri ziyaretine gittiğim bir gün.

yanımda iş arkadaşım tuğçe var, oturduk bekleme bölümünde görüşeceğimiz kontağımızı bekliyoruz. o sırada daha önce bir kaç kere karşılaştığım o firmanın çalışanı başka biriyle göz kontağı kurdum. doğal olarak selam vermek üzere yerimden kalktım;

- merhaba umut bey, nasılsınız?
- iyyim, cem bey siz nasılsınız
* burada şunu söylemeliyim ki sözlük ben cem bey değilim, ben biliyoruzdakonusuyoruz'um. cem benim iş yerinden başka bir arkadaşım. dedim herhalde adamcağız ismimi yanlış hatırladı ama işin kötü tarafı cem ile benim çalıştığım birbirinden tamamen farklı. neyse devam ediyor sohbet.
- cem bey siz sigara kullanıyordunuz değil mi, size dışarda bir sigara ısmarlasam.
ulan şimdi ben bu adamla çıkıp dışarıda sigara içsem o sırada beklediğim kontak gelse bana adımla hitap edecek adamcağız utanacak, en iyisi bir ustalıkla bu işten kıvırılayım. tuğçe'ye baktım ve;
- teşekkür ederim ümit bey, hanımefendiyi yalnız bırakmayayım.
adam bir bana bakıyor bir tuğçe'ye. yok kurtulamayacağız.
- hem şu insert'lerin durumunu konuşuruz.
hassiktir, adam benim adımı yanlış hatırlamıyor, üstelik beni cem sanıyor, mecburen tamam dedik. tuğçe'den izin istedim çıktık dışarı. adam başladı anlatmaya.
- cem bey, insert'ler ne zaman gelir, baya oldu çünkü.
- hee insertler diyorsunuz. yaa onları biliyorsunuz yurtdışından bekliyoruz. ben bugün tekrar bir kontrol edeyim.
* burada ne konuştuğumuz hakkında en ufak bir bilgim yok
- hee anlıyorum ama rica edeceğim en kısa sürede temin edelim
- tabii ki, en kısa sürede ilgileneceğim.
* bu sırada uzatılan sigarayı soba bacası gibi tüttürüyorum ve içimden dua ediyorum. ne olur benim kontağım gelmesin. çünkü o gelir ve benim biliyoruzdakonusuyoruz olduğum anlaşılırsa, sıçarız. adamın kalbi kırılmasın diye devam ettirdiğim oyun adamla taş*ak geçmişim olarak algılanacak
- ya o değilde cem bey, yeni kalıplar için de aynı hizmete ihtiyacımız var, sizinle dataları paylaşsam onlarıda tekliflendirseniz
- tabii, tabii. siz dataları paylaşın ben en geç yarın sizinle teklifimizi paylaşırım.
- ayrıca ya bizim şöyle bir problemimiz var kalıplarda........... ...
- evet, anlattıklarınıza bakılırsa çözülebilir gibi duruyor. ık mık
kelime oyunlarıyla tamı tamına 15dk'lık sohbetimiz boyunca olmadığım bir adam gibi davrandım ve allah'dan benim kontağım sohbetimiz sonuna kadar gelmedi. cem de şöyle bir e-mail aldı;

" cem bey bugün görüştüğümüz gibi datalar ektedir, en kısa sürede teklifinizi bekliyoruz"

cem birde bu işten yeni siparişler alırsa, işte o zaman bu anektod daha da vahim bir hal alacak.
senin yazın gözümü kör etti kısalt özet geç kardeşim acımasız olma bu kadar.